Haşir bahsinin gelişimi

Bediüzzaman Lasiyyemalar’da ahirete farklı bir perspektiften yaklaşıyor. Bu on sahifelik haşre taalluk eden meselenin anahtar kelimesi, odağındaki kelime telazum kelimesidir.

“Arkadaş, uluhiyet, risalet, ahiret, kainat arasında hakikatte telazum vardır. Yani bunlardan birisinin vücut ve sübutu ötekisinin de vücut ve sübutunu istilzam eder.“

Ne demek telazum? Karşılıklı gerektirme demek, yani birbirinin varlığını gerekli yapmak. Bediüzzaman kelimeyi tarif eder: ”Yani bunlardan birisinin vücut ve sübutu ötekisinin de vücut ve sübutunu istilzam eder.” Konuyu anlatırken kelimenin tarifini de konuya açıklık getirecek şekilde tarif eder. Lasiyyemalar’daki bu birbirini gerektiren iki yönlü isbatiyecilik buraya has bir bahis, başka yerlerde de temas edilse de konunun mihveri burada anlatılır.

Konumuz haşir olduğuna göre Allah’a iman ile ahirete iman arasındaki birbirini gerektirmek yani telazum üzerine bakalım, kendisi tarif eder.

”Arkadaş iman-ı billah ile ahirete iman arasındaki telazuma geldik. Hazır ol dinle.”

Muhakemat’tan farklı olarak Bediüzzaman lasiyemalarda isbatlarına dramatik levhalar katar, çünkü asır dramatik düşünce asrıdır. Laboratuvara dayanan ilimler deney, sosyal bilimler ve edebiyat ise gözlemi getirmiş. Bediüzzaman da çağın gözlem ve deney asrı olduğunu görür, her bahsi özellikle deney gibi anlatır.

Ahirete iman ile Allah’a iman arasındaki telazümü anlatırken bir sahne getirir gözümüzün önüne.

“Bir sultan itaat edenlere mükafat ve isyan edenlere de mücazat etmezse saltanatı inhidama yüz çevirir.”

Tam bir tablo itaat edenlere mükafat veren isyan edenlere ceza veren bir hükümdar veya sultan böyle olmazsa saltanatı yıkılır. Suçlu ile masumun dolaştığı bir coğrafya olmaz.  Bediüzzaman’ın yazarlığı zaman içinde dramatik düşünme yönünden çok gelişir, bunun şahikası Onuncu Söz’dür. Bediüzzaman zaman içinde ifadeye yeni imkanlar ve yeni boyutlar ilave eder. Bu onun konusunu sürekli zihninde evirip çevirdiğini ve geliştirdiğini gösterir. Bu kadar sinematografik düşüncesinin metinleri ne harika sinema olur. Ölünce mezarımıza bağırırlar “Himmet abi Onuncu Söz sinema oldu!” Ben de gelir seyrederim. Nazım Hikmet’in kuvayi milliye şiirini tiyatro yapmışlar, düşünmüş yapmışlar, biz de bekleyelim.

Çocukken derdi ki dadım çoğu gitti azı kaldı
Büyüdüm ihtiyarladım çoğu gitti azı kaldı.

Bir başka şair Kızılcık diye bir şiir yazmış:

İlk yemişini bu sene verdi
Kızılcık
Üç tane
Bir daha seneye beş tane verir
Ömür çok bekleriz
Ne çıkar
İlahi kızılcık.

Bunlara aklı kesen adamlar olmalı. Yanlış mı söylüyorum?

Onuncu Söz’ün birinci suretinde, konu suret hakikat paslaşmasına dönüşür.

“Hiç mümkün müdür ki, bir saltanat bahusus böyle muhteşem bir saltanat, hüsnü hizmet eden mutilere mükafatı ve isyan edenlere mücazatı bulunmasın. Burada yok hükmündedir. Demek başka yerde bir Mahkeme-i Kübra vardır.”

Burada cümleye “hiç mümkün müdür ki”yi ilave etmiş. Saltanat kelimesini de “bahusus böyle muhteşem bir saltanat” şeklinde kullanmış. Nasıl anlatım zenginlik kazanıyor gittikçe. Görsellik bahusus böyle. Harici bir görüntü, böyle yani görünen saltanat.

İkinci hakikati tam bir sinema gibi oku. Bak ne kadar etkileyici.

Nasrettin Hoca’ya biri bir kağıt getirmiş hoca başlamış mektup gibi okumaya, ana-baba ellerinizden öperim, ben iyiyim falan… Adam demiş Hocam o mektup değil senet. Kardeşim öyle desene ben de senet gibi okuyayım. Şimdi biz de sinema gibi okuyalım. Zamanla cümle nasıl sinemaya dönüşmüş, nasıl işini takib etmiş, nasıl işinin meftunu olmuş, helal olsun.

İkinci hakikatte nasıl konu dallanıp budaklanmış. 1912’den otuzlu yılların başına tam yirmi yıl bahis zihnin ve hayalin, tasarım ve tasvirin, dramatik düşüncenin içinde çalkalanıp büyümüş ortaya büyük ve haşre dek gidecek bir süreklilik kazanmış.

İşin içine Allah’ın esması ile bahsi kotarmak girmiş.

Bab-ı Rububiyet ve Saltanattır ki ism-i Rabb’in  cilvesidir.

Kerem ve Rahmet/izzet ve gayret…

Bundan sonrası görsel levhalar, ressam olsa onları levhalar haline dönüştürür. Bir resim galerisinde resimlerle “haşir, öldükten sonra dirilme”  yapmalı. Var mı bir Rabbani Ressam? Haydi dostlar…

Devam ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum