Mehmet Abidin KARTAL

Mehmet Abidin KARTAL

Barış ve Refahın Sağlanmasında Ölçü, Hak mı? Menfaat mi?

Hak

Allah’ın Esmaü’l Hüsna’ların dan biride Hak’tır. Hak kelimesinin lügat manası, Allah; adalet; adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç; dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk; verilmiş emekten doğan manevi yetki; pay; emek karşılığı ücret; doğru, gerçek gibi manalarda kullanılmıştır.

“Her hak sahibine hakkını ver” hadisi toplumda gerçek huzur ve refahın sağlanmasının temel direğidir. “Hak sahibinin konuşma yetkisi vardır” ifadesi de hak sahibine hakkını kullanma, koruma ve isteme yetkisi tanımaktadır. Hak, hukuken korunmuş olan menfaatlerdir. Hak sahibi hukuken korunmuş olan menfaatlerine tecavüz edildiğinde hakkın yerini bulması için mahkemelerde hakkını arama yetkisi vardır. İşçinin çalıştığı işyerinde ücretini veya sosyal haklarını alamaması veya eksik olması gibi…

İnsanın bir şeyi hak etmesi meşru yollardan onu elde etmesidir. Emeğiyle çalışması, ticaret yapması gibi… Başkalarından aldığı borcunu da meşru yollarla karşı tarafı mağdur etmeden ödemektir. Bu hak sahibine hakkını vermektir. Borcu ödeyecek kişinin ödeme gücünü elde ettiğinde ödemesi, alacaklının da ödemenin yapılacağı zamana kadar sabır etmesi işin meşruluğunun ifadesidir. “Asr´a yemin olsun ki, insan mutlaka bir ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır. ”[1]

Hakkın konusu genelde maddi bir mal, menfaat veya bir şahıs üzerindeki yetki şeklinde ortaya çıkar. Böyle olunca bir hakkın konusu, satılan bir malın bedeli gibi maddi bir mal veya kiralanan evde oturma gibi bir menfaat olabileceği gibi malın teslimi, emanetin teslimi, suçluya cezanın infazı gibi olumlu veya bir iş yapmaktan kaçınma şeklinde olumsuz bir fiili konu alan talep ve yetki de olabilir. Hak kavramı menfaati de içine alan geniş bir mana içermektedir. Bunu her menfaat haktır, fakat her hak menfaat değildir şeklinde genel bir ilkeyle de ifade edebiliriz. Dolayısıyla hak, menfaatten daha kapsamlı bir anlama sahiptir.[2]

Hak kelimesinin çoğulu “Hukuk” toplum hayatını ve insan ilişkilerini düzene koyan kurallar bütünüdür. Toplumlarda barışın sağlanmasında hak ve sorumlulukların belirlenmesi önemlidir. Hukuk, adaleti gerçekleştirmeye yönelik hayat düzenidir. Burada herkesin birbirinin haklarına saygılı olması, bir kişinin her istediğini yapmasının sınırı, başkalarının haklarına zarar vermeden yapmasıdır. İnsanlar arası ilişkilerde barış ve refahın devamı adaletle sağlanır. Milleti, devleti ayakta tutan adalet, yıkıp perişan edense zulümdür.

İslamiyet’te hak kavramı genellikle “dış dünyada gerçekten mevcut olan, mevcudiyeti sabit ve devamlı olan varlık, gerçeğe uygun bilgi, hüküm, söz” anlamında kullanılır.

Burada hak kelimesi “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddi veya manevi imkan, pay, eşya ve menfaatler; görev, sorumluluk, borç” gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Zenginlerin malında fakirin hakkı vardır. İslamiyet akrabaya, komşuya, fakire, yolcuya, işçiye hakkını vermeyi emreder. Canlı, cansız bütün mahlukatın haklarını korur.  Hak kelimesi zekatı, sadakayı, yardımlaşmayı da anlatır.

Menfaat

Menfaat kelimesinin lügat manası, ‘faydalı olmak, yaramak, kâr etmek, çıkar’ gibi manalara gelir. Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, çıkar, faydaya menfaat denir. Menfaat, genelde herhangi bir şeyden faydalanılarak elde edilen maddi çıkarlar için kullanılır.

İnsanlar meşru dairede çalışarak menfaatler elde edebilirler. Hayatın devamı için bu gereklidir. Elde edilen menfaatleri kişi kendisi için kullandığı gibi muhtaçlarla da paylaşmasını bilmelidir. Menfaatin meşru yollardan elde edilmesi, kişinin kendi ihtiyaçları için kullanması ve muhtaçlarla paylaşılması, ben buna müspet menfaat diyorum. Hak edilen faydalar, çıkarlar müspet menfaatlerdir.  Hak, hukuken korunmuş olan müspet menfaatlerdir.

İnsanın gayr-i meşru yollarla elde ettiği menfaatlere (sömürgecilik, kumar, çeşitli şans oyunları, çalma, hırsızlık, gasp, hileli ticaret, faiz, rüşvet) menfi menfaat, menfaatçilik diyorum. İnsanın menfaat ilişkilerinde hukuki, ahlaki kural ve kaidelere dikkat etmemesi, her şeyi mübah görmesi, inancından, değerlerinden taviz vermesi menfi menfaatin göstergelerindendir.

İnsan niçin haram, helal demeden çok kazanmak ister, niçin menfaatçidir? Çünkü israf ve lüks düşkünüdür.  Duygularını disipline edemeyen insan dünyada heves ve zevklerini tatmin etmek, lüks yaşayabilmek için yapmadığı ahlaksızlık, yapmadığı rezillik kalmıyor. En küçük bir menfaati için hem dinini hem de namus ve haysiyetini ayaklar altına atıyor.

"Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilinde Bazen haysiyet, namus rüşvet alınıyor. Bazen mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor..."[3] 

Dünya ve insanlara paranın hakim olduğu günümüzde insanların çoğu için menfi menfaat, çıkar ilişkileri ön planda yer almaktadır. Arkadaşlıklar da artık mezara kadar değil, pazara kadar devam ediyor. Menfaatlerini her şeyin üstünde tutan insanlar, küçük bir çıkar uğruna değerlerini satabilmektedirler. Üç kuruş kazanmak için dinini satarak geçinen din tüccarlarının, vatanını, devletini satarak menfaat elde etmeye çalışan hainlerin yaşadığı bir dünyada, ülkede yaşıyoruz.  Bu cennet vatanımızda menfaatine dokunulan bir topluluğun, işi vatan hainliğine ve millet düşmanlığına kadar götürdüğüne şahit olduk.

Mehmet Akif Ersoy, insandaki menfaat duygusunu “Güvenme insanların samimiyetine, menfaatleri için gelirler vecde, vaat etmeseydi Allah cenneti, O’na bile etmezlerdi secde” diyerek dile getirmiştir.

İki taraftan bir tarafın çıkarı, karşı tarafın kaybı.  Bu menfi menfaattir. Esasında bir tarafın kaybetmesine gerek yoktur. Meşru dairede iki tarafında hakkını alması müspet menfaattir.  

Menfi menfaati hayat tarzı haline getirenlere menfaatperesttirler. Bu menfaatçiler menfaatlerini put haline getiren, devamlı talep eden, insanların nasiplerini kıskanan, haset eden, hep kendi kazancıyla ilgilenen, merhametten uzak, paylaşmaya, yardımlaşmaya yanaşmayan, hak, adalet, ehliyet, liyakati sevmeyen, sabırsız, bencil, olumsuz tiplerdir.  Menfaatçiler iktidar ve gücün olduğu yerdedirler. Menfaatçiler menfaatçi olduklarını asla kabul etmezler ve bu pozisyonlarını kamufle etmek için kılıktan kılığa girerler. Menfaatçiler, menfaatleri karşısında engel olarak gördükleri her şeyi ve herkesi değişik suçlamalarla bertaraf ederler. Çok değerli bir dostum menfaatçilerin böyle bir suçlamasına maruz kalarak, akademik hayattaki görevinden üç buçuk yıl uzak kaldı. Sonuç, bir menfaatçinin kanaat-ı keyfiyesiyle atılan iftira devletin ilgili kurumu tarafından üç buçuk yıl sonra kaldırıldı. Bu üç buçuk yıllık tecrit hayatında üretmeye devam eden profesör dostum onun üzerinde akademik esere imza atıyordu…

Menfi menfaatin hayatta tek ölçü kılınması ve sonuçları

Batılı medeniyetin[4] son temsilcisi kapitalizmde her şey menfaate göre ölçülür ve belirlenir. (Burada menfaat denildiğinde menfi menfaat, menfaatçilik kastedilmektedir.) Burada insanlar arasında gerçek anlamda sevgi, saygı, merhamet, şefkat adeta yok gibidir.  Sanal, yapmacık görüntüler vardır. Bu görüntüler de menfaate ulaşmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Kapitalist sistemde “İnsan hakları”, “insan sevgisi”, “insani yardım”, “demokrasi” gibi çeşitli isim, levha ve sloganlar, kurum ve kuruluşlar ise menfaatler elde etmek için sömürü çarkına giydirdikleri şirin görünüm ambalajlarıdır. Hiç biriside samimi değildirler. Muhtaç insanlara, ülkelere çıkarları varsa yardımda bulunurlar. Kaşıkla verirler kepçe ile alırlar.

Batılı medeniyetin, kapitalist anlayışın temeli menfaattir. Menfaat kapitalizmin motorudur.  Bu motor kuvvet, çatışma, ırkçılık, sömürgecilik, zevk ve eğlence düşkünlüğü gibi ilkeleri taşır. Menfaat motoru ile dünyanın neresinde çıkarları varsa oraları sömüren Batılı medeniyetin uygulayıcıları (ABD, Avrupa devletleri, Çin Rusya…) menfaatlerine ulaşmak, elde etmek için ülkeleri harap edebilir, çoluk çocuk demeden insanları öldürebilir, hatta hastaneleri bile bombalayabilirler. Batılı medeniyetin uygulayıcıları süfli menfaatlerine ulaşmak için adım atarlar, petrolüne ve uranyum yataklarına el koymak için Somali’ye, Libya’ya, Irak’a, Afganistan’a, Sudan’a, Suriye’ye üşüşmeleri bunun içindir.

ABD, “Biz, Birleşik Devletler Halkı, daha mükemmel bir Birlik yaratmak, adaleti sağlamak, ülke içinde huzuru güvence altına almak, ortak savunmayı gerçekleştirmek, genel refahı artırmak ve özgürlüğün nimetlerini kendimize ve gelecek kuşaklara sağlamak için bu Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nı takdir ve tesis ediyoruz.” ifadesiyle başlayan muhteşem bir anayasa yapıp, dünyanın en sağlam demokrasilerinden birini üretirken, o topraklarda aynı devirde menfaat için  ırkçılık yaparak Kızılderili,  soykırımı gerçekleşiyordu. ABD, menfaatlerine ulaşmak, elde etmek için Latin Amerika ve ‘Ön Asya’ coğrafyasında diktatörlüklere arka çıkıyor, demokrasi denemelerini darbelere destek vermek suretiyle sonlandırıyordu.

ABD’de ırkçılık yerlileri Kızılderilileri öldürerek başladı, daha sonra zenci, beyaz ayrımına yöneldi. Zencilerin haklarına tecavüz edilerek zulümler yapıldı. İkinci sınıf vatandaş muamelesi gördüler Benin’li aktivist Kemi Seba, ABD Başkanı Donald Trump'ın göçmenlere "İğrenç ülkelerden geliyorlar" diyerek hakaret etmesine tepki göstererek, "Yaban domuzu Trump'ın açıklamaları, ABD ve Batıdan medet uman Afrikalıların rüyalarından uyanmasına sebep oldu. Trump, Batı barbarlığının kokuşmuş yüzüdür. ABD ve Batı medeniyetinin, Afrika soykırımı ile köleleştirilen siyahiler üzerine kurulduğu unutulmamalıdır." [5] Yorumunu yapıyordu.

En üstte benim altta kalanın canı çıksın diyerek menfaatlerini putlaştıran ABD’de siyahilere yapılan hak tecavüzleri, zulümler devam ediyor. 25 Mayıs 2020’de George Floyd adında 46 yaşında bir siyahi Amerikalı, Minneapolis kentinde beyaz bir polis tarafından öldürüldü.
Hem de ensesine dayadığı dizinin altında can çekişen George Floyd’un “I can’t breathe” (Nefes alamıyorum) diye çığlık atmasına ve yalvarmasına hiç aldırış etmeden. Yanındaki 3 beyaz polis de seyirci kaldı.

