Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hakkın Hatırı Âlidir!

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ
Her nevi kusurdan münezzeh olan Rabbinin ismini yüce ve kutsal bil! (Âla Suresi 1. Ayeti kerime. (Bahaddin Sağlam Meali)

"Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir. Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür." (Münazarat)

***

Depremin Gizlenen Perde Arkası adlı videodan:

Bu videonun tamamını defalarca izledim. Faydalı olmakla beraber; Kader noktasında; özenle tek yanlı seçmeler yapılmış.

1- Fay patlaması ile tüfeğin tetiğini çekmek; doğru ve haklı olarak, aynı/paralel doğrultuda ele alınmış amma; tüfeği çekene cezayı hak görürken; fay patlamasındaki tedbirsizlik ve hileli inşaat sonucu ölenlerin cezasını; en baştan aşağıya sorumlu ve idarecilere yüklemeyi es geçmiş.

Depremin hakiki sahibi olarak Allah'ı sürekli nazara verip; Allah'a sitem ve öfkeye sebep olmuş.

Amma cüzi irade, tedbir, tevekkül, hikmet gözden ırak tutulup; hakkın âli hatırı atış tahtası yapılmış; otomatik olarak ve sezgi ve kinayeyle.

2- Teselli bağlamında; devamlı ve sadece manevi şehitlik ve uhrevi kazanımlar sıkça nazara verilirken; cüzi irade, tedbir, liyakat, ehliyet, izzet-i İslamiye, mesuliyet-i insani, işini sağlam ve düzgün yapma/ yaptırtma görevleri dikkatten kaçmış.

3- Kader meselesini seçip bölerek, sırf ahiretteki mükafat ve hükmen şehitliğe irca edip - indirgemiş. Sonuçta; cebriyeci/ beşeri sorumsuz bir kader anlatımı sohbete hakim olmuş, kader suçlu gibi bir algı oluşmuş.

4- Depremden "devletin ve hükümetin külli sadaka kazandığı" 'adeta şirki işmam eden' hükmüyle; devlet idarecisi ve sorumlu memurların; denetim gözetim vazifesinin üstü örtülüp, mağdur insanların acılarına tuzbiber ekilmiş.

Cüzi iradenin (tetiğin/ fayın öldürmesine) zemin hazırlayanların ihmali kadere ve haşa sahibine havale edilmiş.

Bu kadar çok ölü hep bizden yana; daha şiddetli depremlerde çok az ölüm Japon'dan yana gibi; inancı krize sokan, umutsuzluğu derinleştiren bir telkin ve tebliğ; din ve Risale-i Nur adına yapılmış.

Sırf bu amaç adına; ölüm güzellemesi ve keşke depremde ölseydim dedirtecek bir hava pompalanmış.

Sıkça vurgulamalarına bakarak konuşmacıya şunu sormak şart hale gelmiştir: "O zaman en muhtemel bir deprem mahallinde, en çürük bir evde oturmak size vacip olmuştur; sözlerinizde samimiyseniz..!"

5- "Deprem uyandırmak ve tövbe istiğfar için" demiş eyvallah. Amma esas muhatap; müslüman namazlı, kadere inanan idareciler, belediye başkanları, vali ve kaymakamlar vb değil mi? Evetse; niye hiç bahsetmiyorsunuz; hep halka, ölene mağdur ve mazluma uhrevi teselli veriyorsunuz. Deprem mağdur ve mazlumlarının yüreğini; bu dünyada soğutacak hiçbir çare ve söz yok mu yani. Sıdk ve hakkaniyet kıblesi ne yana düşer usta!..

***

6 Şubat 2023 tarihli; Kahramanmaraş depremini izah eden sohbet ve dersten:

-Depremi... "devlete uygularsak; külli bir sadakası oldu devletin, hükümetin."

"Külli bir sadaka, devletin külli bir sadakası."

Üçüncü Sual:

Bazı eşhasın hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette [ Türkiye' de ] umumî şekle girmesinin sebebi nedir?

-Elcevab: Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle ekser nâsın; o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir." (Sözler)

Allah hangi hikmet ve zulümlere binaen; zincirleme bela ve musibetleri bize veriyor, düşünmeye değmez mi?

***

"Tüfeğin tetiğini çekti öldürdü? Kim çekti, tüfeği çekti ve öldürdü? Tüfeği nazara alırsan maktulün hukuku ne olacak, gitti Niyazi."

"Ölenlerin mükafatı yok mu? Sadaka sadaka, intibahtır uyanmaktır."

BEŞİNCİSİ: Kader, sebeple müsebbebe bir taallûku (bağlantısı-ilintisi) var. Yani, “Şu müsebbep (sonuç-kaza), şu sebeple vukua gelecek.

”Öyle ise, denilmesin ki, “Madem filân adamın ölmesi, filân vakitte mukadderdir." Cüz-ü ihtiyariyle tüfek atan adamın ne kabahati var? Atmasaydı yine ölecekti, niçin denilmesin? Niçin denilmesin? [Cebriyeci sorusu]

Elcevap: Çünkü, kader onun ölmesini onun tüfeğiyle tayin etmiştir. Eğer onun tüfek atmamasını farz etsen, o vakit kaderin adem-i taallûkunu farz ediyorsun. O vakit ölmesini neyle hükmedeceksin?

- Ya; Cebrî gibi sebebe ayrı, müsebbebe ayrı birer kader tasavvur etsen veyahut Mutezile gibi kaderi inkâr etsen, Ehl-i Sünnet ve Cemaati bırakıp fırka-i dâlleye girersin. Öyle ise, biz ehl-i hak deriz ki: “Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce meçhul. ”Cebrî der: “Atmasaydı yine ölecekti.” Mutezile der: “Atmasaydı ölmeyecekti.” (Asay-ı Musa)

***
"İmanı varsa; namazı yok, orucu yok; tak diye cennete gitti.."

"Deprem uyandırmak için, tövbe istiğfar etmemiz için."

"Bu musibet; umumi inkişafın habercisidir. Umumi musibet umumi mükafatın habercisidir." (Barla Lahikası)

"...Haa devletin milli serveti gitti."

(Çok yazıkta; milletin canı, malı gitti yazık değil mi? Yazıksa bunu niye hiç söylemiyorsunuz?)

"Yaa madenler ortaya çıktı, yukarı taşındı göreceğiz. Bu depremle yeraltından madenler çıkacak göreceğiz.."

***

"Ölen şehid oldu; asker de şehit olur, zelzeleyle ölen, sel fırtına taunla ölen."

"Askerin şehitliğine hakiki şehit, diğerlerine manevi/ hükmü şehid denir."

- Cevap: Hakiki şehid ile hükmü şehid arasında çook fark var. Peki tetiği çeken suçlu ise; peki fay tetiğini Allah çektiğinde haşa suçlu Allah mı? Tedbir almayan; çürük binayla, imar affıyla, sakinleri fay tetiğinin önüne atarak öldüren, külli umumi hukuka tecavüz edenleri kim cezalandıracak?

Ahrette tamam da, bu dünyada hukuk, suç, ceza diye bir şey yok mu? Var da; yalnız biz de mi yok Musibet ve zelzele gibi belalarda; en yüksek ölüm, yıkım bizim ezeli kaderimiz mi?

Acı, ölmek, kadere sitem, ümitsizlik, zillet, eziklik, pişmanlık niye hep bizden yana düşer de gavurlar, imansızlar; bizimle alay edip dalga geçer!

kursu.jpg

Niye Alman ve Japonlar'da çare var da; biz de yok?

***

Aşağıdaki ifadeler cebriye ve cüzi irade iptali kokuyor:

"Depremle öldü, hayır, öleceği için deprem isabet etti."

"Ömrü bitti deprem sebep oldu. Kalp krizi geçirdi öldü. Yoksa kalp krizi geçirdi de öldü değil (öyle olmuyor)."

"Öldüren kim; deprem, kanser, kalp krizi; yook Allah öldürüyor. Beni cennete götüren deprem kötü olur mu?"

(Deprem ve sonuçları)... "Müslümanlara ümit verip kafirlere yeis veriyor." diyor amma asıl bu mantık müslümanları; ye'se atıp, biz adam olmayız kompleksini pekiştirip, Japon, Alman gibi müşrik ve Hıristiyanlara özendirip öykündüren illetimizi, kronik hale getiriyor.

***

İsrâ Suresi - 13. Ayet meali:
وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاه
ُ طَٓائِرَهُ فٖي عُنُقِهٖؕ"Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik."مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِؗ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَؕ“Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Sana gelen her kötülük nefsindendir.” (Nisa Suresi 79.ayet)"...
kader, nefsi gururdan ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mes’uliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler." (Asay-ı Musa)

Bediüzzzaman'ın Şam Hutbesi'nden -1911- kadim hastalıklarımız:

"Birincisi: Ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.

İkincisi: Sıdkın/ doğruluğun hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.

Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.(düşmanlıkları sevmek)

Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.

Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.

Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek." (Çıkarcılığı esas almak).

Üstad Bediüzzaman Said Nursi (ra) kimlere selam ve dua ediyor!

"Hukuk-u ammenin; hukukullah [Allah hukuku] hükmüne geçtiğini bilenlere, umumen selâm ve dua ediyorum.” (Emirdağ Lahikası- 452)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum