Metin KARABAŞOĞLU

Metin KARABAŞOĞLU

İlaç ve zehir

Gazete sayfalarına düşen en yürek burkucu haberler arasındadır intiharlar. Ekseriya felâket tellalı ‘üçüncü sayfa’larda, ve eğer teşebbüsü gerçekleştiren kişi popüler ise yahut olayın ‘sansasyonel’ bir tarafı varsa birinci sayfalarda yer bulur bu haberler kendilerine.

Kendi namıma, elimden gelse, gazetelerde tek bir intihar haberi çıksın istemem. Elimden gelse, başka pek çok haberin de çıkmasını istemem zaten. “Kötü emsal olmaz” denir ama, vâkıa söylendiği gibi değildir çünkü. Rahmeten li’l-âlemîn aleyhissalâtu vesselamın gizli bir günahını kendi ağzıyla açıklayan kişi hakkındaki hadisinin de ihsas ettiği üzere, kötü ifşa olunmamalıdır ki emsal teşkil edip zihinlere ve hayatlara yer etmesin, galip olmasın. Meselâ intiharın haberi olmamalıdır ki, kimse intihara özenmesin, özenmeye kalkan da ‘gazetelere çıkma’yı umup daha bir gayrete gelmesin.

Gelin görün ki, ne gazetelere bizim sözümüz tesir eder halde, ne de onların ‘haber kutsaldır’ zırvasının ardına sığınmaktan öte bir niyetleri gözüküyor.

Sonuçta, gazeteleri ve internet izdüşümlerini tararken, karşımıza zaman zaman intihar haberleri de çıkıyor. Farklı yollardan aynı sonuca ulaşmaya çalışan; hepsi de Allah’ın verdiği canı Allah’ın istemediği bir şekilde ‘almaya’ azmeden yürek burkucu haberler...

Bu şekilde öğreniyoruz, miktarınca alındığında hasta bedenlere şifa olan ilaçların ‘doz aşımı’ sözkonusu olduğunda ise şifaya değil, ölüme kadar varan zararlara sebebiyet verdiğini.

Garip; günde üç kez birer tane alınan bir hap, bir anda sekiz adet alındığında insanı ölüme götürebiliyor. Bir madde, azar azar vücuda alınırsa derman, birden ve çokça alınırsa dert üretiyor.

İlacın ‘dozajı’yla ilgili bu durum, bize bir gerçeği fısıldıyor aslında. Bir tarafından bakarsak, ‘ilaç’ dediğimiz şeyin aslında ‘zehir’ olduğunu... Öte tarafından bakarsak, ‘zehir’ dediğimiz şeyin aslında ‘ilaç’ olduğunu...

Her hâlükârda şu apaçık: İlaç da, zehir de esasında aynı maddedir ve aradaki fark ‘dozaj’la ilgilidir. Aynı madde, dozajı ve kıvamı iyi ayarlanırsa hasta şifalar için ilaç, dozaj ve kıvam ayarı diye birşey sözkonusu edilmezse, zehir olur. Diğer bir deyişle, zehir ile ilaç arasındaki fark, maddesinde değil, miktarındadır.

İlaç ile zehir arasındaki bu ilişki, âlemler Rabbinin rahmetinin bir nişanesi olarak bir şifa vesilesi olarak yarattıklarının kulları tarafından kötüye kullanıldığında nasıl tahripkâr olabildiğini de gösterirken, ‘şer’ problemine dair de ipuçları verir bize.

Meselâ, hakikat yolcusu herkesin dilinde hakkında şikâyet edilen nefis, kötülük olarak verilmiş değildir bize. Bilakis ona nasıl muamelede bulunacağının ‘kıvamını’ bilebilen için nefis hakikat yolunda bir binek de olabilir; bu kıvamın bulunamadığı durumlarda ise bütün insanî donanımlarımızı peşine takıp uçurumlara da götürebilir. İblis, bazıları için helâket sebebi iken, başka bazıları için terakki sebebi olabilir. Kötü olan, insana nefsin veya İblis’e mühletin verilmesi değildir. Kötülük, bizim onlarla ilişkimizin ‘dozajında’ gizlidir.

Yine bu ilaç-zehir ilişkisi, hakikatin tebliği açısından da dersler taşır bizim için. Nasıl hasta bir bünyeyi öylece bırakmak hastalığı geçirmiyor ve nasıl aynı bünyeye haddinden fazla ‘ilaç’ yüklemek gerçekte o bünyeyi ‘zehirlemek’ anlamına geliyorsa, manevî bünyeler açısından da aynısı sözkonusudur. Hiç yapılmayan bir hakikat tebliği bünyeyi şifadan mahrum bıraktığı gibi, ‘haddinden fazla’ bir tebliğ gayreti de ‘damara dokundurup,’ ilaç olacak iken zehre dönüşebilir. Nitekim, ‘mürşid kontrolünde’ kullanılmadığı için, nice hakikatli söz ‘ilaç’ olacak iken ‘zehir’ olabilmektedir.

Üstelik, tam da burada, bir diğer hakikat dersi daha çıkar karşımıza: Aynı ilacın farklı bünyeler için farklı kıvamlarda sunulması gerekir. Meselâ yüksek ateşi durdurmak için büyüklere de, çocuklara da şifa vesilesi olacak ana maddeler bellidir; ama bu ana madde, büyüklere ve çocuklara farklı ‘dozaj’ın ötesinde farklı şekillerde verilir. Büyüklere daha yüksek dozda ve meselâ hap olarak verilen bir ana madde, çocuklara ise ‘seyreltilmiş’ halde, ‘şurup’ sûretinde, üstelik tatlandırıcılar ilave edilmiş halde, dahası çocuğun seveceği bir renge de kavuşturulmuş olarak verilmektedir.

Hakikat yolcusunun, buradan da alacağı bir ders muhakkak vardır.

Demek, iyi kullanılırsa zehir ilaca, iyi kullanılmazsa ilaç zehre dönüşebilir; ve farklı bünyelere aynı dozun takdiri bir ‘iyi kullanım’ nişanesi değildir.

Hakikati de, ilaç ile zehrin verdiği bu hayat dersi ışığında sunmamız gerekmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum