Kastamonu Lahika Düsturları (25)-Sevdiklerinin akrabasını duasına katmak

Bediüzzaman, Risale-i Nur talebelerinin akrabasıyla yakından ilgilidir. Bu ilgi yapmacık ve muvakkat değildir. “Annen annemdir, baban babamdır” derecesindedir. Talebelere yazdığı pek çok mektublarında bu yakın ilginin izleri görülmektedir.

Çalışmakta olduğumuz Kastamonu Lahikasının ikinci mektubu bu cümle ile bitiyor:

Umum kardeşlerime, hususan haslarına birer birer selâm ve dua ederim. Ve o mübarek ve kıymettar arkadaşlarımın hatırları için hem akrabalarını, hem karyelerini kendi akrabam ve karyem içine alıp öylece dua ederek mânevî kazançlarıma teşrik ediyorum.” [i]

Said Nursî, talebelerin sadece akrabalarına değil, köylerine de kendi köyü ile beraber dua ediyor. Bir mektubunda pek çok talebenin bulunduğu Isparta’yı da duasına aldığını böyle ifade ediyor:

“Isparta talebeleri hatırları için, ben Isparta'yı kendi karyem (Nurs) ile beraber duamda dahil ediyorum. Hattâ emvâtına, Nurs emvâtı gibi dua ediyorum, hakikî vatanım ve memleketim nazarıyla o vilâyete bakıyorum.” [ii]

Bulunduğu memleketin mevtasına dua eden kaç kişi vardır bilemiyorum ama Said Nursî hem kendi memleketinin hem de talebelerin memleketlerinin vefat etmişlerine dua ediyor. Esasen vefat etmiş olanlara dua etmek, sadece mevtaya değil okuyana da fayda veriyor. Bizim hediyelerimiz, okuduklarımız onlara gidiyor ve onlardan da bize feyizler geliyor. Yani hem okuyana hem de kendisine okunana faydası var. Hele ki mübarek zâtlara; peygamberlere, evliyaya dua etmek ve onlar için Kur’an okumak daha ziyade feyiz ve bereket vesilesidir.

Said Nursî, nazarında pek ehemmiyetli olan Urfa’nın da mevtasına dua ediyor:

“Bütün Urfa halkına, çoluk ve çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Ve bütün Urfalılara selâm ediyorum. Urfa taşıyla, toprağıyla mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana dua etsinler.” [iii]

Bediüzzaman, talebelerin peder ve validelerine sadece dua etmekle kalmıyor aynı zamanda kendi mânevî kazançlarını da onlara hediye ediyor. Bunu bir mektubunda böyle ifade ediyor:

“Risale-i Nur'un kaptanı Sabri, Nis Adasındaki bir kardeşimiz ve Onuncu Sözün tab'ından sonra tehlikeden muhafaza için kaç ay hanesinde saklayan ve peder ve validesiyle, bizimle ciddî alâkadar bulunan Veli Efendinin peder ve validesinin vefat haberlerini yazıyor. Cenâb-ı Hak onlara rahmet eylesin. Ben, inşaallah çok zaman onları mânevî kazançlarıma şerik edeceğim.”

Said Nursî, ailesiyle beraber hizmet eden Tâhirî Ağabeye gönderdiği bir mektubunda onları hem tebrik, hem bir cihette ikaz ederken hususî dualarına aldığını yazıyor:

“Cenâb-ı Hak, hanenizdeki hemşireme, hem bana şifa ihsan eylesin. Hastalığıma ait bir parça size geliyor. Peder ve validenize de benim tarafımdan deyiniz ki: "Tahirî gibi kahraman bir şakirdi Risale-i Nur'a yetiştiren ve o vasıtayla defter-i â'mâllerine daima hasenat yazdıran bir şakirdi bize kardeş veren o mübarek zâtlar, inşaallah bu saadeti daima idame ettirecekler. Dünyanın cam parçalarını, o elmaslara tercih etmeyecekler. Onlar, hususî duamızda dahildirler." [iv]

Bediüzzaman, bütün talebelerin anne babalarına dua ettiğini Hüsrev Ağabey’e yazdığı mektubunda böyle haber veriyor:

“Hüsrev kardeş, son mektubumda demişim: Hüsrev'lerin valideleri sebebiyet verdiler ki, bir seneden ziyade bir vakitten beri bütün talebelerin peder ve valideleri duaya dahil olmuşlar. Sakın yanlış zannetmeyiniz. Senin validen gibi, on seneden beri Risaletü'n-Nur'un has şakirtlerinin dairesinde bulunan orada çok ahiret hemşirelerim var. Onlar, yeniden başkalarının duaya dahil olmalarına sebep olmuşlar demektir.” [v]

Bediüzzaman Said Nursî, Nur talebelerinin sadece anne babalarını değil, eşlerini ve evlatlarını da duasına alıyor:

“Hem o kardeşimizin iki mübarek haremi ve muhterem validesinin ve Said ve Nuri namındaki evlâtlarının bana yazdıkları samimî mektuplarına mukabil, hem onlara, hem evlâtlarına çok dua ediyorum. Öyle bir kahraman Nurcunun öyle hakikatli, muhterem, dindar refikasının Nurlara fedâi ve hâdim olarak verdikleri mâsum evlâtlarını ruh u canımızla Nurun mâsumlar dairesinde kabul ediyoruz.” [vi]

Yazımızın başında demiştik, Bediüzzaman ‘annen annemdir, baban babamdır’ hissiyatıyla kardeşlerinin valideynini duasına alıyor. Bunun ifadesi olan iki misalle yazımızı tamamlayalım:

“Senin valideynine pek çok selâm ve arz-ı hürmet ederim. Onlar da bana dua etsinler. Sen benim kardeşim olduğun için, onlar da benim peder ve validem hükmündedirler. Hem köyünüze, hususan senden Sözleri işitenlere umumen selâm ediyorum.” [vii]

“Ey Sabri kardeş! Başın sağ olsun. Cenâb-ı Hak, o validemizi mağfiret eylesin, âmin. Benim, karabet-i nesebiyeyi ihsas eden parmaklarındaki nişan ve bu yedi sekiz sene Abdülmecid'den daha hararetli faalâne kardeşlik vazifesini yaptığınızdan, elbette senin merhume validen benim de validemdir. Onu da, validem yanına mânevî kazançlarıma ve dualarıma hissedar ediyorum. Cenâb-ı Hak sana, sabr-ı cemîl ihsan ve o merhumeyi de garik-ı rahmet eylesin. Âmin.” [viii]

Rabbim bizlere de bu şuurla dua etmek nasib eylesin…

[i] Kastamonu Lahikası s. 8 (Envar N. 1995)

[ii] Kastamonu Lahikası s. 24-25 (erisale)

[iii] Emirdağ Lahikası II, s. 575 (erisale)

[iv] Kastamonu Lahikası s.318 (erisale)

[v] Kastamonu Lahikası s.41-42 (erisale)

[vi] Emirdağ Lahikası I  s. 327-328 (erisale)

[vii] İman ve Küfür Muvazeneleri s. 198 (erisale)

[viii] Kastamonu Lahikası s.248 (erisale)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum