Mehmet Selim MARDİN

Mehmet Selim MARDİN

Burdur sürgünü ve Fevzi Çakmak’ın günlükleri

İzmir’den ehl-i tahkik ağabeyim Bilal Tunç’un Bediüzzaman Said Nursi’nin Burdur’a sürgünü ile ilgili çalışmalarını merakla takip ederken bu arada heyecanlı sorguları bizi de bu konu üzerinde araştırmaya sevk etti. Gerek Risale-i Nur eserlerinde gerekse yazılan Bedîüzzamân biyografilerinde bu konuda net bir tarih tespiti yapılamamıştır. Ancak Bediüzzaman’ın sürgüne yollandığı güzergahta alıkonduğu İstanbul’da o sıralarda 1926 senesinde meydana gelen ve risalelerde bahsi geçen meşihat yangını bize ipucu vermektedir.

Bediüzzaman söz konusu yangını “Ben menfî olarak İstanbul’a getirildiğim vakit bir zaman Meşihat-ı İslâmiye dairesinde bulunan Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyedeki hizmet-i Kur’âniyeye çalıştığım için, o alâkadarlık cihetinde, "Meşihat dairesi ne haldedir?" diye sordum. Eyvah! Öyle bir cevap aldım ki, ruhum, kalbim ve fikrim titrediler ve ağladılar. Sorduğum adam dedi ki: "Yüzer sene envar-ı şeriatın mazharı olmuş olan o daire, şimdi büyük kızların lisesi ve mel’abegâhıdır." İşte o vakit öyle bir hâlet-i ruhiyeye giriftar oldum ki, dünya başıma yıkılmış gibi oldu. Kuvvetim yok, kerametim yok; kemal-i me’yusiyetle ah vah diyerek dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih oldum. Ve bizim gibi kalbleri yanan çok zatların hararetli ahları, benim âhıma iltihak ettiler. Hatırıma gelmiyor ki, acaba Şeyh-i Geylânî’nin duasını ve himmetini, duamıza yardım için istedim mi, istemedim mi? Bilmiyorum. Fakat her halde o eskiden beri nurlar yeri olmuş bir yeri zulmetten kurtarmak için, bizim gibilerin ahlarını ateşlendiren onun duasıdır ve himmetidir. İşte o gece Meşihat kısmen yandı. (S.T.Gaybî)" diye anlatır.

Burdur sürgün tarihi ile ilgili bir diğer önemli ipucu ise, Genelkurmay Başkanı Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak’ın Burdur ziyaretidir. Risale-i Nur’da yayınlanmayan kısımlar dışında Fevzi Çakmak konusu değişik eserlerde sadece bir defa geçer. İşte o ifadeler:

"Bedîüzzamân Said Nursî Burdur’da iken, bir gün o zamanın Erkan-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Mareşal Fevzi Çakmak Burdur’a geliyor. Vali, Mareşale, "Said Nursî hükûmete itaat etmiyor; gelenlere dînî dersler veriyor" diye, şekvada bulunuyor. Mareşal Fevzi Çakmak, Bediüzzaman’ın ne kadar dahî ve ne kadar manevî büyük ve müstakîm bir zat olduğunu bildiği için, diyor ki: "Bediüzzaman’dan zarar gelmez; ilişmeyiniz, hürmet ediniz.” (Tarihçe-i Hayat, Sayfa 136)

İşte biz de bu ifadelerden hareket ile Fevzi Çakmak’ın Burdur’a geliş tarihini araştırmaya koyulduk. Başta basit gibi gelen bu tarih tespit meselesi tam iki sene zihnimizi meşgul etti. Paşa ile ilgili kitap makale ve yazıları gerek internet ortamında gerekse kütüphaneye gitmek suretiyle araştırmamıza rağmen bir türlü sonuç alamadık. Daha sonra başta Burdur Valiliği olmak üzere Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlıklarından Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde bilgi edinmek istedik ama nafile. Bu konuda hiçbir yerden bilgi alamadık. Hatta Burdur Valiliğince gelen cevapta böyle bir ziyaretin gerçekleşmemiş olduğu ifade edildi.

Fevzi paşa ile o zamanın (1925-1927) Burdur Valisi Mahmut Celal Berker arasında geçen görüşmeler Bedîüzzamân’a nasıl ulaştırılmıştı? Risale-i Nur eserleri dışında hiçbir tarihi kayıtta Fevzi Paşa’nın Burdur ziyareti ile ilgili bilgiye rastlanmamaktadır. Fevzi Çakmak’ın hayatı boyunca titizlikle tuttuğu günlükleri araştıran kitaplara göz attığımızda bir tarihi gerçekle daha karşılaştık. Paşanın 1922 ile 1946 yılları arasında tuttuğu günlüklerin kayıp olduğunu öğrendik. Bu durum günlüklerin derlendiği eserde şöyle ifade edilir:

“Maddi kanıtlarla ispatlamam mümkün olmasa da, Fevzi Çakmak'ın, hayatının en azından kırk yıllık dönemini kaydettiğine inanıyorum. 1911'de başlayan elimizdeki ilk defter ile 1950'de ölümünden sadece bir hafta öncesine kadar tutulmaya devam edilen son defter arasında hiç bir gücün onu yazmaktan alıkoymuş olduğunu sanmıyorum. Bu inancımda üç dayanağım bulunuyor. İlki, Mareşal'in son günlerinde, bir hastahanede dahi yazmaya devam etmiş olmasıdır. İkincisi, 1957 yılında eşi Fitnat Hanım'ın bir röportajdaki sözleri ve üçüncü olarak da günlüklerden birinin sayfaları arasında bulduğum kısa bir yazının içeriğidir. Fevzi Çakmak'ın 1922 ile 1949 arasındaki günlük notların şimdilik bulunamamış olduğunu ama ilerde bir gün meydana çıkacağını ümit ediyorum.

Uzunca bir zaman kayıp defterlerin izini bulmaya uğraştım. Başaramayınca da çalışmamı 1911-1921 arasındaki on bir seneyi gün gün, adım adım, iklim iklim Fevzi Çakmak ile beraber yaşamak demek olan dört defterle sınırlamaya ama 1950 tarihli en son iki günlüğe de yer ayırmaya karar verdim. Aradaki uzun tarihi boşluğu biyografi şeklinde doldurmayarak kayıp günlüklerin bir gün ışığa çıkışını beklemeyi daha uygun buldum. (Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri-Nilüfer Hatemi .YKY'de 2. Baskı: Nisan 2010)

Yazarımızın ümit ettiği gerçekleşir ve paşanın yayınlanamayan günlükleri ortaya çıkarsa belki de Paşanın zamanın Burdur valisi ile arasında geçen görüşmenin ayrıntılarına veya Bedîüzzamân ile ilgili düşüncelerine ulaşabileceğiz.

Bediüzzaman’ın Burdur’a geliş tarihini belge üzerinde araştıramadıysak da, sanal âlemde tanıştığımız Burdur tarihi yazarı araştırmacı Hayati Kuzucu beyin verdiği malumatlar çok değerli. Kuzucu bildiklerini ve tespitlerini bize şöyle aktardı:

”Fevzi Çakmak 1926 yılında Burdur’u ziyaret etmiştir. Kendisi son derece gösterişli törenlerle karşılanmıştır. Valiliği ziyaret etmiş, halk kendisini hükümet konağı önünde büyük bir nümayişle teşyi etmiştir. Burdur’un ileri gelenleri bizzat paşayla görüşmüşler. Bu arada bazıları Said-i Nursi’yi şikâyette bulunmuşlar. O sırada Said-i Nursi Burdur’da sürgün yaşıyordu ve Hacı Abdullah camiinde barınıyordu. Paşa onun rahatsız edilmemesini söylemiştir. Ziyaret tam şapka kanununun bütün hızıyla uygulandığı bir sırada vuku bulmuştur. Ancak ay ve gün olarak bu ziyaretin tarihini bulamadım.”

Burdur sürgünü ile ilgili elimizde bulunan sürgün belgelerinden birinde Üstadla Burdur’da kalan Savurlu Abdülgani Efendinin Burdur’dan 17.01.1927 tarihli yazışmada Balıkesir'e naklinin yapıldığını görüyoruz. Demek ki bu zat üstadla Burdur'da 1926 senesinde kalmış. Fakat hangi aylarda kaldığına dair elimizde henüz bir belge yok. Bu konularla ilgili belge taramalarımız devam ediyor.

Bediüzzaman’ın Burdur sürgün hayatına dair yeterli bilgi ve belgeye sahip değiliz. Yapılan araştırmalar sadece şahitlerin anlatımıyla sınırlı kalmıştır. Ama ne yazık ki şahitlerin anlatımında da konu bütünlüğünü yakalayamıyoruz. Çünkü her şahit değişik şeylere temas etmiş, bazı durumlarda da yer ve şahıs isimlerinin birbirine karıştırıldığı gözlenmiştir. O döneme ait devlet arşivlerinin hâlâ kapalı olması araştırmaları zora sokmaktadır. İlgili arşiv belgelerinin açıklanması halinde Bediüzzaman’ın sürgün tarihi yanında Burdur’a gelişlerinin saatini bile öğrenebileceğiz.

1925 yılının Şubat ayı başlarında patlak veren Şeyh Said hadisesini bahane eden devrin iktidarı, çıkarılan 31.05.1926 tarih ve 885 sayılı iskân kanunuyla bölgenin önde gelen maddî-manevî güçlü ailelerini ve şahısları, batıda mecburî iskâna tabi tutmuştu. İşte Bedîüzzamân da Van’da elini dünyadan tamamen çektiği yerinden alınıp Burdur’a sürgüne yollanır. Bu Bediüzzaman’ın hayatında Cumhuriyet döneminin ilk sürgünüdür. Burdur, Nur hizmetinin ilk merkezi olup, Risâle-i Nur’un çekirdeği hükmünde olan “Nur’un İlk Kapısı” isimli ilk risâle burada telif edilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum