Koşmak, imdad ve Bediüzzaman’ın gözlem muhiti

Onuncu Pencere

“Şu kâinattaki mevcudatın birbirine teâvünü, tecavübü, tesanüdü gösterir ki, umum mahlûkat birtek Mürebbînin terbiyesindedirler, birtek Müdebbirin idaresindedirler, birtek Mutasarrıfın taht-ı tasarrufundadırlar, birtek Seyyidin hizmetkârlarıdırlar. Çünkü, zemindeki zîhayatları levazımat-ı hayatiyeyi emr-i Rabbânî ile pişiren güneşten ve takvimcilik eden kamerden tut, tâ ziya, hava, mâ, gıdanın zîhayatların imdadına koşmalarına ve nebâtâtın dahi hayvânâtın imdadına koşmalarına ve hayvânat dahi insanların imdadına koşmalarına, hattâ âzâ-yı bedenin birbirinin muavenetine koşmalarına ve hattâ gıda zerrâtının hüceyrât-ı bedeniyenin imdadına koşmalarına kadar câri olan bir düstur-u teâvün ile, câmid ve şuursuz olan o mevcudat-ı müteâvine, bir kanun-u kerem, bir namus-u şefkat, bir düstur-u rahmet altında, gayet hakîmâne, kerîmâne birbirine yardım etmek, birbirinin sadâ-yı hâcetine cevap vermek, birbirini takviye etmek, elbette, bilbedâhe, birtek, yektâ, Vâhid-i Ehad, Ferd-i Samed, Kadîr-i Mutlak, Alîm-i Mutlak, Rahîm-i Mutlak, Kerîm-i Mutlak bir Zât-ı Vâcibü'l-Vücudun hizmetkârları ve memurları ve masnuları olduklarını gösterir.

İşte, ey biçare müflis felsefî! Bu muazzam pencereye ne diyorsun? Senin tesadüfün buna karışabilir mi?”

Birinci Söz’den

Şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede, rahmettir. Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedâhe, yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye eden, bilbedâhe, yine rahmettir. Ve bir ağacın bütün heyetiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine koşturan, bilbedâhe, rahmettir. Ve bu hadsiz fezâyı ve boş ve hâli âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede, rahmettir. Ve bu fâni insanı ebede namzet eden ve ezelî ve ebedî bir Zâta muhatap ve dost yapan, bilbedâhe, rahmettir.

Ey insan! Madem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedar ve sevimli ve medetkâr bir hakikat-i mahbubedir. Bismillâhirrahmânirrahîm de, o hakikate yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyâcâtın elemlerinden kurtul. Ve o Sultan-ı Ezel ve Ebedin tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatiyle, şefaatiyle ve şuââtıyla o Sultana muhatap ve halil ve dost ol.

Evet, kâinatın envâını hikmet dairesinde insanın etrafında toplayıp, bütün hâcâtına kemâl-i intizam ve inâyetle koşturmak, bilbedâhe, iki hâletten birisidir:

Ya kâinatın herbir nev'i, kendi kendine insanı tanıyor, ona itaat ediyor, muavenetine koşuyor—bu ise yüz derece akıldan uzak olduğu gibi, çok muhâlâtı intaç ediyor; insan gibi bir âciz-i mutlakta en kuvvetli bir sultan-ı mutlakın kudreti bulunmak lâzım geliyor. Veyahut bu kâinatın perdesi arkasında bir Kadîr-i Mutlakın ilmiyle bu muavenet oluyor. Demek, kâinatın envâı, insanı tanıyor değil; belki insanı bilen ve tanıyan, merhamet eden bir Zâtın tanımasının ve bilmesinin delilleridir.

Ey insan! Aklını başına al. Hiç mümkün müdür ki, bütün envâ-ı mahlûkatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hâcetlerine lebbeyk dedirten Zât-ı Zülcelâl seni bilmesin, tanımasın, görmesin?

Madem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor. Sen de O’nu bil, hürmetle bildiğini bildir. Ve kat'iyen anla ki, senin gibi zaif-i mutlak, âciz-i mutlak, fakir-i mutlak, fâni, küçük bir mahlûka koca kâinatı musahhar etmek ve onun imdadına göndermek, elbette hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-i rahmettir.

Elbette böyle bir rahmet, senden küllî ve hâlis bir şükür ve ciddî ve sâfî bir hürmet ister. İşte, o hâlis şükrün ve o sâfî hürmetin tercümanı ve ünvanı olan Bismillâhirrahmânirrahîm'i de, o rahmetin vusulüne vesile ve o Rahmân'ın dergâhında şefaatçi yap.

***

Önümüzde iki metin var. Dünyanın en büyük ateistlerini getir bu metni onlara, fiillerine ve kurgulanan gözlem muhitini dikkat ettirerek oku, başında mercimek kadar insafı olan Allah’a inanır ve kul olmaya karar verir.

Bu kadar görülmemiş bir gözlem dünyası ve onu anlatmak için seçilen hareketli fiiller… Bu nasıl büyük bir toplu bakış? Tek tek değil bütün kainata birden bakmak. İhataya bak. Sanki kainatın tepesine çıkmış Everest tepesi gibi oradan bakıyor.

En çok kullanılan kelime koşmak. Hani günlük hayatımızın fiziki bir anlatımıdır. Bu kelime hiçbir yerde yazarın, Bediüzzaman’ın anlattığı boyutta görülmemiştir. Lügatlerde her kelimeye edebi şahıslardan örnek cümleler verilir. Lügatteki koşmak kelimesine bu anlamı nasıl yükleyebiliriz ki? Türkçemizdeki hiçbir felsefi ve dini derinliği olmayan bu kelimeye nasıl ihata edilmez bir anlam vermiş.

Ahmet Vefik Paşa! Gel de şu adamın şu kelimeye baktığına, muhteva zenginliğine dikkat et. Sen Türkçülerin babasının ve devrik kütüphanesinin büyük adamsın, gel bir bak Allah aşkına!

Resimlerine bak dağdan yuvarlanmış bir canlı gibi hurdahaş olmuş o insanda bu tefekkür, yalılarda her türlü nimet içinde mutlu insanlar gelin bakın o gariban neler düşünmüş?

Beş yerde koşmak kelimesini kullanmış. İzahların beyninde ve odağında bir kelime. Hegel’in, Spinoza’nın kaotik dediği alem nasıl birbirine koşan, yardım eden bir mantıkla hareket ediyor. Gidi filozoflar... Ya dersin Niçe’ye, oku gidersin hiçe. Bir yerde lise öğrencileriyle konuşuyorduk. Niçe’yi okumuş gitmiş hiçe. Sonra ona Ayet’ül Kübra’yı oku dedim, bir süre sonra gördüm, “abi beni kuyudan çıkardın” dedi.

Üç yerde imdad kelimesini kullanmış. “Birlikte imdadına koşturmak” diyor. Allah’ım, bu kelime gurubunu nasıl kullanmış. Koşmak sadece o değil imdad eder gibi koşmak. Bravo sana, helal olsun, bütün övgüler sana. Bizi affet efendim, seni anlayamadık. Menfaatinden başka bir iddiası olmayan adamlarla hakikate yürümek. gel de yürü vatandaş.

Teavün, tesanüd, tecavüb koşma nedenleri. Allah’ım aklıma mukayyed ol. İmdad ve koşmanın nedenleri bu üç kelime. Bu ne muhteşem grandioza?

Kanuni Sultan Süleyman’a batılılar Grandiozing Men diyor. Ya Bediüzzaman’a ne demeli? Muhteşem Süleyman, Muhteşem Bediüzzaman. Ya sen, sen de little men Himmet baba. Bir Avrupalı “Dinle Küçük Adam” diye bir eser yazmış. Dünya küçük adam dolu. Küçük kelimesinde Bediüzzaman da çok derin anlamlar ifade ediyor o da kazandığı yeni anlamla mutlu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.