Kayıp Kuşağa Mektuplar-2

Kayıp Kuşağa Mektuplar-2

Yusuf Tosun'un yazısı....

                                         Kayıp Kuşağa Mektuplar

                                                     II. MEKTUP

 
Sevgili Dost,
Hem dünyada, hem de Türkiye’de son dönemlerde her tarafı kaplayan sis bulutları yavaş yavaş dağılmaya başladı. Her geçen gün sis lambalarını yakmadan önümüzü daha iyi görmeye başlıyor ve daha emin adımlarla yürümeye çalışıyoruz. Kuşağım adına bu durumu sevindirici, umut verici olarak görüyorum. En azından kendimizi, geçmişimizi daha rahat bir zeminde tartışarak  geleceğe yürüyoruz. Dergi sayfalarında, gazete köşelerinde, İnternet sitelerinde, mail gruplarında bu sorgulamanın/durum tespitinin yapılıyor olması da ayrı bir umut…..Yığınlarca kayıp cevher belki bu vesileyle  kendi değerinin farkına bilinçli olarak varır ve tez elden yola koyulur. Tabiî ki meyvalı ağacın taşlanması misali, yer yer olumsuz tepkiler de mümkün bu yürüyüşte.  Bu tür eleştirileri yapıcı hale dönüştürmekte fayda vardır. 
 

Sevgili Dost, 
Dünyanın değişen koşullarıyla birlikte yetişen nesillerin de ilgi alanları, gelecek tasavvurları, idealleri, düşünceleri de farklı farklı oluyor. 1965-1976 yılları arasında doğan kişilerden oluşan kuşağın (yani bizim de içinde olduğumuz X kuşağı -ki ben bu kuşağa “Kayıp Kuşak” diyorum.) yaşamış olduğu evrelerle, 1976-1994 yılları arasında doğanlardan oluşan kuşağın  (-ki bu kuşağa da Y- Kuşağı deniliyor, ben bu kuşağı da “Kayık Kuşak” olarak adlandırıyorum.) geçirdiği / henüz geçirmekte olduğu evreler birbirinden çok farklı. Bu nedenle de bizim kuşağın sancılarıyla, Y kuşağının  (Kayık Kuşak ) kaygıları birbirleriyle çok az örtüşüyor.
 
Daha önceki yazışmalarımda kayıp kuşaktan bahsettiğim için bu kuşağın  detayına girmeden biraz da “Y– Kuşağı”ndan (Kayık Kuşak) bahsetmek istiyorum:
 
Y– Kuşağı nitelemesi, İngilizce “Generation  Youth” yani “Genç Kuşak” dan geliyor. “Youth” (genç) kelimesinin ilk harfi (-Y-) ile “Y- Kuşağı” olarak nitelenen bu kuşağın en belirgin özelliği; “tüketime düşkün” bir nesil olmasıdır. Bu nedenle de; bu nesli “Yes Kuşağı” olarak da tanımlamak mümkün. Bir bakıma evetçi ve yiyici/tüketici kuşak yani. Teknolojinin hızlı gelişim döneminde büyüyen bu kuşak, özellikle bilgisayara düşkünlüğü ile biliniyor. Bu nedenle de; “bilgi”yi,  derinlemesine araştırmaya girmeden, hazır tüketmeye yatkındır. Bu kuşağa Bilgisayar, İnternet Kuşağı da demek mümkün. Yapılan araştırmalar bu kuşağın değişime hızla ayak uydurduğunu da gösteriyor. Belki de bu kaşağın tam belirgin olmamakla birlikte en önemli özelliği; “parayı, prestijin önünde” tutuyor olmasıdır.
 
Y- Kuşağı tamamen teknoloji üzerine kurulu bir nesil görünümünde. Bu nedenle bu nesli irdelerken teknolojiyi göz ardı etmemek gerekir. Bu kuşağı anlamanın en büyük gizi de burada yatıyor. Çünkü tamamen teknolojiyle içli-dışlı büyüyen bu neslin gelişimi, teknolojiyle doğrudan ilintilidir. Kimi zaman soğuk bir makine edasıyla insanlara ve olaylara yaklaşırken, kimi zaman da bir arı çalışkanlığıyla işe koyulduğunu görmek mümkün. Bu kuşakta insandan eşyaya, metafizikten maddeye doğru bir sapma söz konusudur. Dolayısıyla dünyaya, eşyaya,  yaratılışa, insana ve insanın  görünmeyen boyutuna karşı oluşan reflekslerde büyük bir değişim söz konusudur.
 
Sevgili dost,
X– Kuşağı yaş itibariyle zirveye doğru tırmanırken, arkasından özellikle iş dünyasında bu teknoloji nesli geliyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde birçok önemli sahada sözkonusu Y-kuşağıyla karşılaşacağız. Belki de yavaşa yavaş X Kuşağı geçmişten devraldığı bayrağı bu kuşağa devredecek. Bir ara kuşak olan X kuşağının, bayrağı Y kuşağına çok sağlam koşullarda devretmesi gerekir. Çünkü  Y-Kuşağı, kütüphane ve kitapla bağı çok zayıf olan bir nesil... Her türlü gereksinimini Bilgisayar ve İnternet üzerinden sağlıyor. Bu nedenle de bireysel yaşama daha çok önem veren bir kuşak. Toplumdan kopuk bu kuşağın, kendi başına geçirdikleri zamanı ise hayli çok.  Dolayısıyla geçmişle bağını koparmaya müsait bir nesil. Geçmişin sağlam temelleri üzerine oturmayan bir neslin zemini ise kaygandır.

Sevgili Dost, 
Bu kuşak yaşadığı ortam ve geçirdiği evreler gereği de eğlenceye çok düşkün bir nesil görünümünde. Yaşadığımız çağın en büyük vebası da bu değil mi zaten. Çalıştıkları ortamları da kendilerine, kendi yaşam tarzlarına benzetmek isteyen bir kuşakla karşı karşıyayız anlaşılan. Yani anlayacağın; çok kısa sürede, kendi ellerimizle bizden çok farklı bir nesil oluşturduk. Belki yapılmak istenen de buydu. Bahsedilen teknoloji neslinin duygu, düşünce ve idealde büyük değişimler yaşadığını  anket ve analizler çok açık bir şekilde göz önüne koyuyor. Konuşulan gündemler bile bu tabloyu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ergenlerin kendi aralarında en çok neyi konuştukları üzerine Psk. Bilge Çapoğlu’nun  yapmış olduğu  araştırmada; kızların büyük çoğunlukta (%25,7) kendi aralarında “aşk”ı konuşurken erkeklerin(%22,16) “spor”u daha büyük bir yüzdeyle konuştuğu gerçeği de bu vahim durumu teyit etmektedir.
Yine bu tür araştırmalardan en önemlilerinden biri  bir önceki mektubumda da kısaca değindiğim Prof Dr. İbrahim Armağan tarafından yapılan  çarpıcı araştırmadır. (I. Mektuba bakınız.)

Sevgili dost,
Bu araştırmalardan  da açık bir şekilde anlaşılıyor ki; Y Kuşağını şekillendiren bu süreçte (son 25 yılda) gençlerimizin değer yargıları çok değişmiş. Dünyaya bakış açılarında büyük bir farklılık var. Y kuşağının yaşam amacı tamamen farklılaşmış. 1980'li yıllarda mutluluk için ilk sırada "sevgi" yer alırken, 2000'li yıllarda "para ve zenginlik" ilk sırada yer almış. İşte 1980'li yıllarda gençlik veya çocukluklarını yaşayan ve 1990'lı yıllarda ise fikir, aksiyon ve ideallerin aktif aktörlerini önemli kılan ince ayrıntı da burada saklı. Bana göre gerçek manada insanlığın gelecek endişesini taşıyan X kuşağı olarak tanımlanan bu kuşak şimdilerde kayıp. Kimi bürokraside, kimi ticarette, kimi politikada... kaybolmuş vaziyette. Ancak özlerindeki cevherin hala diri olduğu düşüncesindeyim. Çünkü o yıllarda geçmişten devraldıkları fikir, düşünce, ideal ve hayallerini hayat sahnesine taşıyamadan sönen bu kuşak şimdilerde tamamen yitik vaziyette. Altyapısı sağlam temellere dayanan bu altın neslin yeniden harekete geçmesi ve geleceğe son vazifesini yapması gerekiyor. Özellikle de Y kuşağının yavaş yavaş sahnede yer almaya başladığı  bu geçiş deminde ,görev ve sorumluluklar daha da önem kazanıyor.

Yapılan araştırma da açık bir şekilde gösteriyor ki; yeni kuşağın ne bir fikri, ne ideali ne de gelecek sancısı var.

X kuşağından Y kuşağına ince bir geçişin yaşandığı bu süreçte, Y Kuşağını harekete geçirecek olan grubun da Kayıp Kuşak olduğunun altını çizmekte fayda vardır.
Selam ve muhabbetle…