Kahırda tecelli eden rahmet

“Size bir musibet isabet etti mi söyleyin biz Allah’tan geldik ve dönüşümüz onadır.” (Ayet meali)

Ömür bir sermayedir, gidiyor, ömürden maksut meyve elde edilmezse o ömür boşuna gidiyor. Hem rahat ve gafletle olsa rüzgâr gibi esip, rüya gibi akıp bir uyku gibi geçiyor.
Hâlbuki insan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak ve dünya fantezileri içerisinde kaybolup gitmek için gelmemiştir.
Buna kati delil, İnsanların ekserisinin hakiki saadetten mahrumiyeti ve süratle vefatı ve lezzeti hayat noktasından serçe kuşuna yetişememesidir.

Akıl ve kalp ile büyük bir sermaye sahibi olan insan bu fani gürültü hanede, fanilerin tebessümlerine aldanmayıp, dikkat ve gaflet etmeyerek dikkat ve teenni ile uhrevi ticaret ile bu gölgelerin ve numunelerin asıllarına ve men balarına talip olup, daimi bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir.

Evet, acaba, garip cevherlerden yapılmış bir acip sarayı görsen ki yapılıyor. O sarayın binasında kullanılan malzemelerin bir kısmı yalnız Çin'de bulunuyor. Diğer kısmı Endülüs'te, bir kısmı Yemen'de, bir kısmı Sibirya'dan başka yerde bulunmuyor.
Binanın yapılması zamanında, aynı günde dünyanın her tarafından lazım olan eşyanın bir anda getirilerek sarayın yapıldığını görsen, hiç şüphen kalır mı ki, o sarayı yapan usta, bütün dünyaya hükmeden ve dünyanın hâkimi bir Zat’tır.

İşte  hayvan bilhassa insan böyle acip ve garip bir saraydır ki eczası alemin her tarafından bir mizanı hikmetle toplatılır ve o insanda alem-i ervah dan,misal aleminden ve levhi mahfuzdan ve alemin unsurlarından ve ebetten ve Ebedi Zattan ve ebede namzet olduğundan haber veren cevherler var.

İnsan, İhtiyaçları ebede uzanmış dünya ve ahir et sofralarına iştihası ve arzusu olan ve mahiyeti buna namzet olduğunu gösteren bir mucize kar saraydır.
İnsanın mahiyeti gösteriyor ki insanı yaratan ve bu garip hakimane cihazlarla tefriş eden ancak o Zat olabilir ki, dünya ve âhiret birer menzil, arz ve sema birer sayfa, ezel ve ebed, dün ve yarın hükmünde olarak tasarruf eden bir Zat olabilir.
Evet, madem hayat kâinatın en büyük neticesi ve en azametli gayesi ve en kıymettar meyvesidir; elbette bu hayatın dahi kâinat kadar büyük bir gayesi ve neticesi bulunması zaruridir.

Bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyîye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın yaratılış gayesidir.
Bu mahiyetteki ruhi insani, ebedi saraylar için halk edilmiş fıtratından gaflet ederek, bir bekçi kulübesine ve kulübe içerisindekileri ne benzeyen fani dünya ile iktifa ile ve gafletle onda boğulmakla hata ederse şiddetli bir ikazla uyandırılması muktezayı hikmet ve şiddeti tokat içerisinde şefkatkarane ikaz ile bir rahmettir.

Hikmeten ve aklen anlaşılıyor ki insan, rütbe ve nişanlarına ve kendi mahiyetine bakmayarak basit bir askerin yaptıklarıyla iştigal edemez.
Sen ey Sultan-ı Kâinatın muhatabı hassı ve saadeti ebediye yolcusu olan aziz beşer, bilhassa insan-ı mü’min ve hele kâinatı bir kitap gibi okuyup hakikatini anlayan ve eşyanın asıllarına talip olan Nur talebesi.

Bu fani misafirhanede neden yolcu olduğunu unutuyorsun? lüzumsuz şeylerle ömrünü telef ediyorsun?, sana ait olmayan şeylerde boğulup gidiyorsun? Sana ebedi hayatında arkadaşlık etmeyecek şeylerin peşinde koşuyorsun? Sana kabirde Enis ve dost olmayacak ve orada peş para ehemmiyeti olmayacak makam, mevki, para ve sair şeylerin ardı arkasında çabalıyorsun?
Gıllu gışla oynaştasın, aklını başına al, gel seni yaratanı ve buraya ne için gönderildiğini bir daha düşün. Ebed yolculuğundan koparılmadığını bil. Milyarlar insan içerisinde senin uhdene verilen ve başına yüklenen ve senin bunun için yaratıldığın anlaşılan hizmet-i nuriyede gevşeme öylece ciddiyetle çalış. Günlük Kur’an, risale ve cevşen okumalarını birkaç sahife daha artır, hafta içerisindeki Nur ahret sohbetlerine biraz daha fazla katılmaya çalış,

Hizmetteki programlara daha aktif katıl, hizmetlere talip ol, cimrilik yapıp az verdiğin aidatlarını biraz daha artır, bu güne kadar ihmal ettiğin eş dost ve akrabalarını konu komşuna nurları daha bir azimle anlatmaya ve onları derslere götürmeye çalış.
Bazen deprem misali musibetlerde veya emri hakkın birden geldiğini gördüğümüzde bu saydıklarımı düşünme fırsatını bir daha maalesef bula bilmeyebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum