‘Feragat’ ve ‘Fedakârlık’ arasındaki fark, Bediüzzaman’ın hayatından örnekler

‘Feragat’ ve ‘Fedakârlık’ arasındaki fark, Bediüzzaman’ın hayatından örnekler

"Feragat" ile "Fedakârlık" arasındaki fark nedir? Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hayatından misaller verebilir misiniz?

Mücadelesiz, feragatsız, ızdırabsız ve fedakârlık yapmadan hiçbir dava kök tutmamıştır. Her zaman İslam ve iman davası fedailer istemiştir. Feragat edecek adamlar beklemektedir. Elimizden geldiğince elde ettiğimiz şeylerden fedakârlık, daha elde etmediğimiz şeylerden de feragat etmemiz gerekir.

Unutulmasın ki; bir şeyin değeri feda edilen şeylerle ve feragat edilen durumlarla kıymet ve değer kazanır. O zaman gayret ve himmetimiz, feragat ve fedakârlığımız ile ölçülecektir.

"Evet çok kahramanlar, çok İslam fedaileri ve çok vatanperverler gelmişler. Hepsi büyük fedakârlık ve kahramanlıkla millete, vatana hizmet etmişler. Fakat o hizmetlerinin neticesinde layık oldukları mükâfat onlara verilmiş. Her birisi birer mükâfata mazhar olmuşlar." (Emirdağ Lahikası-II, 89. Mektup)

"Zira bu yol; peygamberlerin, velilerin, âriflerin, sâlihlerin ve bilhâssa canını canana seve seve feda eden ve sayısı milyonlara sığmayan kahraman şehidlerin mukaddes yoludur. Artık bu çetin yolda yürümek isteyenler, her an karşılarına dikilecek olan müdhiş maniaları daima göz önünde tutmaları lâzımdır. Evet bu yolda yürüyecek olanların; sizdeki sarsılmak bilmeyen imanla, yüksek ve İlahî irfanla ve bilhâssa hârikulâde ihlas ve feragatla mücehhez olmaları gerektir." (Tarihçe-i Hayat, Risale-i Nur ve Hariç Memleketler: Ali Ulvi'nin Mektubu)

Hele ki bu ahir zamanda en çok fedakârlığın ve feragatın lazım olduğu zamandır.

"Evet kardeşlerim; bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hadiseler içinde, hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir." (Kastamonu Lahikası, 120. Mektup: Said Nursi)

FERAGAT İLE FEDARKÂRLIĞIN FARKI

Feragat, kendi isteğiyle hakkından vazgeçmektir. Yani daha genel bir ifade ile ele geçmeden, elde etmeden göz dikmeden vazgeçmektir. Müstakbel ile ilgilidir. Fedakârlığın üstü feragattır. Feragatte kesinlikle bir menfaat ve karşılık söz konusu değildir.

Fedakârlık ise elde ettikten sonra ondan vazgeçmektir. Yani mazi söz konusudur ve mazideki bir şeyden vazgeçiş ile ilgilidir. Feragat, fedakârlıktan daha zordur. Fedakârlıkta karşılık ve menfaat olabilir.

Mesela, "fedakârlıkta bir menfaat olabilir" hususunda Bediüzzaman Hazretleri Ermeni fedaileri için şu sözü kullanır; "Madem fâni dünya hayatı, küçücük ve menfî milliyetin muvakkat menfaati ve selameti için bu harika fedakârlığı yapan Ermeni fedaileri karşımızda görünürler." (Şualar, On Dördüncü Şua)

Fedakârlık kelimesi Risale-i Nur'da genelde şefkat ile beraber kullanılması çok manidardır. Çünkü şefkat ancak elde edilen şeye karşı yapılır. Bir çocuk veya sahibi olduğu mahlukata veya alaka kurduğu masnuata karşıdır. Bu da mazide olup, fedakârlık kelimesi ile birlikte kullanılması muvafık olmuştur. Eğer fedakârlık, şefkatten dolayı ise onda karşılık ve menfaat beklenilmez.

"Bu şefkatteki fedakârlık, hakiki bir ihlası ve mukabelesiz bir fedakârlık manasını ifade ettiğinden, şimdi bu zamanda pek çok ehemmiyeti var." (Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a)

Ayrıca Bediüzzaman, müstakbeldeki muhtemel olan durumlardan ve nimetlerden vazgeçtiğini ifade için feragat kelimesinı kullanmıştır. Mesela, hizmeti imaniyenin ihlas ve safiyeti için mebusluğu, üç yüz lira maaşı, hem Diyanet Riyaseti dairesinde Dârü'l-Hikmet'teki eski vazifesini, hem şarkta Şeyh Sünusî'nin yerine vaiz-i umumiyi, hem bir köşk tahsisi gibi teklifleri kabul etmemesi feragat ile ilgilidir.

"İstedikleri takdirde dünya nimetleri kendilerine yâr olduğu halde; her türlü şahsî, dünyevî rütbelerden, varlıklardan feragatla, ömürlerini Risale-i Nur'un hizmetine vakfetmişlerdir." (Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı)

Ayrıca mesela Tarihçe-i Hayat kitabında "Ali Ulvi Kurucu"nun önsözüne baktığımızda feragat ile ilgili bölümde evlilik konusuna değinmesi, ayrıca diğer yerlerde istiğna, arzu, istek, nefisten, siyasetten, fâni şahsiyetten bahsederken feragat kelimesini kullanması çok manidardır. Hatta o bölümdeki şu söz feragattn zirvesini ve şâhikasını bize şöyle ifade etmiştir.

"Allâme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi merhumdan, feragate ait şöyle bir söz işitmiştim: "İslâm, bugün öyle mücahidler ister ki; dünyasını değil, âhiretini dahi feda etmeye hazır olacak." (Tarihçe-i Hayat, Ön Söz)

"Sıddık-ı Ekber (Radıyallahu Anhü) demiştir ki: 'Cehennem'de vücudum o kadar büyüsün ki, ehl-i imana yer kalmasın.' Bedîüzzaman, bu gayet ulvi seciyenin bir lem'acığına mazhar olmak için, 'Birkaç adamın imanını kurtarmak için cehenneme girmeye hazırım.' diye fedakârlığın şâhikasına yükselmiş ve böyle olduğu, Kur'an ve İslamiyet'in fedai ve muhlis bir hâdimi olduğu, seksen senelik hayatının şehadetiyle sabit olmuştur." (Sözler, Konferans)

Mesela, Darü'l-Hikmet'teki azalığından fedakârlık etmesi, hem candan, maldan, maaştan, paradan vazgeçtiğini bahsederken fedakârlık kelimesini kullanması, elde edilen şeyden fedakârlık edildiğinin göstergesidir.

Ayrıca fedakârlığına karşı feragatle karşılık vermek çok üstün bir ahlaktır. Bir umumi menfaate karşı muhtemel şahsi menfaati terk etmek de feragattır. Bu da çok üstün zatlarda bulunur.

"Sen madem fedakârsın; ben de o fedakârlığa mukabil, menfaatınızı menfaatıma tercih ediyorum, gücenme! O da bu sırrı anladıktan sonra kabul etti, gücenmedi." (Barla Lahikası, 119. Mektup: Said'in Fıkrasıdır)

Mesela, Bediüzzaman Hazretleri kendi yerinde hasta olan ve hatta bir başkasının kendi yerine ömrünü verip ölmesi gibi durumlarda fedakârlık kelimesini kullanması, fedakârlığın elde edilen şeylerle alakalı olduğunun ayrı bir delilidir.

"Belki sen bana yardım etmek için, eski zamanda birbirinin bedeline hasta olması ve ölmesi gibi harika fedakârlık gösteren zatlar gibi, benim bir parça rahatsızlığımı aldın." (Şualar, On Üçüncü Şua)

Etimolojik bakımından bakarsak şu sonuca varabiliriz:

Fedakârlık kök açısından فادي kelimesinden gelir. Her zaman ب harfi ceriyle gelir. Feragat ise تفرغ kelimesinden gelir. عن veya maksat ifade eden ل harfi ceriyle gelir. ب harfi ceri ile elde edilen şeyin feda edilmesi söz konusudur. Çünkü ب harfinde bitişiklik ve beraberlik manası vardır. Ama ل harfi ceri ile feragat, bir amaç uğruna gelecekteki bir şeyi adamak manasına gelir ki o da müstakbel ile ilgili olup, daha ele gelmeden, elde etmeden vazgeçmek, terk etmek manasına gelir. عن olsa bile uzaklık bildirir ki o da müstakbeldeki bir durumdan vazgeçme manasına gelir.

Sorularla Risale

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.