İbrahim gizlice onların ilâhlarına varıp dedi ki

İbrahim gizlice onların ilâhlarına varıp dedi ki

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Saffat Suresi 83-99. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

83,84 . Şübhesiz İbrâhîm de onun yolunda olanlardandır. Çünki Rabbisine selîm bir kalb ile gelmişti.

85,86,87 . Hani, babasına ve kavmine şöyle demişti: “(Siz) nelere tapıyorsunuz?” “İftirâ etmek için mi Allah’dan başka ilâhlar istiyorsunuz?” “Peki âlemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?”

88,89 . Derken yıldızlara bir bakış baktı da: “Ben gerçekten hastayım” dedi.

90 . Bunun üzerine (kavmi kendilerine de bulaşır korkusuyla) arkalarını dönen kimseler olarak ondan kaçtılar.

91,92 . Sonra (o da) gizlice onların ilâhlarına varıp dedi ki: “(Önünüze konmuş bu yiyeceklerden) yemiyor musunuz? Size ne oldu da konuşmuyorsunuz?”

93,94 . Derken sağ eliyle (kuvvetli) bir darbe indirmek üzere gizlice üzerlerine vardı (da onları kırdı). Bunun üzerine (kavmi) koşarak ona yöneldiler.

95,96 . (İbrâhîm) dedi ki: “(Siz ellerinizle) yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Hâlbuki sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.”(*)

97,98 . (Onlar ise:) “Onun için bir binâ yapın da, onu ateşe atın!” dediler. Böylece ona tuzak kurmak istediler, fakat onları en alçak kimseler kıldık.

99 . Nihâyet (biz kendisini ateşten kurtardıktan sonra İbrâhîm) dedi ki: “Gerçekten ben Rabbime gidiciyim; (O) bana doğru yolu gösterecektir.”

(*)- Bu âyet, insan fiillerinin yaratıldığına dâir ehl-i sünnetin delîlidir. (Râzî, c. 13/26, 150)

“İrâde-i cüz’iye-i insâniye ve insanın cüz’-i ihtiyâriyesi (insanın cüz’î irâdesi ve seçmesi) çendan (gerçi) zaîfdir, bir emr-i i‘tibârîdir (yaratılmış olmayıp, hâriçte vücûdu yoktur), fakat Cenâb-ı Hakk ve Hakîm-i Mutlak, o zaîf cüz’î irâdeyi, irâde-i külliyesinin taallukuna (tecellîsine) bir şart-ı âdî (basit bir şart) yapmıştır. Yani ma‘nen der: ‘Ey abdim (ey kulum)! İhtiyârınlahangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyle ise mes’ûliyet (sorumluluk) sana âiddir!’ Teşbihte hatâ olmasın, sen bir iktidârsız çocuğu omuzuna alsan, onu muhayyer (serbest) bıraksan: ‘Nereyi istersen seni oraya götüreceğim’ desen, o çocuk yüksek bir dağı istese, sen de götürsen; çocuk üşüse veyâhut düşse; elbette ‘Sen istedin’ diyerek itâb edeceksin (kızacaksın) ve onun yüzüne bir tokat vuracaksın.” (Tılsımlar, 26. Söz, 84-85)