Düşünce iklimi

Kaybedilene fazla anlam vermek!

Bulunduğumuz coğrafya keşkelere müsait. Kaybetmek ve kazanmak an meselesi. Bir yandan fırsatlar bir yandan felaketler… Dünyayı gözümüzde bu kadar büyütmeye gerek yok. Kaybedilene ne çok üzülmeliyiz ne de kazanılana çok sevinmeliyiz. Esas itibariyle insan olarak bu dünyaya gönderilişimiz, ardından mü’min oluşumuz, İslamiyet ile müşerref olmamız, Hz. Peygamberin (a.s.v.) ümmeti oluşumuz ve özellikle Kur’an ile müşerref oluşumuz her iki dünyada bize yeter. Ne kadar sevinsek azdır, her ne kadar bizi burada durdurmazlarsa da, sevkiyat hızla devam etse de tahkiki imanımız bize ahiretten haber vererek bizleri manen rahatlatmaktadır.

Kavga eden iki taraf

Kavgalardan ve mal paylaşımından dolayı İnsanlar mahkemelerden önce kozlarını paylaşmaya çalışıyorlar. Demiyorlar ki “kazanan da kaybeden de ne fark eder ki ikisi de kaybetmiş sayılır.” Kazanan taraf aslında yoktur, kaybeden taraflar vardır, kaybeden ise iki taraftır. Bu nedenle bu fani dünyada mal, mülk, para, pul için kavga etmeye, kan akıtmaya gerek yok. Ölürken kim kendisiyle mezarına kirli bir çorabını götürebilmiş, mümkün mü? Mal da yalan mülk de yalan, mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?

Verdiren verdirdi

Mü’min insan, malı ve mülkü yine Allah yolunda harcamak için isteyebilir. O isterse verebilir. Rızık Cenab-ı Allah’ın taahhüdü altındadır, kimse açlıktan bugüne kadar ölmemiş, ölse de “terkül âdât, minel mühlikat” kuralına uymadığındandır. Allah zenginliği dilediğine ilmi ise isteyene verir. Bu manada boş yere hırs göstermeye gerek yoktur aksi takdirde “hırs sebeb-i hasaret ve mahrumiyettir.” Verdiren verdirirse her şey O’nun yanında çoktur, verdirmez ise ne kadar uğraşırsan uğraş nafile.

Parasızlık ve para

Eskiden insanlar parasızlığa çok dayanırmış, şimdilerde ise paraya dayanamayan insanlar çoğalmış diyorlar. “Bu neyin nesi acaba” derken işin sebebinin israf, kanaatsizlik, aç gözlülük ve hırs olduğunu görüyoruz. Tabi bunun en önemli sebeplerinden birisi de ahiret inancının zayıf oluşundan kaynaklanıyor olmasıdır. Ahiret akidesinin tamamıyla dem ve damarlarımıza kadar işlemesi gerekir. Harama elimizi sürmememiz lazım, helal dairesi her ihtiyaca cevap verir, alın teri çok bereketlidir. Yarın Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağız, meleklerin huzurunda, tüm insanların yanında rezil olmak veya olmamak… Cehennem ateşi veya Cennet bahçesi… Gerisini siz düşünün.

Karz-ı hasen (borç verme)

Eskiden hatırlarım insanları mecbur kaldığında nakit ihtiyacı olduğunda faizli para alacağına evini ipotek ederlerdi. İki yıllığına veya üç yıllığına belli bir ücret ile kiraya verilir gibi yapılırdı. Verilen süre bittiğinde kiracının başta vermiş olduğu ücret ona tekrar geri verilirdi. Kiracı bedava oturmuş sayılırdı, ev sahibinin ise eline nakit geçmiş olurdu. Halbuki toplumda karz-ı hasen dediğimiz borç verme müessesesi bozulmamış olsa idi ihtiyacı olan arkadaş bu yola girmemiş olacaktı. Kim ki darda olan birisinin sıkıntısını giderirse Allah da onun sıkıntısını giderir.

Menfaat üzerine dönen her şey canavardır

Bu dünyada tek taraflı menfaat üzerine kurulan tüm sistemler canavar gibidir, toplumu içten içe kemirir. İster siyaset sahasında menfaat ummak, isterse uhrevi bir amalinizde menfaat beklemek olsun neticede menfaat ihlası kaçırır. Eğer bir amelde ihlas olmaz ise o amelin ruhu da kaybolur gider. Amelimizde amacımız Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır.

Dağ dağa kavuşmaz ama iyilik insanı bulur

“Hakikaten yap iyiliği at denize balık bilmez ise Halik bilir” derler, gerçekten doğrudur. Yapılan iyiliği muhatabınız bilmese, farkında olup ta umursamasa, kadir kıymet bilmese bile biz moralimizi bozmayacağız. Yaptığımız iyilikte yine Allah rızasını gözetmeliyiz. Bununla beraber yapılan iyilikler hiçbir zaman boşa gitmiyor. Darda kalan birisinin sıkıntısını giderdiğinizde onun duası bile yeter. Zorda kalan insanın duasını almak ne güzel bahtiyarlıktır. Vaktiyle yapmış olduğunuz hayır, hasenat ve iyilikler bir gün insanın önüne çıkar. Ya bir gelecek bela ve musibeti defeder veya kendiniz bir sıkıntıya düştüğünüzde aniden birisi Hızır gibi çıkar probleminizi gidermiş olur.

Şükürler olsun O’na

Çok şükür insanız, taş değiliz, bitki değiliz, hayvan değiliz, insan olarak bu âleme gönderilmişiz, ne büyük sonsuz nimet! Bize verilen cüz-i ihtiyarımız, irademiz, şuurumuz hepsi insan olmanın avantajı. Elimizde Risale-i Nur gibi harika bir Kur’an tefsiri var, bize Allah’tan, Hazreti Peygamberden ve ahiretten haber veren, Kur’an-ı Kerimi daha iyi anlamamızı sağlıyor, onları bize tanıttırıyor ve sevdiriyor. Sadece ve sadece yapacağımız iş emrolunduğumuz üzere dosdoğru olmak ve bununla birlikte “doğruluğa layık Müslümanlığı, Müslümanlığa layık doğruluğu” lâyıkıyla yaşamaya çalışmak. Hepsi bu. Hamdolsun O’na ve tüm verdiklerine. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum