Dua yetişir

Peygamber Efendimiz, "Allah'a, kendisiyle isyan etmediğiniz dillerle dua edin." buyurdu. Sahabe: "Ya Rasulallah, hangimizin öyle dili vardır?" deyince de, O: "Birbirinize dua edersiniz. Çünkü sen onun lisanı ile, o da senin lisanınla Allah'a isyan etmemiştir." buyurmuştur. Sahabe inanmıyor günahsız bir ağza. “İnsanoğlu, mutlaka düşmüştür hataya” diyor zamanında. Şimdilerde dilimize yansıdığı şekliyle: Hatasız kul olmaz. Bu kadar çok günaha müptelayken dualarımızın makbuliyeti konusunda endişeye düşmemiz kaçınılmaz oluyor. Biz  kimiz ki duamız fayda versin kardeşimize diye düşünüyoruz. İşte tam da bu noktada peygamber hayatından gelen müjde ferahlatıyor kalbimizi. Günahsız ağızdan yapılan duadır mü’minin mü’mine ettiği dua müjdesini veriyor kalbimize.

İçimizde duası kabul olunacak kişiler mutlaka vardır. İhlasıyla dua dua yalvaranlar… Müstakil olarak kalmaktansa kendimizi böyle bir dairenin içine atmak çok daha cazip geliyor. Kardeşlik diyorlar adına. Böylesi sıkı bir bağ. Birbiri adına kötülük istemeyeceği kesin bir yığın insanın bulunduğu bir daire… Bizim adımıza istenen bir duanın, ihtiyacımızın olduğu bir anda, kabul olacağı bir daire… Yaratanın, içinden duasını  geri çevirmeyeceği kişilerin bulunduğu geniş daire… Kapıların kabul için sık sık açıldığı bir daire…

Duanın gizli kuvveti hepimizce malumdur. Tabi bu gücü kullanabilmek yine bizim irademize bırakılmıştır. Duayı en etkili bir biçimde kullanmak geniş bir daire çizerek işe başlamaktan geçiyor. Bize en uzak olan birileri için dua etmek başta soğuk geliyor. Alakamız yok diyoruz . “Allah’ım seni tanımayanları, peygamberi hak bilmeyenleri hidayete erdir.Onlara da hak dini nasip et.” Demek çoğu zaman dualarımız arasında yer almıyor bile. Oysa bilmiyoruz ki biz onlara dua ederken melekler de bize dua ediyor. Dünyadaki, ülkemizdeki ,memleketimizdeki yakın çevremizdeki ve ailemizdeki insanlara şeklinde gitgide daraltılan bir çerçevede yapılmalı dualar. Zincirin en son halkasında da biz olmalıyız.

Nefis kabul etmeyecek belki en sona kendisinin bırakılmasını. İnsanın nihayetsiz hacata müptela olduğunu hatırlatacak sinsice. Sen de dara düşebilir, hastalanabilirsin dedirtecek insana. Bu sese kulak vermeyecek elbette kalbini peygamber müjdesiyle ferahlatan insan. “Geniş bir dairedeyim ve her durumumda bana günahsız ağızdan dua edecek birçok kardeşim var.” diyerek nefsini susturmasını bilecektir.

Dua etmek aslında ön kabulü olan bir eylem. Zira dua eden adam bilir ki biri vardır. Bu aczi ve fakrı nihayetsiz olan insan için bir dayanak noktasıdır. Hadsiz ihtiyaca cevap verecek yaratıcının kabulüdür. Dünyayı dertsiz tasasız yaşanabilir bir hale getirmek gibi bir hataya düşüyoruz çoğu zaman. Acı, keder olmasın istiyoruz. Tuhaf olan şu ki; bunları yok etme düşüncesiyle bile dertleniyoruz. Dertler bu derece gerçek ve hayatımızın  içinde. Yaşadığımız dünyada dert tasa olması kaçınılmaz; çünkü kalıcı yerimiz bu dünya değil. Edebi yerin bu dünya olmadığına dair birçok delil var.(En çarpıcısı ölüm.)İmtihan yeri ise bu dünya aklımıza gelen birbirini kovalayan iki kelime: “Sınav”, “Zorluk”.Bütün bu zorluklar karşısında sığınacağımız, yükümüzü  inancın sırtına yükleyerek hafifleyeceğimiz bir dayanak noktasıdır dua.

Cevaplanmayacak duanın olmadığını bilerek dua etmeliyiz. Dünyada olmasa da yaptığımız duaların  hesap günü günahlarımıza kefaret olarak karşımıza çıkacağından emin olarak dua etmeliyiz. Terazinin  günah kefesi, sevap kefesini az bir farkla mağlup edince dünyada cevaplanmamış duaların tamamlayıcı olarak kefeye konacağından emin olarak…  Ayet ve hadisle  de sabit olan bu düşünce, cevap yeri dünya olmasa da bıkmadan usanmadan dua etmeye yardımcı olacaktır.

İslamiyet’i yeni seçmiş bir gençten dinlemiş ve çok etkilenmiştim. Müslüman olmasındaki en önemli sebebi şöyle açıklıyordu: Bu çok güzel bir din. Elini açıyorsun ve hiçbir şey yapmaya gerek kalmadan Tanrı ile konuşabiliyorsun. Kiliseye gidip günah çıkarmak şimdi  çok anlamsız geliyor. Evet ,samimi olduğumuz sürece elimizi açtığımız her anımızda her halimizi ona arz edebileceğiz. Konuşabileceğiz aciz lisanımızla; fakat aklımızdan hiç çıkarmadan bulunduğumuz o geniş daireyi. Kardeşlerimizi unutmadan…Onlara en büyük yardımı bu konuşmayla edeceğiz..Yardım etmek  için ise gücümüz elimizde ama elimizde değil dilimizde.

Şu alemde mü’minin mü’mine karşı en büyük yardımı dua iledir (Barla Lahikasından)
Bana dua edin, size icabet edeyim(mü’min /60)
Allah’a duayı size icabet edeceğinden emin olarak ediniz( hadis-i şerif)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum