Özgür bir vicdan: Hüseyin Kara

Karadeniz'in fırtınaları kadar çetin, dalgalarıyla boğuşacak kadar metin bir fikir işçisi. Düşünce derinliğinde dip akıntılara karşı teyakkuz halinde bir tahkik ehli.

Çağın bunalımını ve gerilimini lise yıllarında bir İmam Hatip öğrencisi olarak derin sorgulamalarla iç sızılarını yaşamış bir düşünce öğrencisi.

Okulda okutulan dersleri ve aldığı inancı, zihninde büyüyen cevapsız soruları ve bunaltıcı belirsizlikler ile hakikatin peşine düşmüş.

Aylarca, sakinliğinin sakladığı ama içini kemiren şeytanın türbülanslı şüphe kuytularından çıkmaya çalışmış. İmana dair tatmin olmak istemiş, hakikati aramış. Geceleri veya zamanın sükun saatlerinde deniz kıyısında saatlerce iç dünyasına dalmış, kendisiyle diyaloğunu sürdürmüş, ikna olmaya çabalayan uzun yolculuklara çıkmış sürekli.

Manevi çevresinin kabulleri ile aldığı dini egitimin içinde bu denli iman meselesine odaklanması, şüphelerini kovacak deliller araması, sonuçta masumca ve mümince bir idrakle taçlanmış.

Artık tefekkür yolculuğuna adım atmış, yaşının üstünde farkındalıkları iç dünyasında keşfe çıkmış, hakiki öğrenci olmuştur.

Bu öğrenme merakı, doğup büyüdüğü Trabzon Çaykara ilçesinden, onu İstanbul'da Yüksek İslam Enstitüsü'ne, bugünkü Marmara İlahiyat Fakültesi'ne taşıyacaktı.

Denizle, kıyılarla, dalgalarla hemhal genç Hüseyin, artık yeni bir deniz kenti, düşünce akımlarının merkezi hükmünde olan İstanbul'da kendisini yeni kıyılara vuracak ve denizlerden denizine akacaktı.

Efendi, sessiz ve sakin olma sermayesini düşünme yoğunluğu ile birleştirince muhatabını anlamaya ve gözlem dünyasında empati kurmaya meyyal ruh hali ile okumalarını zenginleştirmişti.

Genç Hüseyin, yanlışa itirazın, haksızlığa tavır koymanın ve Karadeniz'in genetik karakteriyle ilkelerini korumanın mizacını ve asaletini taşırdı.

Lisede başlayan Risale-i Nur yolculuğu, farklı dini ekollerin olduğu ve müzakere yerine münazaranın ağır bastığı 1970'li yıllarda, slogan ve propagandadan uzak düşünce reflekslerini geliştirmişti. Dini hareketlerin farklı akımlarını ve bakış açılarını görerek anlamaya çalışmış, Risale-i Nur'la mukayese imkanı bulmuştu. Bu şekilde, mutedil fıtratı, hakikatin ahengini, kıvamını bulmasına vesile olmuştu.

Nur dershanelerinde tedrisatını çift yönlü ikmal etmiş, okuma ve araştırma merakı farkındalık alanını bir başka mecraya hazırlamıştı.

Yazma isteği, merakını yönlendirdikçe, duygu dilini kağıda dökmenin coşkusunu yaşardı. Düşüncelerini kalemin ucunda yansıtıp, görmek onu heyecanlandırırdı.

Üniversite öğrenciliğinin bu en münbit zemininde yazma iştiyakıyla hemhal iken, yazma arzusunu bir abiyle paylaşır. Ya da yazdığını fark eden büyüğüne isteğini açar. İstenen teşvik ve desteği alamadığı gibi, öncelikle okumasını tavsiye eder, böylece yazma fikri uzunca bir süre nadasa kalır.

Mezuniyet sonrası öğretmenlik ve aile hayatı ile mahalli hizmetlerin getirdiği sorumluluklar eğitimci ve yönetici Hüseyin hocanın peşini bırakmaz.

Sürekli dolan hafıza, deneyimlediği hayat, gözlem dünyası ve tefekkür ufku, zihin barajının suyunu yükseltmişti.
Ancak yazı ile akıtacak mecraya henüz varamamıştı.

İlahiyat, psikoloji, Risale-i Nur, eğitim bilimi ve yönetimi, hikaye yazarlığı ile transpersonel alanlardan oluşan bir düşünce havzası vardı. Enerji santralı olmaya ve düşündüğünü üretmeye o kadar zihni müheyya idi ki, emekliliği ile başlayan Ankara durağı, çok sevdiği ve yaşadığı tabirle "İç Özgürlük" zeminini sağlamıştı.

Vicdani özgürlüğünün bu kıymetli fırsatını fıtratı ile buluşturmuştu.

Bu ruhaniyatın gereği ve hakkını vermek adına Ankara'nın türbülanslı ve değişken siyaset-bürokrasi-imkan ekseni ile bunun boyaladığı düşünce ortamlarının politik dalgalarına mesafeliydi. Bilincinin nitelikli arayışını tefekkürle taçlandıracağı zemini bulmuştu.

Kalbi aklını, aklı da kalbini tatmin edememiş "etkin ve yetkin" insanların boy aynasında büyütülmüş görüntülerine, telkinlerine ve heveslerine kapalıydı. "Bir şey olma" hırslarına dayalı şekil/form/kalıp dayatmalarına mesafeliydi. Böylece zihnen ve kalben yalın, duru ve naif düşüncelerine misafir kalmaya muvaffak olmuştu.

Bu fikir hâsılatı çok kolay değildi, hatta zordu. Niyetin, sadakatin ve arayışın lütfettiği bir mazhariyetti.

Bu şehrin akıntısına kurban gitmeden içerik ve anlam katmanlarında akademik, eğitimci ve üretken bir tefekkür ortamında kendini yeniden inşa etmişti.

Hem ilmi, hem uygulamalı hem de metodolojik Risale okumaları/dokumaları için şevk ve hikmet dolu bir iklim yakalamıştı.

Artık sesli düşünmeye başlamıştı. Yazıyor, seminerler veriyor, müzakerelerde bulunuyordu. En önemlisi de arkadaş grubunun samimi, yetenekli halleriyle iftihar eden, onları cesaretlendiren alicenaplığı yaşatarak dostluğu perçinleyen teşvikleriyle aksiyon alıyordu.

Mutlu ve üretken ruh haliyle velud kalemini damıtıyordu.

Zihninin süzgeçlerinden, hikmetin filtrelerinden ve Risale-i Nur'un ölçülerinden emip, damıttığı bir arı kovanı gibi dostlarıyla bal yapıyorlardı. Aldatıcı heveslerin, nobran mizaçların, süfyan bulaşığı aldatıcı zehirli bala karşı, müdakkik nazarlara, Risale-i Nur çevrelerini uyaran "Desise-i şeytaniye" bahsindeki altı tuzağa dikkat çekerek akademiya oluşturmuşlardı.

Öngörüleri, kişi ve karakter analizleri, tercihleri ve tavırları çok güçlüydü. En çok düşünmeyi ve düşüneni severdi. Düşünmeye dost ve arkadaştı. Bu yolda asla bırakmazdı yoldaşlarını.

Papağan hallerden hoşlanmazdı. Fıtratını bulamayan nevzuhur ve içeriksiz karakterlere itibar etmezdi. Bu konularda tercihini ve iradesini ortaya koyarak yol alırdı. Yenilik ve aktif çözümlerin zevkine vakıftı.

Aksiyon hizmetleri, fıtri gelişmeleri, ruha dokunan ihlas yansımaları, derin düşünmenin masum tebessümüne erbabının fark edeceği ruhaniliğini katardı.

Mübalağasız, Almanya'da olsaydı bir Geothe olabilirdi.

Düşünmenin ortam, iklim ve ekolojisi ile iç özgürlükler bağlamında imkanlar elverseydi, tefekkür burçlarına fikriyatını, inşa psikolojisini, metin üretme kapasitesini ve inkişafını daha fazlasıyla taşıyabileceği kanaatindeyim.

Buna rağmen yüzlerce makale, metin, tebliğ, seminer, eğitim çalışmaları yaptı. Dergilerde yazdı, sorumluluk aldı. Onlarca kitap yazdı.

Yayınlanmamış çalışmaları var.

İç seslerine kıymet vererek hep yazdı, analiz etti ve güncel okumalar halinde okuyucularıyla paylaştı.

***

Cenazesine yetişemeyince, taziyesine ve kabir ziyaretine gitmek nasip oldu. Tüfekçiler/Arşela köyü İhtinos mahallesinde bulunan doğduğu eve dik yamacın oldukça yüksek noktasına biraz araçla, biraz yürüyerek vardık. Kestane ağaçları ile yapılmış ve sonradan güçlendirilmiş, eski bir mekanın tefekkür menzilindeyiz. Çevreyi, yemyeşil gök kubbeyle kucaklaşan vadilerden zirvelere manzaraları resmediyoruz.

Hüseyin abinin tefekkür iklimini ve yalın ruhaniliğini burada daha iyi anlıyoruz.

Karadeniz yeşilinin ceviz, gürgen, kestane ağaçları vb. ile ormana dönüşmüş yüzyılların hayat ve hafıza dokusuna, sessizliği bozan kuşların armonisi eşlik ediyor. Tırmanış yollarının helezonik kıvrımlarından vardığımız tefekkür evi, Hüseyin abinin ilham muştusu olmuş. Evin balkonundan, aile kabristanını uzaktan uzağa seyredebiliyoruz. Vadiye inip karşı yamaca çıktığımızda, 150 yıllık cami ve sonradan inşa edilen evlerin yanında asude bir Karakullukçu ailesi kabristanı görüyoruz. Doğduğu evden kabrine uzanan nazarını, adeta kabrinin başındaymış gibi düşünerek, buraya defin edilmesini istemiş.

Yukarıdan inip kabrinin başına vardığımızda ise bizi selamlayan tefekkür evi ile tefekkür koridorumuzu bulduk.

Bu kadar doğa ve doğallıkla içiçe fıtri bir tefekkür vadisi.

Camide karşılaştığımız ilkokul arkadaşı Şakir bey, "Bu havalide onun kadar istikametli birisi yoktu" ifadelerindeki teessür ve takdir görülmeye değerdi.

Bu vesileyle Hüseyin ağabeyimizi rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet olsun. Mirasını taşıyacak güzide evlatları ve yeğenleri var şükür. Bir de çok seven ahiret dostları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum