Korona günlüğü-XIV

Karantina ve izolasyona devam. İnsan hayatı bir tuhaf. Başına her an her şeyin gelmesi mümkün ve muhtemel. Çocuklar günlerdir içerde patladı. Zapt etmek imkansız artık. Gelişme çağındaki çocuklar için ev hapsi azaptan farksız. Toplu yerlerde maske takmak zorunlu. Maskenin eziyetini bilen biliyor. Tez biter bu bela inşaallah. Doktorlar hiçbir zaman bu kadar kıymetli olmamıştı. Televizyon ekranları akademisyen tıpçılarla dolu. Bir anlamda müspet bir gelişme bu.

Tıp felsefesi bir ara dikkatimi çekmişti. Bazı okumalar yapayım dedim, fırsat olmadı. Sadece Hipokrat ve İbn-i Sina’nın birkaç metnini mütalaa ettiğimi hatırlıyorum. Tıp ve felsefe ya da biyoloji ile psikoloji ilişkisi meraklısı için oldukça ilgi çekici bir konu. Tıp açısından ölüm mekanizmanın durmasıdır. Bütün uzuvlar yerinde duruyor ama hayat yok. Göz, kulak, el, ayak, kalp, beyin, böbrek, yürek, dalak, bağırsak, mide her şey yerli yerinde ama kımıldama ve yaşam emaresi yok. İçinden ne çıktı da vücut öldü? Vücuda can veren hayat nedir sahi?

Psikolojik ölüm belki de biyolojik ölümden önce gerçekleşen bir şey. Freud ve en zeki öğrencisi Jung öyle demiyor mu? Metafizik olan ruh fiziki olan bedeni terk edince ölüm denen vak’a ortaya çıkıyor, geleneksel anlayışa göre. Ruh ne, neresinde vücudun, fiziki olmadığından emin miyiz, varlığı kesin mi bilmiyoruz. Kur'an-ı Kerim’de ruh çoğunlukla “vahyin kaynağı ve mahiyeti” anlamında kullanılır. İnsana canlılık veren meleke anlamındaki ruh tarifi Kur'an’a değil, Platon’a ait. Hiçbir şeyi her şeyi ile bilmiyoruz. Hatta yaşadığımızı bile, canlı olduğumuzu bile.

Şimdilik en güvenilir bilgilerimiz matematiksel olan bilgilerimiz. Bu bilgi ise metafizik alanda lal kesiliyor, acizliğini itiraf ediyor. Bundan sonrası zan ve tahminden ibaret. Gazali mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz diyor. Fakat hangi metafizik bilgimiz mantık prizmasından geçebiliyor? Gerçi matematiksel bilgi de toplumsal uzlaşıma ve uylaşıma dayalı bir şey. Mesela iki çarpı ikinin dört etmesi sahiden dört ettiğinden değil, dört kabul edildiğinden. Sayılar insan mahsulü peki ya insandan önce evrende var olan geometri?

İnsandan önce sorusu çok spesifik. Varlığın insanla var olduğu tezinin yanlışlığını ispat edebiliyor muyuz? Sözgelimi farelerin ve tavukların tabiatı algılayışı ile insanın algılayışı aynı mı? İnsanın tabiatın efendisi olduğunu insan söylüyor. Bu bir totoloji. Bir iddianın delilinin yine kendisi olması yani. Belki de anlamadığımız dilleriyle başka hayvanlar dünyanın efendisi ve tek gelişmiş türü olduğunu söylüyordur. Dillerini bilmememiz veya dillerinden anlamamamız onların böyle bir anlaşma yapmadıklarını göstermez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum