Dolar, sonun başlangıcında mı?

Sömürgeci gelenek, kanlı soygun sayfalarıyla doldurduğu asırlık muhasebe defterini  kapatıp, yeni bir sömürü defterini sürüme sokmak istiyor.

Fakat mazlum milletlerin kanıyla yazılacak çağdaş sömürge defterinin tasdiki hiç kolay olmayacaktır.

Ortadoğu başta olmak üzere zulme ve haksızlığa karşı her yerde güçlü bir nefret ve uyanış belirtileri var.

Sömürü ve istismara razı olmayan insanlığın küresel vicdanı, giderek güçleniyor. Sosyal ve kültürel sahadaki uyanış belirtileri, geçen asrın ortalarında yankılanan, “İslam uyandı ve uyanıyor” ümidini ete kemiğe büründürüyor.

Gerçek, fıtri ve sahici “cennet-âsâ” baharı özleyen nesiller geliyor.

Baskıcı ulus devletlerin pabucu, 20. asırda, dama atılarak özgürlük iradesi nasıl öne çıktıysa; 21. asırda da sömürgeciliğin pabucu dama atılacak, “eski hal muhal” keyfiyeti, özgürlüğü öne çıkararak çağımızda da hükmünü icra edecektir. Yaşanan her sıkıntı, bir doğum sancısıdır.

“Medeniyetler çatışması” adıyla 1990’larda fitili ateşlenen kolonyal sömürgecilik, bundan sonra meydanı boş bulamayacak, özellikle bu coğrafyayı kolayca teslim alamayacaktır.

Birilerini korkutan, doları silaha dönüştüren sır burada saklıdır.

Uyanış, besleme ve güdümlü terörle artık kontrol edilemiyor.

Hedefteki toplumları teslim almak için organize edilen 15 Temmuz benzeri kaos ve işgal operasyonları başarılı olamıyor.

Küresel operasyonlar, “casus papaz” kurtarmanın peşine düşecek kadar irtifa kaybediyor.

Hepimiz sınandığımız bir süreçten geçiyoruz. “Sureten medeni” fakat gerçekte, “içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu” kimliği ile insani boyutunu kaybetmiş bir dünyanın dayatmalarına muhatabız.

Bir süredir mazlum kitlelerin ve İslam dünyasının umut odağındaki Türkiye, müttefiklerinin akıl tutulmasıyla malul husumetine maruzdur.

Darbeyle tedip edemeyenler dolarla terbiyeye çalışıyor.

“İnsaniyete layık bir maişetle yaşamak” insanlığın ortak değeri ve hedefidir. Bu amaca saygı duymak insan olmanın gereğidir.

Saygınlık, namlunun gücünde değil vicdandadır. Azıcık insanlıktan nasibi olan, “dünyanın, petrol, altın, kömür, demir vb. nesi varsa hepsi benim olsun, başkaları ne olursa olsun” diyemez.

İnsan haklarına saygıyı, adil olmayı, paylaşmayı ve empati yapmayı bilmeyen, egosu, dolarından veya silahından beslenenlerin yedi milyarlık bir dünyada geleceği yoktur. Bu kimlik, medeni ve çağdaş olmanın değil, ancak “Vahşet ve bedeviyet” devirlerinin ilkel insanlarına yakışır bir kimliktir.

Herkes biliyor ki, dolar, Türkiye’nin ekonomik göstergeleri bozuk olduğu için yükselmiyor. Aksine, ülkenin mali yapısı, dövizi stabil tutacak kadar güvenli pozisyona sahiptir. Ne var ki dolar, son bir haftada yetmiş yıllık müttefiki tarafından Türkiye’ye karşı, namertçe saldırı silahına dönüştürülmüştür.

Bugünkü ABD yönetimi, fincancı dükkanına girmiş fil edasıyla uluslararası hukukun olmazsa olmazı olan, “ahde vefa” anlamındaki “pacta sund servanda” ilkesini rafa kaldırmış, ilkel kabile yönetimi vizyonu çiziyor.

Dikkat edilmelidir ki, altına endeksli olarak basıldığı elli yıl öncesine göre dolar, bugün üzerine sığındığı kağıdın değeri kadar bile anlam ifade etmeyen bir illüzyona sahiptir.

Dünya ekonomisinde “balon” aranıyorsa, o balon öncelikle Dolar’da aranmalıdır. Son 2008 krizinin sebebi, inşaat fiyatlarının şişmiş olması idi ve hiç olmazsa, fahiş değerde de olsa, ortada  arsa ve binalar vardı. Günümüz dolarının önünde sadece namlu gölgesi var. Doların, rakam olarak sığındığı kağıttan öte bir değeri yok. Her saldırgan tutum bu gerçeği saklama telaşından başka bir anlam taşımıyor.

Doların yüzüne gerçek mercekli ayna tutup, kendisini dev aynasında görmemesi gerektiğini ona anlatmak gerekiyor. Yirmi sekiz üyeden oluşan Avrupa Birliği (AB), Çin, Rusya ve Türkiye doların bir silah olarak kullanılmasına karşı güçlü bir irade ortaya koyuyor. Böylece ona gerçek aynayı gösteriyorlar.

Toplum olarak “her şerde bir hayır vardır” gerçeğini dolar üzerinden yaşıyoruz.

Türkiye’nin iktidar ve muhalefetiyle, mali kurumları ve sivil toplumuyla son bir haftada dolar operasyonuna verdiği tepki, doların karton kaleden çıkıp, gerçeği boyutuna dönmesi için önemli bir vesiledir.

Dünyada, milli parayla ticaret yapma görüşünün giderek güçlenmesi, dolar tekelinde “sonun başlangıcına gelindiğinin” habercisi kabul edilmelidir.

Nikson, ziyaret için gittiği Moskova hava alanına indiğinde, silahlanmanın tehlikesine işaretle ne demişti:

“Ya hep beraber yaşayacağız, ya hep beraber öleceğiz.”

Doları silah yapanlara duyurulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum