Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

İlyas Salman'ın Yaşadığı Dehşeti Yenmek İsterim!

İlyas Salman, sinema sanatçılarının en nevi şahsına münhasır olanı. Filmlerinde zaman zaman gülüp eğlendirse de esasta seyirciyi hep düşündürmeye çalıştı. Memleket meselelerine eğilen, insanımızın trajedisini ifade eden çoğu filmini hüzünlenerek seyrettik, bazen ağlayarak.

İdealist bir adam. Düşüncelerini korkusuzca ifade ediyor. Karşı mahalleye taarruzlarında insafı elden bıraktığı da oldu ama umumiyetle bir düşünceyi, bir maksadı takib ettiği ortada.

Hemşehri sayılırız, o Malatyalı, ben Adıyamanlıyım. 1950'ye kadar Malatya'nın kazasıdır Adıyaman. Benden altı yaş büyük, yetmişe iki kalmış. Ölüm düşüncesi ve hakikati beni ellisinden sonra daha yoğun meşgul etmeye başlamıştı. Muhtemelen İlyas için de vaziyet çok farklı değil ama aramızdaki yaş farkı, inançsızlığı belli ki ölümü onun için çok daha büyük bir mesele haline getirmiş! Haklı... Öldükten sonra yok olmak, bir daha dirilmemek, yaşamamak, hissetmemek, yürümemek, konuşmamak, görmemek dehşet verici. Salman o dehşeti bütün ruhuyla yaşadığını saklamamış. Demiş ki:

"Eğer öldükten sonra Tanrı’nın var olduğunu anlarsam o zaman O’ndan ve tüm inanan insanlardan özür dilerim. Bu açıdan düşündüğüm oldu ama çıkar yol bulamadım. Ya varsa ve keşke olsa. Keşke cennet olsa.

“Tanrı varsa eğer, beni cehenneme göndereceğini düşünmüyorum. Ben direkt cennetlik bir kulum çünkü kimseyi aldatmadım, kimseye acı çektirmedim, kimseye yalan söylemedim. Keşke olsa da inansam diyorum. Benim indimde de, başka ateistlerin indinde de Tanrının olmadığını kesin ispatlayan bir şey yok. Olduğunu da ispatlayan bir şey yok.”

İlyas'ı hissedebilmek için bu ürpertici ifadeleri defalarca okudum. Ulu orta konuşmalarından, geçmişte ateistliğiyle övünmelerinden dolayı kızgındım aslında. Ama karşımızda ihtiyar bir sanatçı var artık; ölmekten, yok olmaktan, bir daha dirilmemekten korkan bir ruh... Derinden derine acıdım İlyas'a. Ulaşabilsem hemşerime Allah'ın varlığını anlatmak, isbatlamak isterdim.

Kafası çalışmayan bir insan değil Salman ama düşünebilmek de bir rehberlik, bir metod ve bilgi ister. Anlamak şartı ile İlyas ve benzeri samimi insanları Allah'a götürebilecek yegâne eser değilse de Risâle-i Nur, bu zaman için en iyisidir. Fakat İlyas'ın tek başına bu ummanda yüzmesi, sahile çıkması kolay değil; yardımcı lâzım, rehber lâzım.

Keşke bu yazıyı okusa da aynı samimiyetle kapımı çalsa. Bütün ruhumla, gönlümle, kafamla imanıma ortak etmeye hazırım.

Belki bütün yalnızlığı, içliliği ile söylediği "Şu tepe kumlu tepe" türküsünü de birlikte söyleriz. Çok güzel okuyor, ben de fena değilim; iyi bir düet olur...

Ve İlyas inleyerek, ızdırab içinde feryad ederek aslında diyor ki, dinsiz yaşamak sandığınız gibi ne kolay ne de hoş bir şeydir. Hele de ihtiyarlıkta, dakikaların sizi sadece ölüme sürüklediği o çaresizlikte hiç değildir. Ne hoşluğu, dehşet vericidir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
14 Yorum