B. Said ÇİFTÇİ

B. Said ÇİFTÇİ

Kırmızı Kitabı ben de yazdım

 

Zevkler ve renkler tartışılmaz.

Her insanın renk hobisi farklıdır; kimimiz maviyi sever, kimimiz kahverengiyi, kimimiz yeşili, kimimiz pembeyi severiz.

Giysilerimizi, evlerimizi hatta arabamızın rengini bile hobimize göre seçeriz.

Renk demek hayat demektir. Renk demek varlık demektir. Renk demek “tenevvü-ü esma” demektir.

Renkler içinde en renklisi ise kırmızıdır.

Her dilden, her dinden, her ırktan insanlar kırmızıyı özellikle severler. Türk’ü de, Kürdü de, Arap’ı da, Rus’u da, Japon’u da sever kırmızıyı.

Bayrağında kırmızı rengi olmayan ülke yok gibidir. Bizim bayrağımızın rengi de kırmızıdır.

Eski kitapların yer aldığı kütüphanelere gidin bakın, kitaplar genellikle kırmızı ciltlidir. Kırmızı kitap çok sevilir bizde; ha, unutmadan, kırmızı çay da.

“Renklerin dili” ne baktığımızda “kırmızı” için bakın neler söylenmiş:

Kırmızı, al veya kızıl parlak gökkuşağının en dışındaki renktir. Güneş içteki gökkuşağındaki kırmızı renk ve gözümüzün açısı 42 derecedir. Elektromanyetik tayf'ın görülebilen renklerinden biridir. Kırmızı ışığın dalga boyu 630–760 nanometre civarındadır. Kırmızı en düşük frekanslı renktir. Kırmızının altındaki frekanslara kızılötesi, infrared (ya da infraruj) denir.” (tr.wikipedia.org)

Kırmızı kesinlikle iştah açmasıyla bilinen bir renktir. Kırmızı her ortama hayat ve enerji verir. Hormonsal artışı sağlayan, cinsel aktiviteyi artıran ve yaraların iyileşmesini kolaylaştıran kırmızı, düşünceyi de etkiler. Ana renklerden biri olan ve birçok insanın ilk tercihlerinden biri olan kırmızı en dominant ve dinamik renk olarak tanımlanabilir. Çarpıcı ve heyecan verici doğasıyla kırmızı renk, dikkat çekicidir. Harekete geçiren etkisiyle, bakan kişinin ilgisini toplar ve yoğunlaştırır. Kırmızı renk skalasında yer alan gül, kestane ve bordo renkler güzel ve ifade edicidir. Buna ek olarak evrensel olarak çekici ve duygusal renkler olarak bilinir. Bordo ve gül kırmızısı tonları, özellikle çocukları eğlenceye çağırır ve sevgi () duygusunu uyandırır.”

XXX

 

Kırmızı demişken, meramım aslında kırmızı kitaplar hakkında…

Adı cilt renkleriyle anılan iki kitap biliyorum ben.

Daha doğrusu renkler onların sembolleri olmuş.

Biri kırmızıçizgilerle donatılmış ve kapağı da kırmızı olan 15 sayfalık bir MGSB.

Diğeri ise birey ve topluma yönelik her renkten çizgilerin yer aldığı 6000 sayfalık bir RN.

Şimdi…

Kimileri temelden, hepten kaldırılsın dese de, ben oturdum, şu Kırmızı Kitap diye anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB) yeniden düzenleyeyim dedim.

Kırmızı ciltlerden oluşan diğer “Kırmızı Kitaba” Risale-i Nur’a başvurdum. Tarihi daha eski ve isabet oranı çok yüksek olan Kırmızı Kitaptan (RN) kaoslara dayelik yapan diğer Kırmızı Kitaba (MGSB) neler tavsiye edilebilir, diye baktım. 

Gördüm ki -siz de göreceksiniz- MGSB, eğer aşağıdaki önerilere göre tekrar düzenlenir ve MGK de bu önerileri tavsiye (!) kararı olarak hükümete iletirse, hükümet vey hükümetler de bunlara uyar tedbirlerini alırsa, 2010’dan sonraki yıllar dünyada Türkiye yıldızının parlayacağı yıllar olacak.