17 yaşında genç bir kız, cep telefonuyla 8 dakika 46 saniye boyunca çektiği ve son 2 dakika 53 saniye hiç reaksiyon göstermeyen George Floyd’un yaşamını yitirmesini ve düpedüz ırkçılığı içeren bu görüntüleri sosyal medyada paylaşınca, ABD’de halk sokaklara döküldü.

ABD’nin çeşitli kesimlerinde ırkçılığa karşı protesto gösterileri düzenlendi. Protestolar devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesinde de gösteriler düzenlenerek ABD’de yaşanan bu ırkçılık protesto ediliyor.

Araştırmalar İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde, siyahiler başta olmak üzere ‘kendilerinden görmedikleri’ göçmen kökenlilere, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan bir tutum sergilendiğini gözler önüne seriyor. Menfaatçiliğin, sömürgeciliğin tahrik ettiği ırkçılık toplumları zehirlemekte, huzur ve refahı yok etmektedir.

ABD’deki ırkçılık protestolarında No justice no peace. (Adalet yoksa barış da yok) sloganı yankılanmaktadır.

Dünyanın neresinde olursa olsun, hak, hukuk, adalet, merhamet yoksa orada barış da olmaz. Barışın olmadığı yerde huzur, refah yaşanamaz.

Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batı ülkelerinin Afrika’ya gelişini; “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı” [6] Afrika gerçeğini anlatan ve bir Afrikalı olan Kenyata, durumun vahametinden bahsetmiştir. Menfaatleri için sadece maddi kaynaklara olan saldırı değil aynı zaman da ahlaki ve kültürel kaynaklara da yapılan saldırılar neticesinde, benliğini ve hürriyetini kaybetmiş toplumlar meydana gelmiş ve bunun neden olduğu sıkıntılar tamiri neredeyse imkansız boyutlara ulaşmıştır. ABD ve Batı ülkeleri gittikleri yerlere demokrasi, adalet, refah götürmemişler, menfaatleri için maddi kaynaklarını sömürmüşler, manevi kaynaklarına saldırmışlar, benliğini ve hürriyetini kaybetmiş toplumlar meydana getirmişler.  Menfaatperest, sömürgeci ABD ve Batı ülkeleri suçludurlar, tarih boyunca insanlık suçu işlemişlerdir. Hala da işlemeye devam etmektedirler.  Bunun hesabını soracak yapı henüz dünyada yok.

Eskiden sömürgecilik de bir devletin, ordularını ve arkasından yöneticilerini, zayıf ama sömürülecek zenginlikleri bulunan ülkeye, orayı ıslah etmek ve medenileştirmek gibi bahanelerle sokup istila etmesi, sonra da yıllarca sömürmesi şeklinde oluyordu. Şimdi, başta ABD, eski sömürgeci ülkeler menfaatlerini elde etmek için sömürmenin şeklini değiştirdiler.  Ekonomik ambargolar, ekonomik menfaatler için ülkelerin iç işlerine karışmak, bu ülkelerde karışıklıklar çıkarmak, yönetimi değiştirmek, bunları ülkelerin kendilerine yaptıramazlarsa askeri operasyon düzenleyerek bizzat yapıyorlar. İstedikleri işbirlikçi idare meydana gelince de sömürü düzenini kurup işletiyorlar. İşte ABD’nin, İngiltere’nin, Rusya’nın, Fransa’nın bugün yaptıkları bunlardan ibarettir. ABD’nin Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da ne işi var. Ekonomik menfaatleri için. Suriye’de Rusya ve ABD dahil çatışan taraflar, ülkenin petrolü, doğalgazı ve enerji kaynaklarını el geçirmek için bir birleriyle yarışıyorlar.

Sonuç insanlar ölüyor, insanlar mülteci durumunda. Dünyanın gözü önünde insanlık suçu işleniyor.

ABD ve Batılı devletler menfaatleriyle çatışan konularda demokrasiyi rafa kaldırırlar. Kendi ülkelerinde yaşayan halkın menfaatlerini, beklentilerini yerine getirmek için demokrasiyi uygularlar. Menfaatlerinin olduğu ülkelerde demokrasinin olup olmaması önemli değildir. Yönetim şekli nasıl olursa olsun, yeter ki kendi kontrollerinde olsun. Mısır’ın diktatörlükle yönetilmesi, Suudi Arabistan’ın krallıkla yönetilmesin de onlar için bir mahsur yoktur. Çünkü kontrol kendilerindedir. ABD Suudi Arabistan’a senin güvenliğini ben koruyorum, bedelini öde diyebilmekte ve almaktadır. Sömürgecilik şekil değiştirerek devam etmektedir. Ben buna modern menfaat sömürgeciliği diyorum. Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır. "Canavar" kelimesi merhametsizliği, zalimliği, şefkatsizliği ve adaletsizliği ifade eden bir kelimedir. Canavardan merhamet, şefkat beklenir mi?  Bir kimse, bir devlet neden zalim ve gaddar olur? Menfaatini, gücünü kullanarak haksız yoldan temin ettiği için. Uluslararası ilişkilerde, devletlerin demokrasi ile yönetilip yönetilmemelerinin anlamı yok. Yeter ki, siyaset güçlü ülkelerin modern menfaat sömürgeciliğine hizmet etsin.

Hakkın hakim olduğu dünya

Kuvvet, menfaat, çatışma, ırkçılık, sömürgecilik, zevk ve eğlence düşkünlüğü gibi ilkelere dayanan seküler, kapitalist anlayışı insanlığa barışı getiremedi, refahı sağlayamadı.

Bütün insanlığı huzura kavuşturacak hakkın motor olduğu, bu motorun taşıdığı adalet, yardımlaşma, infak, dayanışma ve kardeşlik ilkeleri; barış, refah ve sevgi toplumlarının temelini atarak yeni bir medeniyetin sayfası açılacaktır. Bu medeniyetin ismi İslam medeniyetidir.

İslam medeniyeti, hakka ve adalete dayanır. Batı medeniyetinin dayanma noktası kuvvete karşı burada dayanak noktası hak, hukuk ve adalettir. İslam medeniyeti, hakka dayanmaktadır. Batı medeniyeti “Kuvvet hakkındır” yerine, “Hak kuvvetindir” prensibine dayanmaktadır. Hak ölçüsü adaleti sonuç vermesine karşılık, kuvvet unsuru tecavüzü teşvik edip zulme meydan verir.  İslam medeniyetinde yalnız insanın hakkı ve hukuku değil bütün canlıların hukuku gözetilmiştir.

Batılı medeniyetinin hedefi menfaate karşılık, İslam medeniyetinin hedefi fazilettir. Faziletli, erdemli insanlardan meydana gelen faziletli toplumdur.  Batı medeniyeti menfaati insanlara tek gaye olarak göstermiştir. İslamiyet ise, fazilet ve Allah’ın rızasını esas almıştır. Menfaat duygusu haksız rekabeti, çekişme ve boğuşmayı davet ederken, İslam’ın gösterdiği gaye, toplumda dayanışma ve yardımlaşmayı sağlar.

Batılı medeniyetinin insanlar arasındaki bağı sağlamak için ileri sürdüğü unsur, ırkçılık, menfi milliyetçiliğe karşı İslam medeniyetinde sosyal bağlar kardeşlik esasına dayanmaktadır. Kardeşlik bağı, kişinin ailesini, vatanını, milletini korumasını, fedakarlık, sadakat, yardımlaşma gibi güzel ahlakın toplumda canlanmasını sağlar. Kardeşliğin hakim olduğu bir ortam da imtiyazlı grup, sınıf, ırk yoktur. İnsanların birbirine bakışı kardeşlik duyguları ile olur. Kardeşliğin esas alındığı bir toplumda mutluluk, huzur ve barış içinde süren bir hayat söz konusudur. İslam medeniyetinde insan kainata iman ve tevhid gözlüğüyle baktığından dolayı; bütün varlıkları, bilhassa insanları, Müslümanları birbirine bağlayan ip kardeşliktir.

Batılı medeniyetinin hayat düsturu mücadeleye karşı Kur’an medeniyetinin hayat prensibi yardımlaşmadır. Kainata tefekkür nazarıyla bakıldığında her tarafta yardımlaşma esası görülür. Canlılar arasındaki yardımlaşma ve işbirliği sonucunda, bu canlıların rızıklarının mükemmel bir şekilde karşılandığını görürüz. Bu gerçek hayatın mücadele ile değil, yardımlaşma ile devam ettiğini göstermektedir. Cansız varlıklar bitkilere, bitkiler hayvanlara, hayvanlar insanlara yardımcı olmak için yaratılmışlardır. Her şey insanın emrine verilmiş, insana yardımcı, insanın hizmetindedir. İslam medeniyeti kainatta geçerli yardımlaşma esasını, insanın sosyal hayatının temeli olarak kabul eder. Toplum hayatının temeli yardımlaşmadır. İslam medeniyeti, akraba, komşu, yetim, kimsesiz, yaşlı ve sair muhtaçlara devamlı yardım edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

İslam medeniyeti insana gerçek hürriyetini verir. “Hürriyet imanın hassasıdır” anlayışı geçerlidir. Allah’a inanan ve O’nun emir ve yasaklarını dikkate alarak yaşayan insan, başkasının karşısında alçalmaz, küçülmez, başkasının baskısı altına girmez. İnsanların hakkına, hukukuna tecavüz etmez. Allah’a kul olan insan özgürdür, hürdür. İslam Medeniyeti tüm milletlere ve dinlere; onların inanç ve kültürel değerlerine saygı gösterip korur. Farklılıkları kavganın, savaşın, ayrılığın değil; kaynaşmanın, barışın ve kardeşliğin sebebi sayar. Bütün yaratılmış insanları Allah’ın kulu olarak görür ve dünyaya gerçek kardeşliği sunar.

Allah’a kul olmaktan kaçan insan, başta kendi nefsi olmak üzere, herkese, bütün varlıklara köle olmaya mahkumdur. Bilhassa menfaati için kendisi gibi kul olanlara, kul olur, köle olur. Böyle bir insan özgür olabilir mi? Menfaat insanı köle yapar, hak ise insanı Allah’a kul yapar, eşref-i mahlukat yapar. Batı medeniyetinde insanın istediği her şeyi yapabilme yetkisine sahip olduğunu kabul etmek özgürlük sayılmaktadır. İnsanda kalp, vicdan, merhamet, şefkat gibi iyiliğe, güzelliğe sevk eden duygular olduğu gibi, kötülüğü, rezilliği arzu eden, şehvet, nefis, tecavüz gibi duyguları da vardır. Bu yüzden insanın her istediğini yapması özgürlük olamaz. Özgürlüğün ölçüsü, kişinin yaptığı hareketlerin, eylemlerin ne kendisine ne de başkasına zararının olmamasıdır. Toplumun asayişi, düzeni ancak böyle sağlanabilir

Batılı medeniyetinin son temsilcisi ‘kurtlanmış’ kapitalizm menfaat motoruna binerek küresel krizlere, musibetlere sebep oluyor, insanları mutu ve huzurlu edemiyor. Kapitalizm, insanlığın yüzde seksenine yaşanmaz bir hayat; yüzde onunu hayali bir mutluluk vermiş, diğer yüzde onunu da ikisi arasında bırakmıştır. Oysa tarih şahittir ki, İslam medeniyeti insanlığa altın çağlar yaşattı, yine yaşatmak için insanlığı şemsiyesi altına çağırıyor.  Barış ve refahın sağlanmasında ölçü, hakkın hakim olmasıdır. İki dünya mutluluğunu yaşatacak, dünyayı pisliklerden, adaletsizliklerde kurtaracak, hakkı, doğruluğu, barışı, refahı, huzuru, yardımlaşmayı, infakı, kardeşliği hakim kılacak, ‘Hakiki insaniyet İslamiyet’tir.’

Not: Bu makale Stratejik Rekabet dergisinin  *Haziran 2020 *Sayı: 20 *Cilt: 3 te yayınlanmıştır.

[1] -  Asr Suresi,1-3 ayetler

[2] - https://islamansiklopedisi.org.tr/hak

[3] - Nursi, Bediüzzaman Said, Risale-i Nur Külliyatı, Cilt. 1, Lem’alar,  Nesil Basım, İstanbul 1996,s. 658

[4] - Prof. Dr. Ali Arslan’ın ifadesi. Kocaeli Üniversitesi  Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

[5] -http://aa.com.tr/tr/dunya/trump-bati-barbarliginin-kokusmus-yuzudur/1029770

[6] -https://www.trthaber.com/haber/gundem/gozumuzu-actigimizda-bizim-incilimiz-onlarin-71204.html.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum