Eserlerden kazandırmak istenilen

Bediüzzaman eserleriyle okuyucusuna ne kazandırmak istiyordu? Okumak mı? Anlamak mı? Sadece okuyup metnin manevi feyzinden istifade etmek mi? Bakmasını öğrenmek mi? Görmesini öğrenmek mi? Metinden hareketle tefekkür boyutunda düşünmek mi?

Farklı metinlerde farklı gayeler düşünmüş. Mesela 33. Sözün başındaki ayetten hareket edelim. Bu ayet özellikle seçilmiş ve bu yüzden izah edilmiş bir ayet.

“Gerek içinde yaşadıkları alemin her tarafında gerekse kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ta ki Kur’an‘ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun Rabbinin herşeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet Suresi)

Bu ayetten hareket ederek Bediüzzaman’ın maksadını görürüz. Alemden ve insanın nefsinden ayetler, deliller göstermek. Bediüzzaman ayet kelimesine pencere anlamı vermiş, pencere de açıldığı alemden alemin sahibine deliller, ayetler gösterir. Kur’an’ın hedefini kendine nasıl gaye edinmiş değil mi? Allah bu pencerelerden görünen delilleri evvel emirde görmüş, biz de onlara bakıyoruz. Allah ayetleri ile fiziki ayetleri ifade ediyor ve bize de “ayetin mucibince bakın” diyor. Bediüzzaman da “baş üstüne” deyip bize bütün alemi ve onun numune-i harikası olan insandan gösteriyor. Açılıp yapraklarına bakılan ve mezara üflenen ayetleri insana bakmak ve görmek ve düşünmekte mikyas ediyor. Metinle ayet arasındaki background, arka plan bu değil mi? Camide Kur’an okyanusuna ta uzaklardan uzaklardan bakıyoruz. Taziyelerde okuyor yine uzaklardan bile bakamıyoruz. 150 bin hafız tescillenmiş hepsi okuyor mu yoksa baktırıyor mu düşündürüyor mu?

Metnin gayesi aleme ve insanın kendine bakmasını öğrenmek.

Üniversitelerin sanat tarihi ve felsefe bölümlerine Kur’an‘ın bakmak, görmek ve düşünmek gibi felsefenin de, sanatın da asıl gayesi olan telakkilerini sokmadıktan sonra, bir şey söylemek istemiyorum. Ahmet Kutsi Tecer Folklor Araştırmaları Derneğini kurunca sevinir “Türk folkloru kurtuldu” der. Dolaştığı her coğrafyada insanımızın dini veya sanata dönük ve eşyalara, olaylara sinmiş folklorik görüntülerini tesbit edermiş. Birgün bir mezar taşındaki motifleri ve yazıları yazmış yolda arabayla giderken. Bir gün şekere zam gelecek o da ta milletvekili, eşi Meliha Hanım ona “Tecer bir çuval şeker alsana” der. O da “Bana bak Meliha benim adım Meliha değil Ahmet Kutsi bu millet çayı ne ile içerse ben de onunla içerim, kuru üzüm getirtir, onunla içerim“ demiş.

Bediüzzaman yazdığı metnin değerini en iyi kendi biliyor. Tefsir ve yorum tarihinde, dinler tarihinde, felsefe ve sanat tarihinde, kelam ilminde, bilim tarihinde, Kur’an ve ehadis-i şerife muhitinde daha neler neler. Birgün sobadan ciddi duman çıkar ve kendisi “siz kime hizmet ettiğinizi bilmiyorsunuz, kardeşim ben önemli bir adamım” demiş. Biz ne bilelim bir filozof akdeniz kavimlerini akdenizin etrafında dolaşan kurbağalara benzetiyor, biz de Bediüzzaman’ın ikliminde neyiz? Orda kal Himmet uç!

Metnin değerini biliyor ve şöyle dua ediyor. “Hz. Musa Aleyhissselama denizi, Hazreti İbrahim aleyhisselama ateşi, Hz. Davut aleyhisselama dağı, demiri, Hz. Süleyman aleyhisselama cin ve insi, Hz. Muhammed Aleyhisselama şems ve kameri teshir ettiğin gibi Risale-i Nur’a kalpleri ve akılları musahhar yap.” Bediüzzaman sadece kalbi değil aklı da ekliyor muhataplarına. Aynı duayı biz de edelim ama…

Pencereler risalesinin anlattığı iki muhit var biri insan biri alem. Bediüzzaman içli, dışlı, harici, dahili, insani, evreni gözlemleri ile müşahadeleri ile o alemleri müdakkikane ve muşikafane,  muhakkikane, bir insan ve evren teleskobu, mikroskobu gibi görmüş ve anlatmış, bu eserin muhiti, takat-ı beşerin fevkinde.

Pencereler risalesinde otuz üç pencere var ama bunlar sayı ile ifade edilmez. Kendisi “hadsiz“ diyor. Bak şöyle diyor. “Şimdi şu hadsiz pencerelerden elbette haddimizin fevkinde olarak bahse girişmeyeceğiz. Onları ilmi muhiti ilahiye havale edep, otuz üç adet-i mübarekesine muvafık olmak için otuz üç pencereye icmali ve muhtasar bir surette işaret edip izahını sair sözlere havale ederiz.“

Daha ikinci pencereye gelmedik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum