Hizmette ölçme ve değerlendirme

Allah için olan hizmetlerin neticesi elbette Allah'a aittir. Allah için yapılan işlerin semerelerini dünyevî ve maddi kriterler ile ölçmek olmaz. Fakat bu demek değil ki hiç ardımıza bakmadan ve “neyi îmar ettim neyi harab ettim” sorgulamasında bulunmadan pervasızca yürütüp gideceğiz.

Yaptığımız hizmetin insanların hayatına neler katıp neler götürdüğünü, nelere sed çekip nelerin önünü açtığını, nelere teşvik edip nelerden sakındırdığını bilmemiz gerekir. Ve bunu bir öngörü ve ferasetle yapmamız gerekir ki sadece acil neticelere değil istikbale matuf neticelere de bakabilelim. (Risale-i Nur Külliyatının telifi ve kıyamete dek vereceği semereler ve neticeler bir çeşm-i istikbal bînî ile görülmüş değil midir ve Risale-i Nur’un dık talebelerinin de bundan az çok nasibi olmalı değil mi?) Hem sadece o ferde değil ailesine, akrabalarına, komşularına ve bulunduğu topluma ait neticeleri de görebilelim. Yapılan hizmet, hizmet eden fertlerin çevresindeki insanların imana, Kur’ana olan mesafeleri üzerinde ne gibi değişikliklere sebep oluyor bakalım. Bizim böyle bir basiretimiz yok ise bu kabiliyeti bulunanlarla hakiki istişareler yapalım.

Allah için yaptığımız hizmetleri değerlendirirken kriterlerimiz ne olabilir, hangi mihenkleri kullanabiliriz?

Elbette bu soruyu sormakla “biz bilemeyiz ahirette göreceğiz, Allah bilir irşat mı ettik ifsat mı ettik” gibi tahkik mesleğinde yeri olmayan bir cümleyi âlemimizden uzaklaştırmış oluyoruz. Tahkikâta koyuluyoruz.

Gelelim kullanabileceğimiz en belirgin kriterlere. Yazı uzun olmamak için üç kriter üzerinde duracağız. Bunlardan birincisi aile ilişkileri, ana baba hakkına riayet konusundaki hassasiyetin artıp artmaması, akraba ve komşularla olan ilişkiler ve nihayet daha geniş dairede içtimai irtibatlardır.

(Denebilir ki en evvel en dar daire olan kalb dairesine bakmak gerek. Buna mukabil bakabilecek ehil varsa baksın elbet deriz. Fakat baktıktan sonra ne yapacak?)

Dünyaya gelmesine sebep olan ana babasının hak ve hukukunu muhafazaya çalışmayan, onlara vefa göstermekten aciz bir insanın Allah ve Resulüne (asm) vefa göstermesi, manevi büyüklere hürmet etmesi, üstadına ve ders arkadaşlarına vefalı olması beklenebilir mi? Hele ki ana babasını hizmete finansör görüp de elinden malı alınacak fertler gibi değerlendirme eblehliğine hiç değinmiyoruz

Bir insan manen terakki ettikçe evvela ana babasına sonra en yakınlarına ve çevresindeki insanlara manen faydalı olmak, onlara hürmet ve hizmet etmek gayreti artar ve imanları noktasında hizmete muhtaç akraba ve taalukât ile değil irtibat kesmek (haramdan kaçmak kılıfı altında olsa da) onlarla daha ziyade irtibata çalışıp onları manen imandan hisselerini ziyade edecek irtibatlar kurmaya teşvik eder.

İkinci bir kriter de yapılan hizmetin, hizmet eden ferdin fıtrat ve mizacına uygunluğu ve kendi ahlakının güzelleşmesi ve iç âleminde de terakkisine vesile olması cihetidir.

Öyle zaman olur ki bir fert pek güzel hizmet ediyor görünür de o hizmet tarzı kişinin mizacındaki bozukluğu ve kötü ahlakları arttırır, kalbinin marazına deva olacağı yerde olur. Edilen hizmetin hem hizmet eden ferdi hem hizmet alan fertleri manen ileri taşıması beklenir ve böyle olup olmadığı da zahire değil de bâtına bakarak anlaşılabilir.

Allah için yaptığımız hizmetleri tartabileceğimiz bir başka terazi de kullanılan yöntem, tarz ve usullere bakmak, üslubu tetkik etmektir.

İrşad için çalışanların, ifsat komitelerinin usullerini kullanmamaları gerekir. Elbette akıl ve mantık ve insaniyetin gerekleri zaten imanın ve İslam’ın da gerekleridir. İfsat komiteleri de bazı insanî yöntemler kullanabilir, onlar kullanıyor diye hakikatte İslam ahlakında bulunan yöntemleri kullanmayacağımız anlamına gelmiyor elbette bu. Ama öyle tarz ve usuller var ki bunlar, hususen bu asırda, ifsad edicilerin bariz özelliklerindendir ve bunların bizde olmaması gerekir. Detayı ile incelemek belki kitaplara sığmaz da biz bir cümle ile ucundan değinelim.

Mesela hiyerarşik yapılanma, askeriye misali atl üst ilişkileri, maddi menfaat, insanların zayıf noktalarından istifade ve istediğini yaptırmak için ve bir yere veya bir işe sevk etmek için bu zayıf noktala kullanmak, fertleri yalnızlaştırarak aile gibi en yakınlarında kopartmak ile kendine bağlamak, fertlere kendi akılları ile düşünme ve itiraz hakkı tanımamak, istişare adı altında tepeden inme bir fikri dayatmak, dar dairenin dışına atıp uzaklaştırdıklarına cüzzamlı muamelesi yapmak duadan bile çıkartmak...

Biz eleştirip durduğumuz yapılanmaların imana ve İslam’a uygun olmayan tarz ve usullerini kullanırsak Allah için olan hizmetimizde samimi olduğumuza kim inanır. Hadi diyelim samimi sandılar, biz kendi içimizdeki huzursuzluktan ve Allah'ın Rahmeti ile gönderdiği şefkat tokatlarından da ve bize yöneltilen geri dönüşlerden de ve dönüşü olmaksızın kopan fakat hakikatte Esma-ül Hüsna’ya ait olan ve itina ile muhafazası gereken bağlarımızdan da mı anlayamayız bir şeylerin yolunda gitmediğini?

Hiç birimiz kimsenin hizmetinin müfettişi olamayız ve olmamalıyız elbette. Ancak kendimizi kontrol etmek hepimize iyi gelir öyle değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum