Ey yahudiler! Benden korkun ve âyetlerimi az bir fiyata satmayın!

Ey yahudiler! Benden korkun ve âyetlerimi az bir fiyata satmayın!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 43-47. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

43-Peki içinde Allah’ın hükmü (recim emri) bulunan Tevrât yanlarında olduğu (ve sana inanmadıkları) hâlde, nasıl seni hakem yapıyorlar (da) sonra bunun ardından (senin hükmünden) yüz çeviriyorlar? Çünki onlar mü’min kimseler değillerdir.

44-İçinde bir hidâyet ve bir nûr bulunan Tevrât’ı muhakkak ki biz indirdik. (Allah’a) teslîm olmuş peygamberler, yahudi olanlara onunla (Tevrât’la) hüküm verirlerdi; Allah’ın Kitâbı’nı muhâfazaya me’mur edilmeleri sebebiyle Rabbânîler (ilim ve ihlâsla kulluk ederek Rabb’e mensub olan kimseler) ve ahbâr (ilim sâhibi zâtlar) da (onunla hüküm verirlerdi); çünki (onlar,) ona gözcülük eden (tahriften koruyan) kimseler idiler. (Ey yahudiler!) O hâlde insanlardan korkmayın; ancak benden korkun ve âyetlerimi az bir fiyata (geçici dünya menfaatleri mukabilinde) satmayın! (Tevrât’ı tahrîf etmeyin!) Artık kim Allah’ın indirdiğiyle (inkâr ederek) hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.(*)

45-Hem onda (Tevrât’ta, yahudilerin) üzerlerine: “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak ve dişe diş; yaralara ise (karşılıklı) kısas (vardır)!” diye yazdık. Fakat kim bunu (kısas hakkını) bağışlarsa, o takdirde bu onun (günahları) için bir keffâret olur. Kim de (inandığı hâlde aksini yaparak) Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.

46-Ardından da onların (o peygamberlerin) izleri üzerine, kendinden önceki Tevrât’ı tasdîk edici olarak Meryemoğlu Îsâ’yı gönderdik. Ona da içinde bir hidâyet ve bir nûr bulunan, ve kendinden önceki Tevrât’ı tasdîk edici, takvâ sâhibleri için de bir hidâyet ve bir nasîhat olan İncîl’i verdik.

47-Ve İncîl ehli, Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsin (diye buyurduk)! Artık kim (inandığı hâlde amel etmeyerek) Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.

(*)Bu âyetle, 45. ve 47. âyetlerde geçen “kâfirler, zâlimler ve fâsıklar” sıfatlarından birincisi, inkâr edenleri; diğer ikisi ise, îmânı olduğu hâlde bunun gereğini yapmayan kimseleri ifâde eder. Zirâ Hz. İkrime (ra)’den gelen rivâyete göre, “Onlar kâfirlerin ta kendileridir” ta‘bîri, hem kalben hem de lisânen ilâhi hükümleri inkâr edenleri içine alır. Hâlbuki Allah’ın hükümlerini kalbiyle bilip, lisânıyla da bunu ikrâr ettiği hâlde buna zıt olan amelleri işleyen kimseler yâni zâlimler ve fâsıklar, aslında Allah’ın indirdiği ile hükmetmiş ama onu bi’l-fiil yapmamış olurlar. Dolayısıyla böyle kimseler sırf bu amellerinden dolayı kâfirler sınıfına dâhil olmazlar. (Râzî, c. 6/12, 6-13)