Bizim sorunumuz, tehditlerimiz, engellerimiz aslında tamamen yapay. Tamamen zihnimizde. Tamamen devletin zihninde... Tamamen bireyin zihninde…

 

İşte size “İç Tehditler” ve “Acil Eylem Planları”:

 

Birinci Tehdit: Cehalet…

Birinci Önlem:

  • Bilginin iç ve dış, hiçbir engele takılmaksızın serbest dolaşımı sağlanmalı.  Özgürleştirici eğitim sunulmalı.
  • Başta Doğu ve Güney Doğu Anadolu olmak üzere, toplumda doğru eğitim yaygınlaştırılmalı.
  • Eğitimde inanç-bilim ikilisini birlikte sunan, marifetullaha kapı açan, akıl nuru ile kalbin ziyasını birleştiren bir politika izlenmesi.
  • Bilmenin, bilginin, okumanın, öğrenmenin, düşünmenin dinlerin, özellikle İslam’ın emri olduğu vurgulanmalı. Bu bağlamda, toplumu birbirine bağlayan nurani bağların kaynağı olan din eğitimi yaygınlaştırılmalı. 
  • Tabulardan ve devlet ideolojisinden arındırılmış bir eğitim sistemi sunulmalı.
  • AB Eğitim kriterleri esas alınmalı.
  • Bilginin serbest dolaşımı için merkez yerine adem-i merkeziyetçi yaklaşıma geçilmeli.
  • Öğrenmenin aracı olan dil çeşitlendirilmeli.
  • Yerel insan kaynaklarından faydalanılmalı.
  • Eğitim kurumları kendi bölge ve komşu ülkelerinden başlayarak dünyaya açılmalı.

Sorumlu Kurumlar: Yerelleştirilmiş Eğitim Bakanlığı (YÖK kaldırılarak Eğitim Bakanlığı içinde bir birim olmalı),Yerel Yönetimler, STK’lar, Bireysel Girişimciler, Yazılı ve Görsel Medya

 

XXX

İkinci Tehdit:  Fakirlik…

İkinci Önlem:

  • Toplumda paylaşma kültürü yeniden diriltilmeli. Zekât, sadaka ve nezir (adak) gibi sosyal kurumlar canlandırılmalı. İnsanlar birbirlerine güven duymalı.
  • Zengin-fakir uçurumu kapatılmalı. Orta sınıf canlandırılmalı.
  • Sanat; beceri eğitimleri, mesleki eğitim yoluyla nitelikli işgücü arttırılmalı.
  • Mesleki ve Teknik Eğitim sanayi kuruluşlarının insan kaynağı olmalı.
  • Faiz tehdidi ortadan kaldırılmalı.
  • Piyasa güven vermeli ve yatırımcı teşvik edilmeli.
  • “İktisad” sadece üniversitelerde bir bölüm olmaktan öte, hayat felsefesi haline getirilmeli. Bunun için başta aileler, STK’lar olmak üzere tüm eğitim kurumları öğrencilere iktisadı öğretmeliler.

Sorumlu Kurumlar: Sanayi Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, STK’lar, Yerel Yönetimler, Yazılı ve Görsel Medya

XXX

Üçüncü Tehdit:  İhtilaf…

Üçüncü Önlem:

  • Sosyal nurani bağlardan uhuvveti, kardeşliği, ittihat ve ittifakı güçlendirici sosyal faaliyetler yapılmalı.
  •  “Ulus” kavramı ırklar üstü bir “insanlık ulusu” tanımı haline getirilmeli. Irkçılık kokan her söylem toplumdan tardedilmeli.
  • Dini veya ırki topluluklar belirli bir program dâhilinde birbirini ziyaret etmeliler. Ortak etkinlikler düzenlemeliler. Tearüf ve teavün düsturları ortak payda olmalı.
  • Dini mekanlardaki konuşmalarda (Camiler, Cemevleri, Kiliseler ve Havralarda) Allah’ı bir olan “mü’minlerin kardeş” oldukları vurgulanmalı.
  • Her görüş ve düşünce sahibi insanların sadece kendi görüş ve düşüncelerinin olumlu yönlerinden söz ederken, yekdiğerini kötüleme, karalama ve tenkis etmekten kaçınmaları ifade edilmeli.
  • Düşmanlığa övgü bitirilmeli. Adavete muhabbet törpülenmeli. “Düşman” kavramının bizim bir illüzyonumuzdan ibaret olduğu, kendi yorumlarımızla kendimize ait düşmanlar oluşturduğumuz gerçeği eğitimlerle vurgulanmalıdır.
  • İhtilafların en büyük kaynağı olan “bencillik”, himmetini şahsi amaçlarına hasretmek, kendi menfaati için toplumun menfaatini zarar uğratmak şeklindeki ahlaki zaaflar eğitim yoluyla giderilmelidir.
  • Ülkemiz uluslar arası ihtilafları önce Avrupa Birliği’nden başlayıp İslam Birliği ile sürdürmeli, sonra da Dünya Birliğinde lokomotif rolü üstlenmeli.

Sorumlu Kurumlar: Yerel Dini Birlikler ve STK’lar (Cemaatler, Vakıflar ve dini sivil toplum kuruluşları), Dışişleri Bakanlığı, Yazılı ve Görsel Medya

 

XXX

 

Dördüncü Tehdit:  İstibdat

Dördüncü Önlem:

  • Tam ve katılımcı demokrasi geliştirilmeli. Demokrasiyi zedeleyecek davranışlarda kim bulunursa bulunsun –ister askeri cuntalar, ister sivil faşist zihniyetler- ceza yasalarında yaptırımları yer almalı.
  • Bireysel özgürlükler kâmil manada yaşanabilmeli.
  • Tüm istibdatların kaynağı olan siyasi-militarist istibdadın beslendiği devlet yapısı, resmi ideolojiden arındırılmalıdır. Hiçbir ideoloji, gerek doğrudan ve gerekse eğitim yoluyla insanlara dayatılmamalıdır.
  • Valililer -varlığı gerekiyorsa- seçimle işbaşına gelmelidirler. Devletin temsilcisi valilikler, milletin temsilcisi ise belediyeler ikilemi ortadan kaldırılmalı.
  • Özgürlüğün “insanın ne başkasına ne de kendine zarar vermemek” şeklinde olduğu düşüncesi işlenmeli. Yazılı ve görsel medya demokratik eğitim aracı olmalı. Çeşitli film ve tiyatro eserleri ortaya konulmalı.
  • Özgürlükçü toplum ve tam demokrasi bireylerin özgürlük algısı ile doğrudan alakalıdır. İnsanlar bireysel özgülüğün felsefesini tam almalılar. Bu anlayış, eğitim kurumlarında, dini mekânlarda ve her türlü fırsat eğitiminde sunulmalı.
  • Ümitsizliği pompalayan istibdat yırtıldıkça ümit artacak ve insani kemâlâta, insana layık bir yaşama, insani değerlerle birlikte yükselme dönemi başlayacaktır.  
  • İstibdat yalanla ve aldatmayla iş görür. Fitne ve fesada yöneltir. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için, “doğruluğu” (fiili ve sözlü doğruluğu) siyasi ve sosyal hayatta diriltmek gerekir. Burada sosyal politikacılar ve siyasetçilere büyük iş düşüyor.

Sorumlu Kurumlar: Eğitim Bakanlığı, STK’lar (Cemaatler, vakıflar ve dini sivil toplum kuruluşları), Yazılı ve Görsel Medya

XXX

Yazdığımız şu Dört İç Tehdit ve Dört Önlem’e dair yeni yorumlar ve yeni tehditler ve önlemler de ekleyebilirisiniz. Yorum kısmına bunları yazabilirsiniz. Daha sonra bunları yeniden derleyebiliriz.

Ayrıca…

Dış tehditlerden mi söz etmedik, dediniz?

Siz iç tehditleri halledin. Kurt gövdenin içine girmediği müddetçe bize dışarıdan bir zarar gelemez.  Dışarıdan gelecek-gelmiş tehditler bizim ittifakımıza, ittihadımıza, kaynaşmamıza, düşmanlıkları unutmamıza ve uhuvvetimize sebep olmuştur hep.

Selam doğrulara tabi olanlara olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum