Halil KÖPRÜCÜOĞLU

Halil KÖPRÜCÜOĞLU

Kâinatta tesadüf olabilir mi?

Prof. Walter, (Fizikçi, Astronot, Ordinaryüs, Uzay teknolojisi, Münih Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi) Almanca yayınladığı ilmî makalesinde “İlim bize Kâinatı kimin yaptığını/yarattığını ve bizim için nasıl hazırlandığını anlatmaktadır?” demektedir.

Walter’in yazısı özetle şöyle:

“Biyolojik olarak çok yüksek komplike varlıklar olan biz insanların çok belirli özelliklere sahip bir Kainata ihtiyacı vardır. İçinde yaşadığımız Dünya tam da varlığımızı sürdürebilecek özelliklere sahiptir. Dünyamızı idare eden güçler (!): Atomdaki, atom enerjisi, elektro manyetik dalgalı elektrik gücü, zayif atom gücü, çekim gücü (gravitasyon)…” özellikleri, güçleri (!) atom bazında ve büyük kütleler ölçüsünde o kadar ince ve hassas hesaplarla faaliyet gösterirler ki bunlar asla tesadüf olamaz. Saniyenin milyonda biri gibi kısa zamanda, milyarda bir farklılık bütün varlıkların yok olmasına sebep olur, demektedir…

İşte dünyamızla ilgili durum da tam böyledir. Burada birisi çıksın ve bize bizim varlık sebebimiz tamamıyla tesadüfîdir desin! Burada tam aksine bir durum söz konusudur. Fiziki büyüklük ve değerleri öyle ince hesaplarla birbirine bağlanmıştır ki, onlar öyle kati ve ince hesaplarla yaratılmışlardır ki böylece biyolojik hayat ve yaratılışın tacı (insan) ortaya çıkabilsin. İşte bu izah tarzı mümkün olan açıklamaların en doğrusudur.”

Biz de ona katılıp bu konuda bir şeyler söyleyelim:

1-Adlî tıpta, ölendeki darbenin tesirinden, şiddetinden, bu eylemin kadın tarafından yapıldığı bile belli oluyor. Öldürülen bir insanın, 2-3 yaşındaki bir bebeğin eline tutuşturulan tabancanın kurşunuyla öldürülmüş olduğu teknik olarak tespit edilse de, kurşunun o tabancanın kurşunu olduğu anlaşılsa da, çocuğun tamamen aciz olmasından dolayı katilin o bebek olmadığına hemen karar verilebiliyor. Bebeğin, bu katli yaptığına hiçbir akıllı insan asla inanmıyor, iddia da etmiyor...

2-Kainattaki Teavün: Cansızların, bitki ve hayvanların imdadına; bitkilerin, hayvan ve insanların yardımına; hayvanların ise, hepsiyle birlikte kainata en üstün varlık olarak yaratılan insanların emrine amade oluşu tesadüf olabilir mi. Toprakta uygun minerallerin bulunuşu; bitkilerin, insanların bile gerçekleştiremediği çok karmaşık foto sentez işlemini hayvan ve insanların atığı olan zehirli karbondioksit, güneş ışığı ve yaşadığımız dünyada daima bir devr-i daimde olan çok büyük miktardaki su ile yapması nasıl tesadüf olabilir. İnsan ve hayvanların atığını ana madde olarak kullanan bitkilerin, insan ve hayvanlarca en ihtiyaç duyulan oksijen salması nasıl tesadüf olabilir? Odundan elma, muz yemek; kara topraktan patates, ıspanak, marul, havuç yemek hiç tesadüf olabilir mi?

Bütün bitki ve hayvanların tohum ve yumurtalardan kendi benzerlerini çıkarmak için 50 bin cilt yazılıma sahip olması asla tesadüf olamaz. Bütün eko sistemde bütün varlıkların yaşamasına uygun zeminin ihyası kime, neye verilebilir? Tesadüfe havale edilebilir mi? Magmamızla Radyasyon Kalkanı, Ozon ile zararlı ışıklardan korunmasını hangi ilim, hangi kuvvet, hangi irade gerçekleştirebilir. Bütün canlıların su ile yaşaması, atmosferimizin onlara uygun gazlarla oluşturulması, arzımızın da bu atmosferi tutacak bir büyüklük ve çekim gücünde yaratılışı tesadüftür, denebilir mi?

3-İlmin söylediği proteinlerin, amino asitlerden oluşması (!) zahiren doğru olsa bile; 500 amino asitten meydana gelebilen bir proteinin oluşması (!) için ihtimal, olasılık hesaplarına göre zaman olarak dünyanın ömrü yetmez denirken nasıl tesadüften bahsedilir, hayret edilecek bir gerçek.

4-Yemek yemekteki, gıdalanmaktaki eylemlere bakılırsa bitkinin kökleri ve odun soymuk boruları, yapraklarındaki klorofiller, topraktaki mineraller, yıldırımlarla en zaruri ihtiyaçları olan azotun tonlarcasının şırınga edilmesi hangi merhametli unsura, güce verilebilir. Bu büyük ve kapsamlı icraatlara tesadüf denebilir mi?

Büyük hayvanlardaki işkembe yapısı, önce çok çok yemeleri, sonra dinlenirken hazmın yapılışı; kanla fışkıları arasından sütün yaratılışı, ot yiyerek et oluşturmaları o kadar büyük ve hassas işlemlerdir ki asla ve kat’a tesadüfle anlatılamaz.

En şuurlu insanın yemek yemekteki hissesi ne kadardır acaba. Ağzımıza tükürük salgılatılması, bağırsaklarımızda emilime uygun hücrelerin yapılması, dişlerimizin ağzımızdan uygun yapıda çıkartılması, dilimiz ve fonksiyonları, küçük dil ve vazifeleri, mideye gidin yemek borusundaki yapı, kapakçıkları, yemeğe göre asitler ifraz ettirilmesi, o asitlerden midenin zarar görmemesi için özel sıvılarla kaplanması, nasıl tesadüf olabilir. İnsana mı, hücrelerimize mi, neye veya kime verilebilir? Tesadüf diye hangi akıl kalp inanır bu iftiraya. Yemek için ağzımızın, boşaltım yererlinin en hikmetli şekilde ayarlanması bile büyük ilim ve kudret gerektirmez mi?

***

 

Prof. Ulrich Walter - Wissen schafft was Unser Universum – Wie für uns gemacht?

Prof. Ulrich Walter Fizikci, Astronot, Ordinaryus Uzay teknolojisi, Münih Teknik Üniversitesi

Ilim bize Kainati kimin yaptigini/yarattiginive bizim icin nasil hazirlandigini anlatmaktadir?

Ein Foto von der ISS zeigt erleuchtete Städte bei Nacht. (Foto: AFP)

Uluslararasi Uzay Merkezinden cekilen resim gecede isikli sehirleri gösteriyor.

Ist unsere Existenz reiner Zufall oder Notwendigkeit? Unser Universum scheint so fein auf

uns abgestimmt zu sein, dass Zufall eigentlich auszuschließen ist.

Bizim varlik sebebimiz tamamiyle tesadüf mü yoksa Vücubiyet midir? Kainatin cok ince

hesaplarla bize göre ayarlandigi görülüyor, ki bu aslinda tesadüfü devre disi birakiyor.

Ob unsere Existenz zufällig ist oder es notwendigerweise dazu kommen musste, also die

Entwicklung des Universums hin zu uns Menschen zielgerichtet (fachlich: teleologisch) ist,

ist eine Urfrage der Philosophie, auf die es bis heute keine definitive Antwort gibt. Seit den

60er-Jahren gibt es mit dem schwachen Anthropischen Prinzip jedoch ein Erklärungsprinzip

für unsere Welt, das viele Wissenschaftler überzeugt hat. Grund genug, sich unsere Welt unter

dem Aspekt „Zufall oder Notwendigkeit?“ einmal genau anzuschauen.

Bizim varligimiz tesadüfi midir yoksa vücubiyetin sonucunda mi ortaya cikti, yani kainatin yaratilmasindan insanin yaratilmasna kadar belli bir hedef takip edilmesinin, felsefe tarih boyunca cevabini aramis ve bugüne kadar da acik bir cevabini bulamamistir. 60 li yillardan buyana „zayif antropozif prensiple“ hayata kainatin sadece bazi yerlerinde rastlanmasi dünyanin yaratilmasi gercegi bircok ilim adamini bu konuda inandirmis. Dünyanin yaratilisina „tesadüf mü yoksa bir Vacibin vücuda getirmesiyle mi“ noktasindan bakmaya kesinlikle yeterli sebepler vardir? Bu düsüncelerin cikis noktasi icin gelecek tespitlere ihtiyac vardir:

Ausgangspunkt unserer Überlegungen sind folgende Feststellungen:

1. Wir Menschen sind biologisch hoch komplexe Geschöpfe, die ein Universum mit ganz

bestimmten Eigenschaften benötigen.

1. Biyolojik olarak cok yüksek komplike varliklar olan biz insanlarin cok belirli

özelliklere sahip bir kainata ihtiyaci vardir.

2. Die Welt in der wir leben hat genau die Eigenschaften, die unsere Existenz

ermöglichen.

2. Icinde yasadigimiz dünya tam da varligimizi sürdürebilecek özelliklere sahiptir.

3. Es könnte Welten mit sehr viel anderen Eigenschaften geben, in denen wir nicht leben

könnten.

3. Biz insanlarin icinde yasayamacagi cok farkli özelliklere sahip dünyalar olabilir.

Kräfte, die unsere Welt regieren

Was sind die grundlegenden Eigenschaften in unserer Welt? Nun, unsere Welt wird im

Wesentlichen regiert einerseits durch die verschiedenen Eigenschaften der Elementarteilchen,

aus denen alles zusammengesetzt ist, insbesondere ihre Massen, und andererseits von den vier

Grundkräften zwischen ihnen. Betrachtet man sich die vier Kräfte, dann findet man folgende

Kraftkonstanten

Dünyamizi Idare Eden Gücler:

 Die Kernkraft mit Stärke 1

 1 Siddetinde Atom Enerjisi

 Die elektrische Kraft mit Stärke (Feinstrukturkonstante) 7,30×10 -3  7,30x10* üzeri -3

(Elektro Manyetik Dalgali Elektrik Gücü7,30x10 üzeri -37,30x10 üzeri

-37,30x10 üzeri -37,30x10 üzeri -37,30x10 üzeri -37,30x10 üzeri -37,30x10 üzeri -

37,30x10 üzeri -3

 Die schwache Kraft mit Stärke 1,03×10 -5

 Zayif Atom gücü 1,03x10 üzeri -3.

 Die Gravitationskraft mit Stärke 5,90×10 -39

 5,90x10 üzeri -39 kuvvetinde Cekım Gücü (Gravıtasyon)

Die hier angegebenen Stärken sind auf die Kernkraft mit Stärke 1 normiert, was man

üblicherweise so macht, um sie einfach miteinander vergleichen zu können.

Burada verilen 1 siddetinde Atom enerjisi gücü genel olarak mukayese amacli kullanilir.

Die elektrische Kraft ist also etwa 100 Mal geringer als die Kernkraft und die schwache Kraft

etwa 100 Mal geringer als die elektrische Kraft.

Elektrik gücü, atom enerji gücünden 100 defa daha azdir ve elektro-manyetik dalgalar da elektrik gücünden 100 defa daha azdir.

Die Gravitationskraft spielt in einer ganz anderen Liga. Sie ist so extrem schwach, dass sie für

einzelne Elementarteilchen keine Rolle spielt.

Gravitasyon-Cekim gücü farkli bir alanda tesirini göstermektedir. Bu cekim gücü o kadar zayiftir ki, bazi zerreler icin hic bir sey ifade etmez.

Dafür hat sie aber, so wie die elektrische Kraft, eine prinzipiell unendlich große Reichweite,

während Kernkraft und schwache Kraft nur auf mikroskopischen Abständen wirken.

Buna karsilik onun da elektrik gücü gibi, prensipte sonsuz bir yayilma gücü vardir. Atom enerjisi ve zayif güc mikroskobik araliklarla tesirini göstermektedir.

Da die elektrische Kraft aber je nach Ladungsvorzeichen anziehend oder abstoßend wirken

kann, und weil makroskopische Körper elektrisch neutral sein müssen, mittelt sie sich auf

mesoskopischen Abständen schnell heraus und wird darüber hinaus unbedeutend:

Elektrik gücü yüklenmesine göre cekici ve itici tesirini gösterir. Makroskobik yapilar elektrik icin nötr olmasi gerekir. Böylece mesoskop araliklarla hizlica tasinir ve disa karsi pek tesiri yoktur.

Kein Mensch wird von einem anderen Menschen elektrisch angezogen oder abgestoßen. Die

Gravitationskraft hingegen ist immer anziehend, also immer additiv, weswegen sie ihre

Dominanz erst im Makrokosmos ausspielt, also bei Körpern so groß wie die Erde oder größer.

Hicbir insan diger bir insan tarafindan elektrik olarak cekme ve itmezler. Buna karsilik

gravitasyon gücü daima cekicidir, yani herzaman additiftir, yani dünya veya daha büyük kütlelerde dominantligini makro-kosmosta gösterir.

Gibt es Alternativen?

Alternatifler Var mi?

Warum erzähle ich das? Nun, weil diese Kraftkonstanten und ihre Wirkung mit der

Entfernung im Prinzip auch ganz andere Stärken haben könnten und zwar beliebig andere.

Nehmen wir einfach nur einmal an, jede dieser vier Konstanten könnte im Bereich 1 bis 10 -39 in 1 Prozentschritten variieren.

Bunu neden anlatiyorum. Bu güc dengeleri ve tesirleri uzaklikta tesirleri prensipte baska hatta baska baska tesir sekilleri olabilir. Kabul edelim ki, bu dört güc dengeleri (Konstantlar) 1 ile 10 üzeri -39 arasinda yüzde birlik oranlarla degisirler.

Dann gäbe es für jede Konstante log 10 39 / log 1,01 = 39 / 0,00432 = 9025 Möglichkeiten.

Böylece her güc dengesi icin log 10 üzeri 39 / log 1,01 = 39 / 0,00432 = 9025 ihtimali olurdu.

Bei vier Konstanten macht das insgesamt 9025 4 = 6,6×10 15 mögliche Kombinationen der vier Naturkonstanten. Und unsere ist nur eine ganz bestimmte davon!

Bu dört güc dengesinde 9025 üzeri 4 = 6,6x10 üzeri 15 dört tabii konstantlarin mümkün

olabilecek konstantlari olur.

Wie sähen alternative Welten aus?

Alternatif Dünyalar nasil görünebilirler?

Die interessante Frage ist: Wie sähe eine Welt aus, in der es ebenfalls diese vier Grundkräfte

gibt, deren Kraftkonstanten aber von den unseren abweichen.

Buradaki enteresan soru su: Dört temel gücün ayni sekilde hakim oldugu bizim güc

konstantlarimizdan farklilik gösteren bir dünya nasil görünürdü.

Das haben sich die Wissenschaftler natürlich bereits schon überlegt und kamen zu folgenden

Ergebnissen.

Elbette ilim adamlari bunu da düsündüler ve su sonuclara ulastilar:

Würde beispielsweise die elektrische Feinstrukturkonstante nur um 24 % ab oder 60 %

zunehmen, dann gäbe es keine stabilen Protonen und Sterne würden zerfallen.

Misal olarak elektrik ince yapi konstantlari % 24 ten az olsa veya % 60 fazla olsa bu halde hicbir düzenli proton olmaz ve yildizlar parcalanmaya baslarlardi.

Eine 4 %ige Abweichung vom gegenwärtigen Wert würde die Erzeugung von Kohlen- und

Sauerstoff im Kernverschmelzungsprozess der Sonne auf ein Tausendstel reduziert.

Mevcut degerlerden % 4 lük bir farklilasma günesteki atom patlamalarinda carbon ve oksijen üretiminde binde birlik bir azalmaya sebep olacakti.

Gemäß anderen Untersuchungen würde eine nur 1 %ige Änderung der elektrischen

Feinstrukturkonstanten alle sonnenähnliche Sterne in zu kühle rote Sterne (also Sterne, die

keine schweren Elemente fusionieren können, die wie wir wissen unabdingbare

Voraussetzung für jegliche Art von Leben sind) oder der zu heiße blaue Sterne (also Sterne

ohne eigenes Planetensystem mit erdähnlichen Planeten) verwandeln und somit jegliche Basis

für Leben im Universum unmöglich machen. Da hatten wir aber verdammt Glück!

Bizim arastirmalarimiza göre elektrikli ince yapilardaki sadece % 1 lik bir degisiklik Günese benzer yildizlarda daha soguk kizil gezegenler (hic bir agir metalli elementin birlesemeyecegi yildizlar olusurdu ki, bu da bildigimize göre bu da bütün canlilarin olusmasi icin mecburi bir sarttir) ya da cok sicak mavi gezegenlere (Dünyaya benzeyen gezegenleri olmayan gezegenler sistemini ortaya cikaracakti) dönüsecek böylece Kainatta hayat icin gerekli olan sartlari tamamiyla ortadan kaldiracakti. Iste bu manada kendimizi cok sansli sayabiliriz.

Schauen wir uns die schwache Kraft an. Auch ihre absolute Größe ist kritisch für unser Wohl

und Wehe. Wäre sie wesentlich kleiner, wären der gesamte Wasserstoff kurz nach dem Big-

Bang zu Helium konvertiert worden.

Zayif güce bir bakalim. Onun fevkalade kapsayiciligi bizim saadetimiz veya felaketimiz icin fevkalade bir ehemmiyete sahiptir. Bu güc daha az olsaydi bu tüm SO4 yapisinin BIG-BANG dan sonra Helyuma dönüsmesini saglayacakti.

Wäre sie sehr viel größer oder kleiner, könnten bei Supernova-Explosionen die Neutrinos die

äußere Hülle des Sterns nicht absprengen und somit nicht die in ihr ausgekochten und für das

Leben notwendige schweren Elemente in umliegende Universum verschleudern, wo sie

erdähnliche Planeten bilden.

Bu güclerin daha az veya daha cok olmalari Süpernova patlamalarinda neutronlar yildizin dis cekirdegini patlatamayacak ve icinde kaynamis olan ve bizim icin hayati öneme sahip olan elementler etrafindaki kainata firlatilamayacak buralarda dünyaya benzer gezegenler meydana gelmeyecekti.

Unser Leben hängt von der Kernkraft sogar noch empfindlicher ab. Wäre sie nur um 11 %

kleiner, wäre Deuterium nicht mehr stabil. Es würde sich überhaupt nicht bilden können und

daher gäbe es keine stellare Kernfusion hin zu den organischen Elementen C und O.

Hayatimiz vazgecilemeyecek bir hassasiyetle atom enerjisine baglidir. Atom enerjisi mevcut durumdan % 11daha az olsa bu durumda doyteryum (2H) artik sabit dengeyi muhafaza edemez. Doytoryum asla meydana gelmeyecek sonuc olarak atom fuzyonu ve organik elementler C ve O meydana gelmeyecek.

Umgekehrt, wäre sie nur um 3,7 % größer, dann wären gebundene Zustände von zwei

Protonen, sogenannte Diprotonen, möglich und es käme zur Diproton-Katastrophe.

Atom enerjisi mevcuttan % 3,7 daha fazla olsa, bu durumda birbirine bagli iki proton yapi, diprotonlara dönüsür ve Diproton-Felaketi ortaya cikar.

Dann würde das Wasserstoffbrennen in den Sternen 10 18 mal schneller ablaufen lassen, was

wiederum kein freies Wasserstoff erlauben würde, denn bereits kurz nach dem Big-Bang hätte

sich dann der gesamte Wasserstoff zu Diprotonen vereint.

Bu durumda yildizlardaki H2 10 üzeri 18 daha hizli kaybolacak bu da netice itibariyla serbest H2 ye müsaade etmeyecek. Cünki hemen BIG-BANG dan sonra tüm H2 miktari harcanacak ve tamami Diptronlarla birlesirdi.

Folglich gäbe es kein Wasser und keine organische Chemie in unserer Welt. Schlimmer noch,

eine geringe Änderung von nur 0,5 % reichte aus und im gesamten Universum wäre kein

Kohlenstoff und Sauerstoff mehr vorhanden.

Netice itibariyla dünyamizda ne su ne de organik kimya olurdu. Daha felaketi sadece % 0,5 oraninda bir degisiklik kainatta ne karbon (Kohlenstoff) ne de oksijen (Sauerstoff) olurdu.

Das kann doch kein Zufall sein!

Iste bu tesadüf olamaz!

Man fasst sich an den Kopf und denkt: Das kann doch kein Zufall sein! Wenn es 6600 Million

Million Universen gäbe, dann wären in nur einem dieser Universen die Kräfte genau so

aufeinander abgestimmt, dass es unser Leben geben könnte. Und genau dieses eine,

unwahrscheinliche Universum ist genau das unsere?! Demgegenüber verblasst ein Sechser im

Lotto, bei dem man schon nach durchschnittlich 14 Millionen Einsätzen gewinnt.

Ellerini basina koy ve düsün : Bu kesinlikle tesadüf olamaz. Eger 6600 milyon kainatlar

olsaydi. Sadece bu kainatlardan birisinde güc dengeleri birbiriyle öyle uyumlu olacak, taki bizim haytimiz ortaya ciksin. Iste tam tamina bu kainat bizim kainatimizdir. Buna yaninda ortalama 14 Milyonda bir ihtimalle Lotto da 6 tutturabilmek daha sönük kalir.

Stimmt, genau so verhält es sich mit unserer Welt.

Und da soll einer kommen und uns sagen, unsere Existenz sein reiner Zufall! Es muss

vielmehr anders herum gewesen sein. Alle Naturkonstanten in unserer Welt sind fein

aufeinander abgestimmt, und sie ist genau so geschaffen worden damit biologisches Leben

und somit wir als Krone der Schöpfung entstehen konnten. Diese Erklärung ist

möglicherweise richtig.

Iste dünyamizla ilgili durum da tam böyledir. Burada birisi ciksin ve bize bizim varlik

sebebimiz tamamiyle tesadüfidir desin! Tam aksine bir durum burada söz konusudur. Fiziki büyüklük ve degerleri öyle ince hesaplarla birbirine baglanmistir ki, onlar öyle kati ince hesaplarla yaratilmislardir böylece biyolojik hayat ve yaratilisin taci(insan) ortaya cikabilsin. Iste bu izah tarzi mümkün olan aciklamalarin en dogrusudur.

Man nennt die entsprechende Lehre Teleologie. Eine zielgerichtete Evolution verlangt

natürlich nach einem Schöpfer, der dieses Ziel im Auge hatte. Wenn wundert es, dass die

christlichen Religionen, die einen zielgerichteten göttlichen Schöpfungsakt lehren, vehement

die Teleologie vertreten.

Bununla alakali ilim dalina Teleoloji denir. Belli hesaplarla hedefe kilitlenmis bir Evolusyon bir yaraticiyi gerektirir ki, iste o yaraticinin asil maksadi budur. Dinlerin böyle bir sonuca yönelik yaratilisi ders vermeleri kati olarak Allahin varligini ders kimseyi sasirtmamalidir.

Doch im Jahre 1961 kam eine gewisser R. H. Dicke, der behauptete, unsere Welt könne doch

ein Zufall sein, der jedoch nicht in der Natur unseres Denkens liegt und somit über tausende

von Jahren den Philosophen entgangen ist. Darüber das nächste Mal mehr.

Prof. Ulrich Walter - Wissen schafft was

Univ.-Prof. Prof. h.c. Dr. rer. nat. Dr. h.c. Ulrich Walter Diplom-Physiker, Wissenschafts-

Astronaut Herr Ulrich Walter, Jahrgang 1954, ist Ordinarius für Raumfahrttechnik an der

Technischen Elite-Universität München. Nach dem Studium der Physik an der Universität

Köln, an den Argonne National Laboratories in Chicago und an der University of California

in Berkeley, wurde er im Jahre 1987 ins Deutsche Astronautenteam berufen und trainierte bis

zu seiner Shuttle Mission D-2, 26. April bis 6. Mai 1993, am Deutschen Zentrum für Luft-

und Raumfahrt, DLR, in Köln-Porz und am Raumfahrtzentrum der NASA in Houston. Es

folgten Stationen beim DLR und bei der IBM. Seit März 2003 leitet er den Lehrstuhl für

Raumfahrttechnik an der Technischen Universität München und lehrt und forscht im Bereich

Raumfahrttechnologie und Systemtechnik. Seine Schwerpunkte sind Echtzeit-Robotik im

Weltraum, Intersatelliten-Kommunikations-Technologien, Technologien für planetare

Erkundungen und Systemmodellierung und -optimierung. Herr Walter ist unter anderem

Mitglied des Wissenschaftlichen Beirats des Deutschen Museums und Präsident des

Hermann-Oberth-Museums in Feucht. Er ist zudem erfolgreich als Autor und Publizist tätig.

Prof. Walter wurde bundesweit zum Professor des Jahres 2008 in der Kategorie

Ingenieurwissenschaften und Informatik gewählt.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum