Abdullah YILMAZ

Abdullah YILMAZ

Nurullah’a, Finans Kurumuna ve Koronaya Dair…

1992 yılıydı. Bendeniz Mülkiye’nin 3. sınıfına başlamıştım. Ankara’yı bilenler bilir; ilk 2 yıl Dikimevi civarında kaldıktan sonra Abidinpaşa tarafında bir öğrenci evine geçmiştim. Önü açık, güneş gören, ferah bir daireydi. O sene aramıza şarkın en güzel şehri olan Van’dan bir kardeşimiz katılmıştı: Nurullah Mücahidoğlu.

Nurullah Vanlıydı, şanlıydı ama çok küçük yaşta babasının ticari işleri yüzünden İstanbul’a taşınmışlardı. Nurullah hafızdı. Akhisar Hilaliye Kur’an Kursu mezunuydu.

Mülkiye’nin uluslararası ilişkiler bölümünü kazanmıştı. İstanbul’da geçirdiği yıllar Van şivesinden hiçbir şey kaybettirmemişti. Her şarklı gibi genizden konuşması, hele bir de hafızlık sırasında çok tecvit çalışmanın doğal sonucu olarak konuşurken "ayn"ları ve "ğayn"ları çatlatarak konuşması onu hemen ele veriyordu.

Karşısındaki kişiye hitap ederken öyle bir “a”yı ve “m”yi 3-4 elif miktarı uzatarak “Ağaaammm!” deyişi vardı ki ilk duyduğunuzda kahkaha ile gülesiniz gelirdi. (1.jpg) Hasbiydi Nurullah, samimiydi. Kalbinde riyanın ve içten hesaplılığın zerresi yoktu.

Öğrenci evinde kalıyorsanız ve namazı cemaatle kılıyorsanız en büyük kavganız kimin imam olacağıdır. Başka meselelerde herkes öne geçmeye ve ilk olmaya çalışırken namaz vaktinde –tövbe billah- kimse imam olmak istemez, herkes yanındakinin kendisinden daha iyi kıraat ve tecvidi olduğu iddiasıyla -doğrusunu söylemek gerekirse; tembellik saikasıyla- (1.jpg) imamete geçmesini ister. Ulemanın bu meseledeki bütün ihtilafları o cemaatin içine bir “Hafız”ın girmesiyle sona erer. Çünkü cemaatin içinde bir “Hafız” varsa artık imamet kavgası olmaz ve imamlık vezifesi tabii olarak “Hafız”ın uhdesine geçer. Nurullah gelince dairemizde müthiş bir rahatlama ve sevinç dalgası yayıldı. Onun sayesinde artık imamet için kimse kimseyle kavga etmeyecek, kimse kimsenin nazını çekmeyecekti. (1.jpg)

Ama ufak bir problemimiz vardı: Nurullah abdest hususunda birazcık vesveseliydi, diyeceğim ama “birazcık” ifadesi iyimser bir ifade olacak. Epey fazla vesveseliydi Nurullah ve bir abdesti en az 10-15 dakika sürerdi. Zamanın bizi kısıtlamadığı vakitlerde bu durum problem teşkil etmezdi. Hepimiz abdestimizi aldıktan sonra Nurullah banyoya girer, bizler de o gelene kadar günlük okumalarımızı yapardık. Ama sabah namazına geç kalktıysak ya da herhangi bir vakit namazını geçe bıraktıysak -evde tek tuvalet ve tek banyo olduğu için- işte o zaman işler karışırdı. (2.jpg)

Sesi benimki kadar olmasa da detoneydi ama kıraati kalbe ve ruha sekinet veren bir tarzda idi. Muhabbeti de güzeldi, Nurullah’ın. Hilaliye hatıraları ile süslediği uzun ve tatlı muhabbetleri hâlâ kulağımda yankılanır. Defalarca; “Kardeşim adın “Nurullah” soyadın “Mücahidoğlu”, gelmişsin Mülkiye’de uluslararası ilişkiler okuyorsun. Yarın okudu bitirdiğinde “Monşer” olmak için uğraşacaksın. Bir kere sen ad ve soyadından kaybediyorsun, birader!” derdim. O da hiç eksilmeyen gülümsemesiyle; “Allah büyük ağaaammm! Hele bir mezun olalım, o zaman düşünürüz” derdi.

O senenin sonunda bendeniz başka bir mahalledeki bir öğrenci evine geçtim. Nurullah’la ara sıra okulda ya da hafta içi akşamları iman ve Kur’an sohbetlerinde bir araya gelmeye devam ettik. İki sene sonra da bendeniz Ankara’dan ayrıldım. Bir süre sonra o da okulunu bitirdi. Benim sözlerimin etkisi oldu mu bilemiyorum ama Nurullah “Hariciye”ye hiç müracaat etmedi ve imtihanlarına hiç girmedi. Bir özel finans kurumuna başvurdu ve orada mesleğe başladı.

Bir zaman sonra şube müdürü oldu. Siirt’te ve İstanbul’da çalıştı. Yıllar boyunca telefonla irtibatımızı hiç kesmedik. İstanbul’da çalıştığı sırada -her sene gitmeyi hiç ihmal etmediği- Akhisar’daki Hilaliye Hafızlık Merasimlerinden birinde yüz yüze görüştük. Hasret giderip muhabbet ederken; “Nurullah, siz finans kurumunuzda yapacağınız karmaşık finansal faaliyetlerinizle ilgili olarak ‘Fetva Emini’nizden nasıl fetva alıyorsunuz? (Bu arada Fetva Eminleri İslam Dünyasında tanınan meşhur ve muteber bir fıkıh âlimiydi.) X Hoca bu karmaşık finansal işlemleri anlamaz, bilmez” dedim.

Sağına soluna baktı, sesimizin erişeceği kimsenin olmadığını görünce, buruk bir ses tonuyla; “Ağaaammm! Bizimkiler X Hocadan nasıl bir fetva almak istiyorlarsa meseleleri o zaviyeden anlatıyorlar” dedi. (2.jpg)

Sonraki yıllarda çalıştığı kurumun finansal faaliyetlerinde çokta hassas hareket etmediğinden defalarca bahsedip, ilk fırsatta oradan ayrılacağını söylüyordu. Nihayet 2019 yılında kurumdan ayrıldığını ve firmalara bağımsız danışmanlık yaptığını öğrendim. Maişet noktasında öncekinden daha az kazandığını ama kalbinin ve ruhunun çok daha mutmain olduğunu söylüyordu.

2020 yılında umum dünya ile birlikte ülkemizi de esir alan pandeminin ortalarında telefonda uzun bir görüşme yapmıştık. Ahir zaman şartlarında evlat imtihanının çok şiddetli olduğunu, Z Kuşağına hitap etme noktasında dindar ebeveynler olarak bizlerin ve gençliğin imanını kurtarmak vazifesini gaye ve misyon edinmiş serdengeçti dava adamlarının çoğu noktada yanlış yaptığımızı, Z Kuşağına yönelik nasıl bir dil, usul ve üslup geliştirmemiz gerektiğini uzun uzun konuşmuş, birbirimize ve evlatlarımıza her vakit dua edeceğimizi taahhüt ederek muhabbetimizi bitirmiştik.

Aradan ne kadar geçti, hatırlamıyorum. Bir gün WhatsApp durumundan babasının ve kendisinin “Korona”ya yakalandığını öğrendim. Telefonla görüştüğümüzde sesi çok kötüydü; babasının daha kötü olduğunu ve dua istediklerini belirtti. Ben de kendisine; “Hastaların duası daha makbuldür. Sen de bize dua et!” dedim.

Görüşmemizin üzerinden çok uzun bir süre geçmeden, ortak dostlarımızdan ve Hilaliye hafızlarından biri aradı ve Nurullah’ın vefat ettiğini haber verdi. Kulaklarıma inanamadım. Hemen hemen aynı yaşlarda olduğum, daha 15-20 gün önce görüştüğüm ve neredeyse 20 yıllık hayatımın bir parçası olan dostum, kardeşim ve arkadaşım Korona illetine mağlup olmuş, şu kevn ü fesad âlemine veda edip, vatan-ı aslîsine, meydan-ı tayeran-ı ervaha nakl-i mekân eylemişti.

Bütün kalbimle inanıyorum ki; Nurullah hayatının bir parçası olduğu ve hayatına dokunduğu hiçbir insana -bile isteye- zarar vermedi, hep güzel bir insan olarak yaşadı ve güzel bir insan olarak hatıralarımızda yaşayacak! Rabbim ona da geride bıraktığı biz günahkâr kullarına da rahmetiyle, merhametiyle muamele eylesin, İnşaallah!

Nurullah’a ve pandemi döneminde Korona illeti vesilesiyle ahiret yurduna göçmüş -Hüsnü Bayramoğlu ağabeyimiz başta olmak üzere- bütün ehl-i imana rahmet dualarıyla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum