‘Elalem ne der’ açık hava hapishanesi

Üç gün önce TV’nin birinde “Elalem ne der?” başlıklı bir röportaj yapılmış. Sokaktan bazı kişilere soruluyor. Kimisi büyük bir hapishane, kimisi baskı aracı olduğunu belirtiyor, kimisi de “Elalem umurumda değil”  cevabını veriyor.

Nedir bu elalem? Önce ona bakmak lazım.

Elalem sözlük olarak; başkaları, yabancılar, yani kendinizin dışındaki herkes demektir. Istılah manası da; dini ve kültür değerleri, örf, âdet, töre gibi faktörleri içeren genel anlayış olarak ifade edilebilir.

İnsan dediğimiz varlık; en güzel bir surette yaratılmış, sayısız duygu ve kabiliyetlerle donatılmış, bu duygu ve kabiliyetleri de herhangi bir sınır konmadan serbest bırakılmıştır. Yani insan sınırsız şer işleyebilir, sınırsız duygusallaşabilir, kabiliyetlerini sınırsız geliştirebilir.

İnsanda bir de nefis dediğimiz ve “hep bana hep bana” diyen, hep kötülüğü emreden ve şeytanın telkinleriyle hareket eden bir alet var. Bu aletin, hem insanın kendisinin, hem de toplumun huzuru için frenlenmesi lazım. Peki kim frenleyecek bunu? Elbette elalem. Kim bu elalem? Tabiki önce insanın Yaratıcısı, ardından emaneti teslim ettiği ana-babası, ardından da toplumun ta kendisi.

Elalem deyince perdenin geri tarafında; kendilerini elalemin dışında tasavvur etmeye başlayan, benlik ve enaniyeti pik yapmış, başkalarını düşünmeyen ve başkalarının da kendilerine karışmalarını istemeyen, yalnızlığa itilmiş ya da yalnızlığa çekilmiş, modernlik ya da çağdaşlık adına sapkın davranışları hoşgörü ile karşılayan bir insan tipi çıkıyor karşımıza.

Elbette elalem kavramının da eksik ve yanlış tarafları olabilir. Onlar düzeltilmeli. Ama ne kadar eksiği olursa olsun, elalem aynı zamanda sağduyu demektir. Sağduyunun da yanılgı payı çok azdır.

Elalem kavramının içini dolduracak ve ona istikamet verecek olan da elbette Kur’an ve Sünnettir. Kur’an ve Sünnetin süzgecinden geçmiş elalem, insan için de toplum için de bir terbiye erki, otokontrol aracı, sistemleşme, güzel ahlak, düzen ve güven demektir.

İnsan başıboş yaratılmış değildir. Allah’a karşı sorumluluğu olduğu gibi, eşine, çocuklarına, akrabalarına, komşularına, bütün milletine, insanlığa, içinde soluk aldığı çevresine karşı sorumlulukları vardır. İnsan huzur ve uyum içerisinde yaşamak istiyorsa, bu sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Aksi halde ne kendisi, ne de başkaları huzur bulabilir.

“Elalem beni hiç ilgilendirmez. Ben istediğimi yaparım” demek, başkalarını düşünmemektir. “Başkaları da beni düşünmesin” demektir. Nemelazımcılık yapmaktır. Bu anlayışın kaos doğuracağı muhakkaktır.

Zülfüyare dokununca; “Nereden çıktı bu pis insanlar? Sokakları iğrenç hale getirmişler. Nereden çıktı bu ahlaksızlar? Dışarı adım atamaz olduk. Ortalık hırsızlarla, yankesicilerle, cânîlerle dolup taştı” gibi şikayetlerin, elalemi hesaba katmayanlar tarafından yapıldığı açıkça görülecektir. Tv’lerdeki pembe diziler, ahlaksızlığı ve çıplaklığı neşreden elalemsiz bir dünyadır. Bunlara da elbette bir dur demek lazım.

Bu şikâyetlerin olmaması için, elalemi hor görmemek, akıl süzgecinden geçirip yanlışlarını ayıklayıp doğrularıyla amel etmek, her şeyin güzel tarafına bakarak, asırların bu birikiminden sonuna kadar istifade etmek lazım.

O zaman elalem büyük bir açık hava hapishanesi olmaktan çıkacak, topluma güven ve huzur veren bir güvenlik çemberi haline gelecektir.

Yazımızı elalemin misyonu ile ilgili bir hadis-i şerifle bitirelim:

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum