Göklerin ve yerin mülkü ancak Allah’ındır!

Göklerin ve yerin mülkü ancak Allah’ındır!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Suresi 106-109. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

106 . (Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. (*) Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!

107 . (Hem) bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü şübhesiz ki ancak Allah’ındır! Ve sizin için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

108 . Yoksa (siz de) daha önce Mûsâ’ya sorulduğu gibi, (itâat etmek yerine) peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim îmânı küfürle değiştirirse, o takdirde gerçekten (dosdoğru) yol ortasında sapıtmış olur.

109 . Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakîkat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.

(*) Şer‘î ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün yerine, sonradan başka bir şer‘î hükmün beyân edilmesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur. (Kurtubî, c. 1/2, 62-65)

“Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giyecek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değişmesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, ta‘lim ve terbiye keyfiyeti (şekli) tebeddül eder (değişir). Kezâlik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, ömr-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer‘iyede (esâsa âid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer‘î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamâna göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç, bir şahsa devâ iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) dâ’ (hastalık) olur. Bu sırdandır ki Kur’ân, fer‘î hükümlerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 44)