B. Said ÇİFTÇİ

B. Said ÇİFTÇİ

'Eğer'siz yaşayanlar sadece annelerdir…

Eğer İnsanları…

Nazarlarını benliklerine döndürüp de bakan; kendisinden başka hiç kimseyi beğenmeyen bencil insanları ben, “Eğer İnsanları” olarak adlandırıyorum.
Bu insanların diğer insanlarla iletişimleri “eğer” üzerine kuruludur.

“Eğer beni seversen, ben de seni severim” diyorlar mesela.
“Eğer bunu yaparsam sen de şunu yapar mısın” diye hemen bir karşılık bekliyorlar.
“Eğer yardım edersem sen de bana yardım eder misin?” diye yardım isteyenlerden yaptıkları yardıma mukabil karşılık bekliyorlar.
Kısacası minnet bekliyorlar.

Minnet altında tutarak başka amaçlarına alet etmek istiyorlar.
Yani özgürlüğünüze pranga takmak istiyorlar.
Sizi kendilerine kelepçelemek istiyorlar.
Bu insanlardan şimdilerde oldukça çok var her yerde. Bunların kimi komşumuz, kimi mesai arkadaşımız, kimi akrabamız; hatta belki de kimi en yakınımız.
Peki, bu insanların hepsi de eğerci mi?
Tabii ki hayır...
İstisnası var.

Eğersiz yaşayanlar: Anneler…

Mevcudat, varlıklar içinde eğersiz yaşayanlar sadece ve sadece “Anneler”dir.
Yalnızca insan türünün anneleri değil eğersiz yaşayanlar, hayvanların da anneleri öyledir.
Gazetelerin 3. sayfa haberleri arasında öyle fedakâr anne haberleri yayınlanır ki, okurken tüyleriniz diken diken oluverir.
O şefkat kahramanlarının çektikleri cefalar ve sıkıntılar magazin haberi arasında kaybolur gider.
Bu haberlere bir de hayvanları ekleseydik eğer gazetelerde yer kalmazdı.
Ama ben size hayvanlara özgü bir 3. sayfa haberi yapayım da görün.

Bu öykü eğersiz yaşayan bir tavuğun, bir annenin öyküsü.
Bu mübarek anne, bütün sermayesi kendi hayatı iken, yavrusunu itin, tilkinin veya arslanın ağzından kurtarmak için o yavrucakların bedeline kafasını o canavarlara kaptırma öyküsüdür.

“Güzel ve güneşli bir gündü. Anne (tavuk) her zamanki gibi yavrucuklarını, civcivlerini etrafına almış emin adımlarla çimenler arasına dalmıştı. Bir yandan “gurk gurk” gibisinden garip sesler çıkararak, bulduğu taneciklere civcivlerini davet ederken, arada bir başını kaldırıp birkaç saniye içinde etrafı süzüyor ve kolaçan ediyordu. Yavru civcivler ise böylesine güzel ve mutlu günde annelerinin şefkatli kanatları etrafında mutluluk cikcikleri çıkararak koşuşturuyorlardı.

İşte tam bu sırada çalılıkların ötesinde kendini gizlemekte usta bir çift göz hiç kırpılmadan tavuğa ve yavrularına bakıyordu. Gözlerin hemen altındaki ağızdan ise iştahla birikmiş salyalar damlıyordu yere. Belli ki tilki uygun saldırı anını bekliyordu.
İşte o an geldi. Tilki büyük bir hırıltıyla ve saldırganlığın tüm haşmetiyle anne tavuğa (gurk)  ve civcivlerine dalmıştı bile.

İlk üç saniye önemliydi tilki için. Anneyle baş edemeyeceğini bildiği için dalış noktasına en yakın civcivi gözüne kestirmiş, sonra da saldırıp o civcivi dişlemişti bile. İkincisine dişini geçirmek üzereyken, ensesinde anne tavuğun gaga darbelerini hissetti birden. Anne tavuğun gagası ikinci darbede kan lekesi olmuştu. ‘Şefkatli tavuk cesareti’ galip gelmişti. Belli ki tilki iyi darbe almıştı boynundan.
Tilki can acısıyla başını çevirdiği gibi anne tavuğun kafasını ağzına doldurmuştu bile. Tavuğun koca gövdesi dışarıda çırpınırken civcivler tilkiye beddualar ederek oradan kaçışırlarken, anne tavuğun son sözleri civcivlerin kulaklarında çınlıyordu bile: ‘Ben muhabbet üzerine bir rüşvet, bir ücret, bir mukabele, bir mükâfat istemiyorum. Çünkü mukabilinde bir mükâfat, bir sevap istenilen muhabbet zayıftır, devamsızdır.’

3. sayfanın en popüler bu haberi şu mesaj cümleleriyle bitiyordu:

“Evet, rahmet-i Rabbâniyenin en hürmetli, en halâvetli, en lâtif ve en şirin bir cilvesi olan şefkat-i valide, hakaik-i kâinat içinde en muhterem, en mükerrem bir hakikattir. Ve valide, en kerîm, en rahîm, öyle fedakâr bir dosttur ki, o şefkat saikasıyla, bir valide, bütün dünyasını ve hayatını ve rahatını, veledi için feda eder. Hatta valideliğin en basit ve en ednâ derecesinde olan korkak tavuk, o şefkatin küçücük bir lem'asıyla, yavrusunu müdafaa için ite atılır, arslana saldırır.

“Evet, aç bir arslan zayıf bir yavrusunu kendi nefsine tercih ederek, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna vermesi; hem, korkak tavuk, yavrusunu himâye için ite, aslana saldırması; hem, incir ağacı kendi çamur yiyerek yavrusu olan meyvelerine hâlis süt vermesi, bilbedâhe nihayetsiz Rahîm, Kerîm, Şefîk bir Zâtın hesâbiyle hareket ettiklerini kör olmayana gösteriyorlar. Evet, nebâtât ve behimiyât gibi şuursuzların gayet derecede şuurkârâne ve hakîmâne işler görmesi, bizzarûre gösterir ki, gayet derecede Alîm ve Hakîm birisi vardır ki, onları işlettiriyor; onlar, Onun nâmiyle işliyorlar.

xxx

Rahim isminin en mükemmel tecellisiydi tüm annelerde cilvelenen bu “şefkatli cesaret”…
En şefkatli, en merhametli, kıyamette herkesin “nefsî nefsî” dediği zamanda re’fet ve şefkatinden “ümmetî ümmetî” diyerek ümmetinin bağışlanmasını isteyen o ulu sultandan (sav) başka kim bize şefaat eder ki?
Şefaat ve şefkat…
Bu iki kudsî kanat altından daha güvenli hangi yer, hangi mahal var ki oraya sığınalım?
İşte asr-ı saadet Peygamberinin meslek ve meşrebi bu değil miydi?
Nübüvvet mesleği bu değil miydi?
“Siz sizden ücret istemeyenlere tabi olun!”
Yani size “eğer” demeyen insanlara tabi olun; mazeret bildirmeyen, şöyle mi böyle mi demeyen, gecesini gündüzüne katan hakikat kahramanlarına tabi olunuz.

Sizi minnet altında tutup da özgürlüğünüzü elinizden almak isteyenlere değil, sizi iradenizi hiçbir baskı olmaksızın özgür bırakıp, bu hür iradeyle hakkın kabul edilmesine vesile olanlara ittiba ediniz, uyunuz.
Çünkü nübüvvet mesleği “istisna” düsturunu rehber almıştır.
İstiğna düsturu ise eğer kelimesiyle asla barışmaz.
Çünkü “Ücret” “Eğerin” düşmanıdır.
En masum insanın bile eğer karşılığı olarak hürmet beklediği günümüzde, din ve dünyada izzetle yaşamanın, hizmette bulunmanın lezzetini, nebilere ittiba ederek alınız.
“Ücretimiz yalnız Allah’tandır” diyebilmektir esas beceri.
İşte “Konuşan Yalnız Hakikattir” başlıklı Tarihçe-i Hayat’taki makalenin sırrı da buradadır.
İşte o sır ise “Rağmen İnsanları”nın özellikleridir.
Her günümüz onlara ait olan annelerimizden dualar bekleme ümidiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.