Hayvanlar da Resulullah'ın şefaatine muhtaçtır!

Öncelikle, daha yazının başında iken hemen şunu söyleyeyim: Bu yazı akılları gözlerine inmiş olan insanlara yönelik değildir. Çünkü onların anlayabileceklerini tahmin etmiyorum. Bu yazı, günlük hayat içinde meydana gelen olaylara iman dürbünüyle bakan ve bu olaylardan hisseler çıkaran insanlara yöneliktir.

Bundan bir kaç yıl öncesiydi. Kuveyt’teki Türk arkadaşlarla beraber, Mektubat’tan Mucizât-ı Ahmediyye risalesini işliyorduk. Dersimiz oldukça heyecanlıydı. Sanki kitap okumuyorduk da, 14 asır öncesi çekilmiş olan mûcizelerle dolu bir filim izliyor gibiydik!!
Evet, harikulâde olaylar izliyorduk! Ağaçlar ve taşların Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam'ın emrine uyarak kendiliklerinden yerlerinden sökülüp kalktıklarına ve birbirlerine kenetlenerek Resûlallah'a gölgelik yaptıklarına şâhid oluyorduk.

Efendimizden ayrılacağını anlayan hurma ağacının duyduğu hüzünün iniltisini olaya şâhid olan Sahabelerle beraber biz de duyuyorduk. Efendimizi zehirlemek isteyen bir Yahudi kadının yaptığı zehirli yemekteki keçi etinin dile gelip Resulullah'a "Ben zehirliyim" diye zehir ihbarı yaptığını ve bunun gibi  Resulullah'ın risâletini tastik eden bir çok harikulâde olayı hakkalyakîn derecesinde görüyorduk sanki!...

Derse iştirak eden arkadaşlardan biri,  hayvanların Resulullah'a itaat ettiğine bizzat şahid olduğunu bizlere aktarınca, dersimiz daha da şevkli olmuştu.
Arkadaşımızın anlattığına göre, olay 15 yıl önce Kayseri Erciyes'deki bağ evlerinde gerçekleşmiş. Bağ evinin bahçesinde oynayan bir gurup çocuğun yanında aniden uzunca bir yılan belirmiş. Değil yılandan, küçük bir kediden dahi çok korkan arkadaş koşarak annesine haber vermiş. O da bağ evinin eski sahibi olan "Hacı Anne" olarak anılan yaşlı teyzeyi çağırmış. Yaşlı teyze yüzünü çocuklara doğru dönmüş olarak sinsi sinsi bakmakta olan yılana "Sen niye buralardasın? Burada çocukların olduğunu görmüyor musun? Onları niye korkutuyorsun? Geldiğin yoldan geri git bakalım. Seni buralarda bir daha görmeyeyim. Bir daha bu çocukları korkutursan seni Muhammed (a.s.m) şefaatinden mahrum olasın" diyor ve bu sözlerini bir kaç defa tekrar ediyor. Hacı Teyzenin sözleri üzerine yılan orayı terk ediyor ve bir daha da gelmiyor.

Kayserili arkadaşımızın anlattığı bu hatıradan hepimiz çok etkilenmiştik. Ancak derse katılan Kütahyalı bir arkadaş bizden daha fazla etkilenmiş olmalı ki, olayı zihnine not olarak kaydetmiş. Yılan hikayesini dinledikten bir müddet sonra izine giden genç arkadaşımız (ki, bu arkadaşımız doğru sözlü olmakla tanınıyor) izin dönüşü başına gelen benzer bir olayı anlattı. Köyde ablasıyla beraber yürürken aniden karşılarına iri bir köpek çıkmış. Köpek bunlara hırlamaya başlamış; çok korkan arkadaşımızın aklına derste anlatılan yılan hikayesi gelmiş. Köpeğe "Bize saldırırsan seni Muhammed (a.s.m) şefaatinden mahrum kalasın!" demiş. Hırlamayı bırakan köpek sessizce yanlarından uzaklaşmış.

İnsanlar gibi hayvanların da Efendimiz (a.s.m) şefaatine muhtaç olduklarına bir kaç gün önce ben de şâhit oldum. Uzun sayılabilecek bir yaz tatili sonrasında (Ağustos ortalarında) Kuveyt’teki evime döndüğümde; mutfağım, salonumun girişi ve banyomu karıncaların sardığını gördüm. Ortalıkta harıl harıl koşuşturan karıncalardan bazıları yarım cm uzunlukta olup, arkası kanatlı ve yerden 1 cm kadar yüksekliğe kadar sıçrayabilen cinsdi. Ve ben hayatımda ilk defa kuyruğunda kanat bulunan bir cins karınca görüyordum!!

Kendi kendime "Nasıl olsa necis hayvan değiller; temizlik yapınca gider "dedim ve sabrettim. Temizlik yapmama rağmen karıncalar azalmıyorlar, aksine artıyorlardı. Onları öldürmek istemiyordum ama ne yazık ki, üzerlerine ilaç sıkmaya mecbur kaldım. Ancak, ben ilaç sıkınca daha da artıyorlardı sanki! Ve bu duruma canım çok sıkılıyordu...

Bayram günüydü ve evimizde farklı milletlere mensup Müslüman kardeşlerimizin de katıldığı geleneksel bayram kahvaltımız yapılacaktı. Bizim mübarek karıncalar ise bayram olduğuna aldırmadan ortalıkta gezinip duruyorlardı. Baktım ne temizlik fayda ediyor, ne de ilaç; oturup karıncalarla konuşmaya başladım. Zira, Neml suresinde geçen şu ayet aklıma gelmişti:
"Derken Karınca vadisine geldiklerinde, onları gören bir karınca: 'Ey karıncalar, haydin yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları, sizi farketmeyerek ezip çiğnemesinler!' diye seslendi" (Neml 27/ 18)                                                        

Sonra, "Bana bakın, konuşulanları anladığınızı biliyorum. Sizi öldürmeyi istemiyorum. Lütfen evimi terkedin ve yuvanıza girin!  Yuvanıza dönmezseniz şayet, sizi Muhammed şefaatinden mahrum olasınız" dedim. İnanın, birden kümeleşmeye başlayan hayvancıklar, bir kaç saat içinde fayansların ve kapı köşelerinin arasından içeri doğru girmeye başladılar!!! Evet şunu itiraf edeyim ki, karıncalar tamamen yok olmadılar ama en azından sürü halinde değiller. Ortalıkta tek tük gezinen karıncaları da "isyancı" olarak algılıyorum. Anlaşıldığı kadarıyla, onlarla biraz daha fazla konuşmam gerekecek!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum