Güncel meselelere Bediüzzaman'dan çareler

Güncel meselelere Bediüzzaman'dan çareler

Bediüzzaman'ı Anma ve Anlama Platformu tarafından düzenlenen “Günümüz Meselelerine Bediüzzaman’dan Çözüm ve Çareler” konulu panel, Kamil Ocak Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirildi

 

Haber ve Fotoğraflar: Hakan Bayraklılar

GAZİANTEP-Bediüzzaman'ı Anma ve Anlama Platformu tarafından düzenlenen “Günümüz Meselelerine Bediüzzaman’dan Çözüm ve Çareler” konulu panel, Kamil Ocak Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Araştırmacı-Yazar Metin Karabaşoğlu ve Araştırmacı-Yazar Mehmet Akar katıldı. Takdimin ardından Kur’an Tilaveti okundu ve panelistler sahneye davet edildi.

(Panelden fotoğraflar için TIKLAYINIZ)

Panel yöneticisi Nevzat Tarhan, Bediüzzaman’ı anmak ve anlamak gibi güzel bir isimle Türkiye’ye örnek olabilecek bir program yapıldığını, Bediüzzaman gibi bir şahsiyetin çok yanlış anlaşıldığı ve dolayısıyla böyle programların gerekliliğini belirterek programda emeği geçenleri tebrik ederek sözlerine başladı.

Tarhan, Bediüzzaman’ın metodunun Ortadoğu’nun sorunlarına ışık tutacak nitelikte olduğunu vurguladı.

Bediüzzaman’ın, bu zamanın manevi ve psikolojik ihtiyaçlarına cevap vermek hususunda en önemli çözümleri ürettiğini belirten Tarhan, Hutbe-i Şamiye kitabı incelendiğinde bu çağın insanlarının yaralarına manevi reçeteler sunması, münazarat incelendiğinde meşrutiyet-i meşrua kavramını getirmesi, o tarihte özgürlük vurgulaması yapılması, “özgürüz ama abdullah’ız” demesi ve bu çerçevede “Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam” demesinin Osmanlı dönemindeki çok önemli sözleri barındırdığını vurgulayarak, “Hayatını ve eserleri incelendiğinde demokratik ve Kur’ani değerlerin en iyi tespitini yapmış olduğunun görüleceğini, onu doğru anlamamız gerektiğini” belirtti.

“Şu anda üzerinden 50 yıl geçtiği günümüzde kendisini rahmetle anarken, izleyicilerinin bu kadar artması onun oluşturduğu metodun isabetli olduğunu ve Türkiye’nin bu badirelerden soğukkanlı bir şekilde geçmesi onun tezlerinin doğru olduğunu gösteriyor.” diyen Tarhan, Bediüzzaman’ın fikri mücadelesini manevi cihatla yaptığını ve doğruluğu esas tuttuğunu, ümitsizliğin arttığı zamanlarda gücünü ihlâstan aldığını, istibdatla mücadele ettiğini, haksızlık karşısında eğilmeyen bir savaşçı olduğunu belirterek 50. yıl dönümünde üstadı rahmetle anarak sözü Mehmet Akar’a bıraktı.

Akar, yeryüzünde bütünüyle inkar fikrinin hakim kılınacağı düşünülürken, Bediüzzaman’ın “Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin alem-i İslamdan nefiy ve ihracına Risale-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir.” dediğini aktararak bu sözün sadık olduğunu bugüne bakarak görebileceğimizi, hakikatin gün yüzüne çıktığını belirtti.

Panelde adalet konusunu ele alan Akar, adaleti “hak edene hak ettiğini vermek” ve “her şeyi yerli yerine, layıkıyla koymak” olarak tanımlayarak Bediüzzaman’ın görüşleri ışığında eşitsiz adaletin adalet olmadığını; hukukta konumu, dini ne olursa olsun herkesin bir olduğunu;  bir masumun hakkının umum için cemiyet veya toplum için feda edilemeyeceğini; her hakkın büyüğüne küçüğüne bakılmadan eşit olduğunu aktardı.

Daha sonra sözü alan Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın “Madem ki Meşrutiyette hakimiyet millettedir. Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır. Milletimiz de yalnız İslâmiyettir. Zira Arap, Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez ve Lâzların en kuvvetli ve hakikatli revâbıt ve milliyetleri İslâmiyetten başka bir şey değildir. Nasıl ki az ihmal ile tevâif-i mülûk temelleri atılmakta ve on üç asır evvel ölmüş olan asabiyet-i cahiliyeyi ihyâ ile fitne ikaz olunmaktadır.” sözünü aktararak ezanın okunduğu her yerin mü’minin yurdu olduğunu belirtti.

Panelde Medresetüzzehra konusunu ele alan Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın kendini aşabilmiş bir insan olduğunu, doğup büyüdüğü diyardan milletinin, memleketin selameti adına çareler aramak adına Medresetüzzehrayı kurmak için İstanbul’a kadar gittiğini ve orada birçok tecrübeler yaşadığını, milletinin istikbalini tehlikeye atan durumların alem-i İslam’ı kuşattığını gördüğünü ve bu sorunlara çare olarak düşündüğü en önemli projesinin Medresetüzzehra olduğunu belirtti.

Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra projesi üzerinde ısrarla durmasını üç nedene bağlayan Karabaşoğlu, bunlardan birincisinin cehalet ve fakr-u zaruret olduğunu; ikincisinin akıl ile kalbin bölünmesi, Kur’an ile kainatın birbirinden ayrı tutulması olduğunu; üçüncüsünün Müslümanlar arasında birlik olması gerekirken aralarında gerilimin çıkması ve fertler ayrışmasının ortaya çıkmasının başlaması olarak değerlendirdi.

Medresetüzzehra projesinin gerçekleşmesi için birincil olarak akıl ve kalbe hitap eden vicdanın ziyası olan dini ilimlerin ve aklın nuru olan fen ilimlerinin beraber öğretildiği; ikincil olarak Bediüzzaman’ın “Arapça vacip, Türkçe lazım, Kürtçe caiz” sözü doğrultusunda Kur’anın dili olan Arapça; İslam medeniyetinin son temsilcisi olan Osmanlının dili olan Türkçe; Medresetüzzehra uygulanacak bölgedeki Müslümanların anadili olan Kürtçeyi barındıran bir eğitim müfredatı olması gerektiğini belirtti.

Son panelist olan Yıldız, milliyetçilik konusunu ele aldı. Bediüzzaman’ın milliyetçi ideolojiye karşı İslam kardeşliğini ön plana çıkarttığına; dili, milliyeti, yaşadığı yeri neresi olursa olsun herkesin bir olduğuna, milliyetçilik sonucunda gerçekleşen yıkımın çok ağır olduğuna değindi.

Dil, din ve vatan gibi bağların kabul edilebilir bağlar olduğunu, toplumu bir araya getiren bu bağlardan temel bağın sadece ve sadece din olduğunu, dil ve vatanın kabul edilebilir faaliyetler olduğunu ve esasında insanların farklı gruplar halinde yaratılmış olmasının büyük bir hikmeti olduğunu ve böylece toplumların dillerinin, şivelerinin, giyimlerinin farklı olması sonucu bu özellikleriyle ayırt edilmesinin kolaylaştığını vurguladı.

Müslüman bir kişinin kendi milletinden olanın hakkını nasıl gözetiyorsa diğer milletten olanlara karşı da aynı hakkı gözetmesi gerektiğini, dilinin veya milletinin daha üstün olduğunu söylemeye hakkı olmadığını vurgulayarak bu doğrultuda hareket etmeyenlerin haram işlediklerini belirtti.

Ülkemizde ırkçılık sonucu oluşan olumsuz tabloları imani esaslarla tedavi etmemiz gerektiğini vurgulayan Yıldız sözlerine son verdi.

Program sonunda panelistlere, Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu tarafından plaket takdim edildi.

www.RisaleHaber.com