Halil İbrahim Ağabey’i anlamak

Halil İbrahim Ağabey’in Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasındaki iki manzumesine bakalım Halil İbrahim Ağabey’i anlamak için.

Belki de iddialı bir söz onu anlamak, lâkin biz onları anlayamayız deyip geçmek de bize hiç bir şey katmıyor. Üzerinde çalışacağımız iki manzumeden birincisi bu:

“Halil İbrahim'in manzumesidir
Zerremizi fart-ı şefkatinle şems-i envarına düşürdün
Cehlimizle enaniyetimizi diyar-ı irfanına düşürdün
Maden-i nühasımızı pota-i Furkan'a düşürdün
Hayfâ ki o potada zünnar-ı inkârımızı düşürdün
Saray-ı Kâbe-i ulyâya erip tûl-ü emelimizi düşürdün
Makam-ı nur-u tevhide varıp hâb-ı hayalimizi düşürdün
Haremgâh-ı İlahîde süveyda hücresine yükümüzü düşürdün
Heyet-i suretinin derûnundaki manaya gönlümüzü düşürdün
Tâ ezel sabahında vahdet nağmesini işittin
Leyla-yı zaman Kays ile bir demde görüştün
Dost ikliminin lalesinin bağlarına eriştin
Vahdet-i sâki midadını سَقٰيهُمْ kevserine düşürdün
Olmasaydın ey Risale-i Nur bize sen armağan
Çâh-ı mâsiva, nefs-i tağutla bel' ederdi bizi heman
Dalaletten geçemez, küfür benliğinde kalırdık üryan
Hamden lillah katremizi bahr-i envarına düşürdün
Sendeki esrar-ı Hak تَرٰينٖى سَوْفَ yi söylesem
Gül vechindeki lahut benini şerh u beyan eylesem
Nur-u Hudâ, mü'mine hüdâ, dalalete seyf-i hemta mı desem
Zülfikar ve Asâ-yı Musa ile münkirleri girdaba düşürdün
Aşina-yı bezm-i Hak'tır Risale-i Nur talebeleri
Nur-u Yezdan, feyz-i Kur'an'dır cümlesinin rehberi
Bu âciz nâtüvan onların bir hakir kemteri
Halil İbrahim'e "hâk-i der-i âl-i abâ" tam düşürdün
اَلْبَاق۪ى هُوَ الْبَاق۪ى  Duanıza çok muhtaç, günahkâr kardeşiniz
Hâk-i der-i Âl-i Abâ
(Risale-i Nur-Sikke-i Tasdiki Gaybî/249)

Mısralara bir bir bakmaya ve manalarını anlamaya çalışalım:

Zerremizi fart-ı şefkatinle şems-i envarına düşürdün

Senin nurunun güneşine düştük zira sen bize öyle çok şefkatlisin ki. Bu mısradaki fart-ı şefkat ifrat derecesinde bir şefkati ifade ediyor. Böyle de ifade etsek hata etmiş olmayız inşallah: Bize idrak ve hayalimizin fevkinde öyle bir şefkat gösterdin ki biz senin bu fevkalade şefkatinle ana kucağından daha sıcak, gündüz güneşinden daha parlak nurlu kucağına düştük veya sığındık.

Cehlimizle enaniyetimizi diyar-ı irfanına düşürdün

Yani; bize bilginin ve ilmin de ötesinde öyle bir irfan sundun ki. Öyle bir iklime öyle bir diyara düştük ki cehalet ve enaniyetimiz bizde duramadılar bizi terk edip gittiler.

Maden-i nühasımızı pota-i Furkan'a düşürdün

Biz bakır gibiydik veyahut bakır gibi taraflarımız vardı sen bizi Kur'an potasına düşürdün ki altınımızı temizledi bakırdan. Altınımızdan kastımız bu asırda bakır gibi olan heva hevesin tahakkümü altında kalıp ezilmiş olan ruh kalb ve vicdanımızdır.

Hayfâ ki o potada zünnar-ı inkârımızı düşürdün

Öyle bir inkar bize musallat olmuş idi ki hakikî bir rüku ve hakiki bir secdemiz yok idi. Zahiren âbid de görünsek bâtınımız isyanda idi. Sen bizim görünmeyen inkarımızı kırdın. Yazık ki kendimizi orada zannettiğimiz yüksek makamlarımız elimizden gitti.

Saray-ı Kâbe-i ulyâya erip tûl-ü emelimizi düşürdün

Yani; dünyaya dair hayallerimiz ve sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi zahiren dolu dolu bâtınen kof koşturmacalarımız vardı. Hamd olsun ki sen bize ulaşılabilecek ve kendisi için gayret etmeye çalışmaya değecek en yüksek mertebeyi gösterdin de başımızın ve belimizin ağır yükü olan uzun dünyevî emellerimizi düşürdün.

Düşüncemin fevkinde olarak bir şerh gibi oldu. Manayı incitmiş isek evvela Halil İbrahim Ağabey'den ve Risale-i Nur’dan affımızı diler şefkatli terbiyesi altında daim bulunmak arzu ederiz.

İnşallah nasib olursa devamını haftaya çalışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum