Ahmet Nebil SOYER

Ahmet Nebil SOYER

Garipnameden

Âşık Paşa (d.1272 - ö. 1333)

Atalarımız Allah’ı bilmekte sevmekte ne kadar ihlaslı insanlar, marifetleri Alllah’ı anlamak ve anlatmak. Türkçüler ve kültür felsefemiz bunları çocuklarımıza anlatmak olmalı ama nerde? Din sahipsiz, kültür sahipsiz, dini kültür sahipsiz, bu sahipsizliği Bediüzzaman kısa bir cümle ile ifade eder. Beçare Türkler Avrupadan ithal bir saçma ideoloji ile perişanlar.

Âşık Paşa 14. yüzyıl Anadolu sahasında yetişmiş ünlü tasavvuf şairlerindendir. O da Gülşehri gibi 14. yüzyılın kültür merkezlerinden olan Kırşehir'dendir. Âşık Paşa hakkında kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmakla birlikte, bu bilgilerin doğruluğu incelenmeye muhtaç olup, çoğu biri ötekinden aktarma bilgilerdir.

Âşık Paşa'nın asıl adı kaynaklarda Ali olarak geçer; adını ise mutasavvıf yani "Hak aşığı" olduğu için aldığı söylenir, paşa da askerlikle ilgili bir rütbe olmayıp "ağabey, ileri gelen kişi" tamlarına gelen "beşe, peşe" kelimelerinden bozmadır. Böylece paşanın, büyüklüğü, ululuğu gösteren bir kelime olup, saygı-sevgi nişanesi olarak eski Türkçe'de kullanıldığı anlaşılıyor.

Âşık Paşa'nın ailesi Horasan'dan Anadolu'ya gelmiştir, soylu bir aileden olan Âşık Paşa'nın dedesi Baba İlyas, Horasan'dan Anadolu'ya gelmiş, babası Muhlis Paşa ise Anadolu'da doğmuştur. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Âşık Paşa, Kırşehir'de doğmuş, Osman ve Orhan Gazi zamanında yaşamıştır. Hacı Bektaş-ı Veli'nin çağdaşıdır.

Âşık Paşa'nın iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça, Farsça ve İslami bilgileri bildiği, tasavvuf kültürünü edindiği sufiyane şiirler yazdığı, siyasete katıldığı gene kaynakların verdiği bilgiler arasındadır.

Garibname

Âşık Paşa'nın Türk dili ve edebiyatı açısından en önemli eseri Garibname'dir. 12.000 Beyit dolayında olan Garibname dini-tasavvufi konulu bir Mersiye olup halka tasavvufu öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bir bakıma Âşık Paşa, Mevlana Celaleddin Rumi'nin mesnevi'sinde yaptığını Türkçe olarak Garibname'de yapmıştı. Nitekim, Mesnevi'nin hem biçim özellikleri, hem de içeriği bakımından Garib-name'ye etkisi olmuştur. 1330 yılında yazılmış olan Garibname, aynı zamanda Türk edebiyatının ilk büyük te'lif mesnevisidir. Eser, yüzyılın diğer mesnevilerinin kalıbıyla; fa'ilatün / fa'ilatün / fa'ilün kalıbıyla yazılmıştır. Mesnevi, bab denen on bölüme ayrılmış ve her babda da o babın sayısına uygun konular anlatılmıştır. Bu bakımdan eserin geometrik bir düzene sahip oluşu dikkat çeker.

Garibname, konusu bakımından dini-tasavvufi ve ahlaki bir eserdir. Tasavvufu tanıtıcı ve öğretici bilgiler vermesinin yanısıra, "insan-ı kamil" olmayı öğütleyen ahlaki, didaktik bir hüviyete sahiptir. Ayrıca, mesnevi 14. yüzyıl Anadolu Türkçesinin özelliklerini taşıması bakımından dil çalışmaları için önemlidir. Daha da önemlisi, Âşık Paşa 14. yüzyıl Anadolu'sunun siyasi ve ideolojik birliğinin sağlanmasında ve halkı eğitmekte anadilinin gücüne ve yararına inanmış bir aydındır. Bu nedenle Garib-name'de Türkçeye önem verilmesi gerektiğini belirtmiş ve eserini bilinçli olarak Türkçe yazmıştır.

Kısacası Garib-name, bilgilendirici, öğretici yanıyla önemli olduğu kadar, yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıması ve Anadolu'da gelişen edebi dilin Türkçe olması konusunda, Âşık Paşa'nın duyarlılığını göstermesi bakımından da dikkate değer bir kaynaktır.

Şiirlerinde "Âşık, Âşık Paşa, Muhlisoğlu Âşık" mahlaslarını kullanmış olan Âşık Paşa'nın bir divanı oluşturacak sayıda olmamakla birlikte manzumeleri de bulunmaktadır. Âşık Paşa'nın bazı manzumelerinde mahlas bulunmamaktadır. Çoğu aruzla, kimileri de heceyle yazılmış olan bu manzumeler Yunus Emre'nin şiirlerine benzemekle birlikte, Âşık Paşa'nınkiler lirizm yönünden daha fakirdir. Garib-name ve sözünü ettiğimiz manzumelerinden başka Âşık Paşa'nın Vasf-ı Hal-i Herkesi, Fakr-name adlı kısa mesnevileriyle, manzum-mensur karışık bir Kimya Risalesi ve bir de 59 beyittik küçük hikayesi bulunmaktadır.

Devrin bilgin ve şairleri başka dillerle şiirler yazar, kitaplar yazarken Âşık Paşa'nın Çağlar ötesi bir görüşle Türk ve Tacik cümle yoldaşlarını gaflet uykusundan uyarmak için Garipname'sini öz Türkçe ile  halkın diliyle yazmıştır. (Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi)

Garipname'den

İşbu mülki ışk içün düzdi Çalab. (Bu mülkü yani kainatı Malik Allah aşkından sevgisinden dolayı düzenledi, her şeyi yerli yerine koydu, kendi sanatına olan sevgisinden yarattı, bir de sanatının ana öğesi olan insanı sevdiği için onun için bu kainatı düzdü düzenledi, tasarladı demek, bu mealde ayetler vardır.)

Yir ü gök olmaklığa ışkdur sebeb. (Yer ile göğü de aşkından sevgisinden dolayı yaptı, Allah’ın aşkı sanatına sevgisinden onu seyretme isteğinden ileri gelir, bir de yarattıklarının hayatlarını devam ettirmeleri için onları sever onlara evreni onların isteklerine göre düzenler.)

Yirde gökte zerre zerre ışık kodı. (Kendi aşk ile yarattığı ve düzenlediği gibi yerde gökte de aşkı zerre zerre dağıttı, her canlı aşkla çalışıyır, kendinden bekleneni veriyor, onların çalışma aşkından ve kainatta aldıkları görevleri yerine getirmek istemelerinden dolayıdır.)

Anın içün doldu alem aşk odı. (Aşk ile yaratılmış alemin her tarafına da aşk yayıldı. Aşk ateşi her tarafı sardı, alemin aşk ile hareketi ondaki bütün canlılara da aşk verdi onlar da aşkları gereği hareketli ve kendilerinden bekleneni yapıyorlar.)

Ne varsa cümle aşıkdur ana. (Her şey aşka aşıktır çünkü aşk olmadan hareket olmaz, bütün alemdeki hareketlerin özünde aşk vardır, heyecan vardır, bu kainat kurulduğu günden beri kendine verilen vazife ile bütün cüzleri aşktadır, Mevlevi gibi semadadır.)

Hasreti şol kim yite bir kez ana. (Herkes onun aşkına hasrettir,bir defa olsun onu kaybetmek istemez.)

Her birine bir nazar kılmış idi. (Allah aşkından her varlığa nazar kılmış o nazar ile varlık şevk ile aşk ile çalışmaktadır.)

Bir işaret kullıga olmış idi. (Onun nazarı vazife dağıtmaktır, her varlık onun yarattığı vücut ile içine koyduğu aşk ile ayaktadır, vazifesi her varlığın onun kulluğudur.)

Kıldı bunlarol işaret üstine. (Bütün bu varlıklar o işaret ile uygun yerlerinde hizmet ederler.)

Her biri hoş görinem dip dostına. (Herkese bu hoş gelir, hoş görünür , hoş vazifeler yapar, kainatın aşk ile kurgusu ne kadar heyecan verici.)

Yire bir kez dur didi. (Yer yüzüne bir kere dur dedi, hareket halindeki bir nesneye dur dedi o da ona uydu,bitmez bir zaman  kendisine verilen görevi yerine getirir.)

Işk içinde yüz yire urdı durur. (Aşk içinde yüzünü yere vurur, secde eder, secde itaat demektir, bütün varlık aldıkları emir gereği vazifelerini yaparlarlar, secdededirler.)

Suya bir kez ak dedi akar. (Allah su’ya bir defa ak dedi o da akıyor, bu emrin aşkı sarhoşluğu ile gündüz gece akar.)

Işk içünde dün ü gündüz bi karar
Yile bir kez es didi esdi eser. (Rüzgara es dedi esiyor her zaman, aşk içinde günde binlerce menzilleri yerleri dolaşır.) 

Işk içinde günde bin menzil keser
O da bir kez yan didi yandı yanar. (Ateşe bir kez yan dedi yanar, başkasını da yandırır, hem işini yapar yanar hep başkasını iş yapar hale getirir.)

Yandurur hem iş ile kendü yanar
Pes bilün her nesne aşka kul durur. (Böyle bilin ki her nesne yaratılmış olan herşey aşka kuldur, çünkü onun sayesinde vardır, görevdedir.)

Işk durur kim ağlutur hem güldürür. (Aşk hem insanı ağlatır hem de güldürür.)
Cümle cümbiş ışk iledür  ışk ile. (Bütün zevkli hareketler cümbüşler, aşk ile hareket eder.)

Pes bilün kim Hak biledür ışk ile. (Allah da kullarını aşka kul etmiştir, kendi de işine ve sanatına aşıktır, onu yapar insanlara gösterir, siz de yapın gösterin der.)

Işk degül mi çerhi ser gerdan kılan (Şu dönen gezeğenleri dolaştıran koşturan aşktır, Mevlana hazretleri bu aşkı simgesel yapmıştır, bütün alemler döner döner döner.)

Ayu güni durmadın gerdan kılan. (Ayı ve günü, gündüzü, boyun eğdiren aşktır.)

Işk değül mi şol yürekler kaynadan. (Aşk yürekleri kaynatır.)

Malı yağma buyurup baş oynadan (Aşk yoluna malını yağma ettiren aşktır.)

İşk değül mi dil içinde söyleyen. (Aşk gönül içinde söyleyendir, onu hareket ettiren odur.)

Gizli ilmi şerh ü takrir eyleyen. (Gizli ilimleri çözen gösteren odur.)

İşk değil mü şol nefeste ah olan. (Her nefeste ah diyen odur.)

Nefs içinde kul u canda ah olan. (Can belirtisi ah sayesindedir.)

Işk değil mi göz içinde gözleyen. (Göz içinde o maddi yapı içinde bakan gören aşktır, sevgi ile bakar.)

Görklüler görkün gönülde gizleyen. (Görkemi, haşmeti, cazibeyi gönülde gizleyen de aşktır.)

Işk değül mi şol kulaktan dinleyen. (Kulağın fiziki yapısında duyan yine aşktır.)

Siz içinde gizlü mani anlayan. (Söz içindeki gizli manayı anlayan yine odur.)

Işk değül mi şol gönülde dag olan. (Gönülde dağ sevgi dağı yarası olan yine aşktır.)

Hem gönül bendin kesen hem bag olan. (Gönül bağını çözen de odur, bağlayan da odur.)

Işk değül mi akl içinde anlayan. (Aşk akıl içinde anlayandır.)

Gördigünden ibret alup tanlayan. (Gördüğünden ibret alıp gösteren aşktır.)

Pes bu aşık canına şükranedür. (Bu aşk için ışık şükretmelidir.)

Kim anun ışkıyla her dem yanedir. (Kim aşkın aşkıyla her  an yanarsa, aşktır onu  daima haykırtır.)

Işktur anı durmadan hem ündeyen
Dosta doğrı yol budur gel gel diyen. (Doğru ola gel gel diyen aşktır.)

Ey Hüda’ya doğrı yoldan ırmagıl. (Allah’ım sen bizi doğru yoldan uzaklaştırma, aşkından bizi ayırma)

Kendü ışkundan bizi ayırmagıl.

İlahi 

Devlet dakı sensün bana (Devlet yani varlık da Sensin bana, devran da bana Sensin)
Devran dakı sensün bana
Değdi bana senden bu  ışk (Senden bana bu aşk deydi,  yüzüm sana döndü)
Döndi yüzün senden yana.
-
Devletlü başın tacısun (Varlığın devletin, başındaki tac da aşktandır)
Dervişlerin miracısın (Devişler aşka tırmanılar, her kes çıktığı kadar mutludur)
Dün gün canum muhtacısun (Canım gece gündüz sana muhtaçtır, dinim seni sevmektir, seni sevmiyorsak din yoktur, kişi sevdiği kadar Allah’ı bilir)
Dindir seni sevmek bana
-
Doldum senin fikrün ile (Senin fikrin ile doldum, Allah’ı bilmek bilgisi bana aşkınla geldi)
Dirliklerim şükrün ile (Bütün varlıklarım senin şükrün iledir)
Dilüm senin zikrin ile (Dilim senin zikrin iledir)
Dek durmasun önden sona (Sürekli baştan sona aşkın peşindeyim)
-
Dermanda bu Aşık canı (Bu Aşık  paşanın canınla senin aşkın dermandır, her daim seni senin aşkının tezahürlerini görmek ister)
Diler göre her dem seni
Dolunma ey devlet güni (Dolunma  varlığın sahibi, yüzünü bana göster, gizleme)
Didarunu göster bana.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum