Entelijansiya ve Nur Risaleleri

Bir ülkedeki aydınların, rahmetli Cemil Meriç’in deyişiyle entelijansiyanın o ülkede doğmuş, büyümüş ve bu ülke evlatları başta olmak üzere dünyanın her tarafındaki insanlar üzerinde etkide bulunmuş değerleri bilmesi ve okuması beklenir. Bu değerlerden haberdar değillerse, o ülke üstünde içtimai, siyasi ve bilimsel analizleri eksik ve yavan kalır.

Bir ülkenin değerleri, o ülke toprağında yetişen meyveler gibidir. Onlardan bihaber olunca o ülkeyi hakkıyla tanımış olamazsınız.

Doğu toplumlarının son 300-400 yılda çoraklaştığı ve artık eskisi gibi münbit olmadığı, düşünürlerin yeterli miktarda çıkmadığı iddia edilir. Bir ölçüde bu sav doğrudur da.
Lakin bu iddia sahiplerinin doğunun çok yönlü evlatlarından bihaber olduğu da vakidir.

Bu ülkede yaşayan entelijansiya, bir Alman Hegel’i, bir Cezayir asıllı Fransız Althusser’i, bir Fransız Derida’yı, bir İtalyan Gramschi’yi, bir Alman Kant’ı, bir Fransız Foucault’u bildiği kadar bir Said Nursi’yi, bir Cemil Meriç’i, bir Necip Fazıl’ı bilmesi ve okuması gerekir.  

Bu ülkenin değerlerden özellikle Said Nursi geniş halk kitleleri nezdinde en çok okunanı olsa da entelijansiya tarafından en az okunanıdır.

Bu ülkedeki aydınların Said Nursi’yi anlaması gerektiğini düşünmüyorum ama en azından okuması gerektiğini düşünüyorum.

Ama şu soru da makbul bir sorudur: “Neden aydınlar Said Nursi isminden özellikle uzak dururlar, araya bu derece mesafe koymalarında Said Nursi’yi takip edenlerin suçu yok mudur?”

nursi_serif_mardin.jpgBence rejim muhibleri suçu kadar olmasa da bir suçları vardır.
Örneğin, Şerif Mardin dünyada sosyolog, tarihçi ve entellektüel olarak önemli bir yer edinmiştir. Hem kavramlara, hem toplumun dinamiklerine oldukça yatkın olan önemli bir bilim adamıdır. Osmanlı’nın son dönemi üzerine yaptığı çalışmalar oldukça iyi çalışmalardır.

Bu aydın şahsiyetin Risale-i Nur üstüne inceleme yapmasında Cemil Meriç’in önemli bir etkisi olmuştur. Cemil Meriç’in Said Nursi’yi okuması üzerinde de Suat Alkan ve Muhsin Demirel önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Hatta, yıllar önce Cemil Meriç’in ‘Lamia’ya Mektuplar’ adlı mektuplarının yer aldığı ve sonradan kitaplaştırılmış eserinde yer alan ilginç bir not okumuş ve çok heyecanlanmıştım. O notta Cemil Meriç’in “Rasim Özdenören geldi ve beni dinledikten sonra pek memnun kalmadı ve gitti. Sonradan öğrendim ki beni Muhsin Demirel’e şikayet etmiş” dediği kaydedilmiştir. Bu meseleyi Muhsin Demirel’e sorduğumda çok önemli bir mesele olmadığını ve tam olarak hatırlamadığını belirterek tevazu gösterdi.

Bilindiği gibi Muhsin Demirel, Cemil Meriç merhuma bir çok defa kitap okumuştur. Anlaşılan önemli bir etki de bırakmıştır. Bu etki sebebiyledir ki Cemil Meriç Şerif Mardin’e Risale-i Nur üstünde çalışmasını Suat Alkan vasıtasıyla tavsiye eder.

Cemil Meriç “sosyoloji notları”nda şunları kaydeder: “Intelijensiyamiz kendi dünyasından kopmuştu. Bir kazazededir. Sığınacağı hiçbir ada yoktur. Kendi medeniyetini inkar ettikten sonra, ölü medeniyetlerden kendine ecdad arar. Cami avlusunda bulunmuş bir çocuktur. Kültürü almıştır, irfanı atmıştır. Medeniyeti almıştır, ümranı atmak için. Çünkü irfanını ve ümranı bilmez.”

Esasen Cemil Meriç, intelijensiyamızın bu harap durumda kurtulması için kendi irfanı ile barışması gerektiğinin farkındadır. Bunun için bu irfanın yılmaz bekçilerini okumak ve üzerinde durmak gerekir.

serif_mardin_kitap.jpgBu minvalden hareketle Cemil Meriç tarafından Şerif Mardin’e  götürülen öneri Mardin tarafından kabul edilir ve çalışmalarına başlar. Bu çalışmaların sonunda “Bediüzzaman Said Nursi Olayı” ortaya çıkar. Eser muhteviyat olarak Risale-i Nur’a aşina olan kişiler için tatmin edici değildir. Ama kendi içinde bilimsel bir metod yapılmış ilk araştırma olması hasebiyle oldukça büyük bir önem arz eder.

Mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişi heyetinin Risale-i Nuru incelemesini bile heyecanla karşılayan Üstad Said Nursi eğer böyle bir incelemeyi görmüş olsaydı tüm eksikliklerine rağmen bu çalışmanın başka zihinlerde oluşturacağı soru işaretlerinin önemli bir ivmeyi başlatacağını düşünürek sevinçle karşılardı. Nitekim Üstad’ın yakın talebeleri bu çalışmanın arka planını görerek sevinçle karşılamışlardır.

Burada şunu kaydetmekte fayda var; ABD’de en iyi okullarda tamamen povitizist bir çerçevede eğitim görmüş Şerif Mardin’den Metin Karabaşoğlu ayarında bir kitap yazmasını beklemek safdilliktir.

Zaten kendini bir nötr sosyolog olarak gören bir bilim adamının bir Nur Talebesi gibi bir kitap yazması ve onun gibi tespitlerde bulunması mümkün değildir.

Fakat bu çalışma sonrasında eli kalem tutan bazı nur talebeleri bu çalışmaya ağır eleştirilerde bulundular. Bu eleştirilerden haberdar olan Şerif Mardin’in bu eleştiriler karşısında üzüldüğü ve Risale-i Nur üstünde çalışma yapmayı askıya aldığını duyunca çok üzülmüştüm.

Nitekim kendisini ağır şekilde eleştiren bir yazar abimiz ile Şerif Mardin yüzyüze getirildiğinde yazar abimizin konuşacak kelime bulamadığı ve mahcup olduğu da bazıları tarafından yakinen bilinir.

Bazı değerli şahsiyetlerin çabaları ile nice seneler geçtikten sonra Şerif Mardin tekrar Risale-i Nur üstünde bir öğrencisini doktora çalışması için görevlendirdiğini işitmiştim ama şu an için bu çalışmanın devam edip etmediğini bilmiyorum.
Eğer devam etmiyorsa yazık olmuştur.

Ama dünyanın her yerinden bir çok araştırmacı Risale-i Nur üstünde çalışma yapmaya başladılar.

Hala Türkiye’deki entelijansiyanın Nur Risalelerine ilgisi eksik ve yetersiz. Bu ilgiyi artırmak ve ilgi duyanların ilgisini canlı tutmak gerektiğini düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum