Milli Eğitimde ara tatiller, ücretsiz ders kitapları ve kurs merkezleri

Ara tatilin faydasından çok zararı mı var?

Okullar 12 Eylül 2022de açıldı. Birinci dönem ara tatil 14-18 Kasımda uygulanacak. Okulların açılması iki ayı ancak buldu. Tam da öğrenciler derse ve okula ısınmışken bir anda eğitim bir haftalığına durmuş olacak. Biraz daha bekleyecek olsak zaten dönem tatili gelecekti. Öğrenciler eğitimlerine Eylülün sıcaklarında başladılar. Uzun bir aradan sonra bir veya iki haftalık geçiş ve alışkanlık dönemi derken daha yeni yeni dersler ve öğrenciler rayına oturmuştu. Tabiri yerinde ise motor yeni ısınmış, bir anda stop etmek, motoru yeniden çalıştırıp ısıtmak zaman alacağa benziyor. Öğrenciler birinci sınavlarını oldular, arkasından ara tatil geldi. Hiç ara vermeden sonbaharın bu serin günlerinde derslere ve faaliyete devam etmek tatilden daha iyi olacaktı. Ara tatillerde kazanılacak iki haftalık süre, Haziranda sıcaklar dikkate alınarak, okulların kapanma tarihini öne alma tercihinde kullanılabilirdi. Gelecek yıllarda bunları ele alarak yeni bir planlama yapılabilse çok iyi olacak düşüncesindeyim.

Ücretsiz kitap dağıtımı

2004 yılından beri yaklaşık 18 yıldır okul ders kitapları MEB tarafında öğrencilere ücretsiz veriliyor. O tarihlerde kitaba ulaşmanın zorluğu, internet ve medyanın günümüzde olduğu kadar daha gelişmediği ve yaygın hale gelmediği, kırsal kesimlerde kitaba ulaşmanın zorluğu göz önüne alınacak olursa ücretsiz kitap dağıtımı iyi bir uygulama olarak öne çıkmaktaydı. Kitaplar öyle bir pahalıydı ki, veli kitap mı alsın, kırtasiye mi alsın derken hakikaten sıkıntı çekiyorlardı. İki-üç öğrencisi olan aileler kitap almakta gerçekten zorlanıyorlardı. Başlarda vatandaş ve veli olarak biz de bu uygulamadan memnun kalmıştık. Ancak bu uygulama öyle bir hale geldi ki, daha sonraki yıllarda, özellikle son yıllarda sınav sektörünün de hızla ilerlemesi ile MEB kitapları artık sadece şekilden ibaret hale gelmiş oldu. Devlet öğrencinin kitabını veriyor, çocuk eve getirdikten sonra gerçekten birçoğunun sayfasını bile açmadan tekrar sene bittikten sonra isterse okula iade edebiliyor. Bu kadar emek ve para harcandıktan sonra basılan ve dağıtılan kitaplar neden öğrenci ve öğretmenin başka arayışlara yönelmesine sebep olsun ki? Okul açılır açılmaz ücretsiz olarak verilen kitaplar dağıtıldı, arkasından hemen birçok dersin öğretmeni ek kaynak kitapların alınması için öğrencileri teşvik ettiler. Sadece benim bir öğrencim var, bu dönem yaklaşık 1000 TL tutarında ek kaynak kitap almak durumunda kaldım. Madem okullar kaynak kitaplar ile derslere ağırlık verecekse, neden devletin kitapları boşa harcanıyor, israf değil mi? Ücretsiz verilen kitaplar devlet eliyle basılıyorsa elbette ki onu değerlendirmemiz, okullarımızın ve öğretmenlerimizin en başta teşvik etmeleri gerekmez mi?

Gördüğüm kadarıyla kitaplar belirli bir müfredata göre mükemmel hazırlanmış, öyle ise bu kitaplara göre çocukları yetiştirmek öğretmenlerimizi çok mu yoruyor, yoksa bu kitaplar şimdiki sınavlara hazırlanmada yetersiz mi kalıyor acaba? Yoksa biz öğretmenler kolay yolu tercih ederek yeni kaynak kitaplar aldırıp öğrencilere kaynak hazırlamaktan mı kaçıyoruz? Hâsılı kelam daha birçok faktörden bahsetmek mümkün. Mademki devlet vatandaşından aldığı vergilerle, kendi imkânlarıyla bu kitapları büyük bir itina ve özen ile fedakârlık yaparak hazırlıyor, o zaman bu kitapları da başta okullarımızın ve öğretmenlerin daha iyi değerlendirmesi, kitap istikametinde ders notları ve materyalleri hazırlayarak öğrencilerimize ulaştırması ve öğretmesi gerekir. Öğrencilerimizi sınavlara ve geleceğe bu kitaplar üzerinden hazırlamak en faydalı ve mantıklı yol olsa gerek. Ayrıca dönem başında verilen kitaplar öğrenciler tarafından karalama ve yıpratma yapmadan kullanılması halinde yeniden başka bir sınıfın öğrencilerine devredilmesi daha uygun olacaktır. En azından dönem sonunda kitaplar sağda solda yerlere ve çöplere atılmadan, yakılmadan, geri dönüşüm için okullara teslim edilerek çevreye vereceği zararın da önlenmesi düşünülerek değerlendirilmesi yararlı olacaktır.

Okul formaları

İlk, orta ve lise öğrencileri tabiatıyla fiziki gelişimlerini hızlı sürdüren bireylerdir. Öğrencilere her yıl okul forması almak zorunda kalınıyor. Daha elbise yıpranmadan çocuklar hızlı büyüdüğünden yenisini almak zorundasınız. Eskisini kimse değerlendirmiyor bile. Bizim zamanımızda forma yerine önlükler vardı, bir önlük bize iki-üç yıl yetebilirdi. Orta ve lisede günlük temiz takım elbise ve kravat yetiyordu. Şu anda özellikle bazı ortaokullarda ve liselerin tamamına yakınında forma giymek ve formalı okula gelmek mecburi olmuş. Gerçi her bir forma, her bir okulun kendi göstergesidir ama velilerin bu elbiselere bu hayat pahalılığı döneminde ulaşmaları gayet derecede zorlaşmış durumda. İsrafı önleme ve aile bütçelerini zorlamama noktasında tek tip forma uygulamasından vazgeçilmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyim.

Öğrenci servisleri

Öğrenci servis ücretleri bu yıl ikiye katlandı. Servis ücretleri pahalı olduğundan birçok veli ya toplu taşımayı kullanıyor veya özel aracı ile öğrencisini okula bırakmak durumunda kalıyor. Bu nedenle bu yıl servisler daha az kullanılıyor. Ayrıca servisler her iki kısa tatil ve ara tatilde velilerden ücretlerini servis hizmeti verse de vermese de peşinen alıyorlar. Burada hizmetin olmadığı zamanlarda veliden ücret almanın bir haksızlık olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca servislerde tek yön uygulaması da olmalıdır. Gidiş için ayrı, dönüş için ayrı ücretlendirme yapılması da hakkaniyet ölçülerinde velilerimizin haklı isteklerinin yerine getirilmesi gerekir.

Öğrencilerin de öğretmenlere not vermesi

Hep öğretmenler mi öğrencilere not verecek? Bırakalım biraz da öğrenciler öğretmenlerine not versinler. Her dönem sonu, her bir ders ve öğretmen için istatistiki değerlendirme açısından anket düzenlenmesi çok faydalı olacaktır. Okul ve öğretmen olarak öğrenci bizim velinimetimizdir. Nasıl ki bir kurum veya fabrika üretmiş olduğu herhangi bir ürün ve hizmette müşteri memnuniyetini kendisine rehber olarak kabul ediyorsa, bizler de öğrenci memnuniyetini esas almamız gerekir. Bu bakımdan derslerin ve öğretmenlerin ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulması öğretmenlerimizin ve okullarımızın da gelişimine katkıda bulunacağı bir gerçektir.

Dersi sevdirme önceliğimiz olmalıdır

Esas itibariyle dersi verecek öğretmenin mesleğini azami derece de sevmesi gerekir. Eğer bir öğretmen mesleğine sadece para ve geçim kaynağı olarak bakıyorsa bu günden itibaren bu yolda yürümemelidir. Mesleğini seven öğretmen alanında en iyi olacak şekilde kendisini yetiştirmeli ve sürekli yenilemelidir. Bundan sonraki aşama ise gayret ve çalışmaya bağlıdır. Dönem başında derse yeni başlayan öğretmen bilgi ve tecrübeleri ile ne yapacağını, neler anlatacağını ifade ederek ilk günde dersinden önce kendisini öğrencilerine benimsetmelidir. Ders daha sonra kendiliğinden sevilir. Öğretmeninden hoşlanmayan, pozitif elektrik almayan sınıf ve öğrenci maalesef dersten de hoşlanmamakta ve başarı grafiği düşebilmektedir. Öğrencilerimize bir yandan ders verirken hem kendimizi hem dersimizi hem de okulumuzu sevdirmeliyiz.

Ders süreleri ve okul saatleri

Her bir dersin süresi azami 45 dakika olmalıdır. Şimdilerde Z kuşağı olarak da tabir ettiğimiz öğrencilerin dikkatleri çabuk dağıldığından ders süreleri 45 dakikayı geçmemelidir. Teneffüsler 15 dakikadan az olmamalıdır. Okullar sabah 07.30’da başlayıp öğlen 13.30da sona ermelidir. Azami ders saat sayısı günde 6 saat olmalıdır. Mümkünse okullarda öğlenci ve sabahçı uygulaması yapılabilmelidir. Bu durumda eğitimde bina, sınıf ve teçhizat bakımından da tasarruf sağlanmış olunacaktır. Öğrencilerimizin ek olarak kurslara da gitmeleri göz önüne alınarak okulların sabahçı ve öğlenci uygulamasına geçmesi zamanı daha verimli kullanma bakımından yararlı olacaktır. Öğrencilerin sabah akşam okul ve kurs merkezlerine sıkıştırılması uygun değildir. Tabi ki onların da yaş itibariyle oyun oynaması, sosyal ve kültürel aktivitelerde yer alması, yeri geldiğinde eğlenmesi ve deşarj olması gerekmektedir. Bunlara da imkân açmamız gerekmektedir.

Kurs merkezleri

Kurs merkezilerine yoğun ilgi var. Neredeyse her kademede bütün öğrenciler kurslara gitmeye çalışıyor ve birçoğu da gidiyor. İmkânı olan-olmayan, dişinden tırnağından artırarak çocuğunu kursa yazdırıyor. Artık, kurslar sadece LGS ve YKSden ibaret değil. Bunun yanı sıra KPSS, YDS ve benzeri birçok kurs merkezleri var. Öğrencilerin bir kısmı Cumartesi-Pazar, bir kısmı hafta içi akşam kursa devam ediyorlar. Kursun önü bir hayli kalabalık ve dolu. Kurs merkezlerinin bir çoğu gayr-i sıhhi ve yetersiz. Kendisine bir apartman altında dükkân bulan bir patron, biraz da şansı varsa apartman sundurmasını dükkânına katarak daha da şanslı olduğunu hissediyor. Tüm öğrenciler kurslarda kuyruğa girmiş haldeler. Yarı uykulu, çoğunun kahvaltısını yapmadığı halinden belli. Bu halde girdiği dersi nasıl anlayacak, tabii orası ayrı bir konu. Herkes gözünü sınava dikmiş, derse ve okula iş olsun diye öylesine gidiliyor, geliniyor. Belki de orta öğretim başarı puanı (OÖBP) olmamış olsa, derslerin sınavlarına bile çalışılmayacak.

Destekleme ve yetiştirme kursları (DYK)

Okullarımızda açılan ücretsiz sınavlara hazırlama amacıyla açılan destekleme ve yetiştirme kursları sağlıklı işletilirse, devam durumuna özen gösterilirse, öğretmenlerimizin gayretleri ile öğrencilerimiz seviyelerini yükselteceklerdir.

Emekler boşa gitmesin istiyoruz

Ailelerin teşviki, mahalle baskısı ile sınav ve üniversite odaklı yetiştirilmeye çalışılan nesillerin çocuklukları ve gençliği ellerinden gidiyor. Ayrıca gençlik dönemlerinde herhangi bir meslek öğrenemedikleri için boşta kalan ve boş gezen düz lise mezunları, iş bulamayan üniversite bitiren gençler içimizi yakmaya devam ediyor. Bu bakımdan mümkün mertebe gençlerimizi meslek liselerine yönlendirerek sanatkâr olmalarını, meslek yüksekokullarına göndererek meslek sahibi olmalarını, mühendislik mesleki fakülteleri tercih etmelerini sağlayarak onların kariyer sahibi olmalarına, kamu ve özel sektör olarak da iş alanı açarak onların istihdam edilmelerine yardımcı oluruz.

Ara tatil dönemini fırsata çevirmek

Öğretmenlerimizin dönem ortasında ders kaynak ve materyallerini tekrardan gözden geçirerek bilgisayar ortamına aktarmaları, daha sonra bunları PDF veya sunum dosyası olarak öğrencilerine ulaştırmaları gerekir. Ayrıca öğrencilerimize ödev ve okuma görevi vermeleri, okula dönerken bunları kontrol etmeleri. Öğrencilerimizin ise kendilerine verilen ödevleri yapmaları, bol bol kitap okumaları, sosyal ve kültürel aktivitelere katılmaları, kursa devam edenlerin ise tekrardan notlarını gözden geçirmeleri kendileri için daha yararlı olacaktır. Gayret bizden, muvaffakiyet Allah’tan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum