Devlet meşruluktan ayrılamaz

Münasebetsiz konuları tartışmada üzerimize yok. Olur-olmaz demeden her konuyu tartışma gündeminin vazgeçilmez maddelerinden biri haline getirebiliyoruz; hem de çok kısa bir sürede... Sonuçta olmayacak şey yine olmuyor ve biz kıymetli vaktimizi boşuna harcamakla kalıyoruz, ama tartışmaktan vazgeçmeye yine de yanaşmıyoruz.

'Olağanüstü hal' böyle konulardan biri işte... Artan PKK terörü için çare aranırken bir siyasi parti liderinin aklına gelen parlak fikir 'olağanüstü hal uygulamalarına geçmek' oldu; o gün bugündür siyasilerimiz, yorumcularımız, hukukçularımız uygulamanın lehte ve aleyhinde görüşlerini açıklayıp duruyor.

Hem de en akla sığmaz argümanlarla...

Türkiye terörle mücadele yöntemi olarak kitapta yeri olan ne varsa hepsini denemiş bir ülke; sadece 40 bin insanımızı kurban vermedik teröre, bu arada bilinen terörle mücadele yöntemlerini de neredeyse bütünüyle denedik ve tükettik. Artık şu gerçeği ilkokul öğrencileri bile biliyor: Gözünü kan bürümüş ve ölmeyi göze alabilen birkaç kişiden oluşan bir grubun yapamayacağı melânet bulunmuyor. Kanlı eylemlere başvurmak herkesin harcı ve eylemlerin önünü kesmek ya da eylemcileri yaptığına pişman etmek ise neredeyse imkânsız...

"Açılım işe yaramadı" diyenler, son terör saldırılarının ardından bölge insanının sergilediği rahatsızlığa yakından baksınlar; 'açılım' ile gösterilen iyi niyetli yaklaşım teröristi yalnızlığa mahkûm ediyor. Eylemini yapıyor, kan döküyor ve acıtıyor örgüt, ama eskisi gibi sempati toplayamıyor.

Niçin? Terörle mücadelede en etkin yöntem teröristi gerekçesiz bırakmak olduğu için... PKK başkaları namına ve üstüne vazife olmayan bir sebeple kan döken bir örgüt görüntüsünde bugün; 'taşeron' sıfatı üzerine yapışmışsa, sebebi işte budur...

'Olağanüstü hal' ilânını istemek, çözümün askersel dile ihale edilmesinden yana olmak, teröre yeniden 'gerekçe' sağlamaktır. PKK terörü 30 yıla yakın bir süre devam etmiş olan sıkıyönetim ve olağanüstü hal dönemlerinde faaliyete geçti; onların sağladığı zeminde militanlarını yetiştirip palazlandı... Masum insanlara karşı ölümcül saldırılar düzenleyenlerin büyük bir bölümü, ilk gençliğini olağanüstü hal ortamında heba etmiş militanlardır.

PKK'nın gerilemesi, terörden vazgeçme noktasına erişmesi ülkemizin olağan şartlara geçmesiyle, her konunun alenen tartışılabilir hale gelmesi ve özgürlüklerin genişlemesiyle yakından ilişkilidir. Azan terörün 'açılım' ile ilişkisi, teröristin 'açılım' yüzünden gerekçesini elinden kaçırmasıyla ilintilidir; vuruyor terörist, ama bu yolla sonuç alamayacağını da aklında tutuyor.

Umarım, terörle mücadele yürütenler de bunun farkındadırlar.

Devletlerin aklının teröristlerin aklından ileride olması beklenir; devletler teröristten daha sabırlı ve sağduyulu da olmak zorundadır. Terörist, ilk eylemini yaptığı andan itibaren, meşruluktan ve dolayısıyla akıldan kopar; bambaşka bir alanın içerisinde debelenen biri haline dönüşür. Devlet meşruiyet sınırları içerisinde kaldığı sürece teröriste karşı üstünlük sağlar.

Olağanüstü hal ve sıkıyönetim rejimleri, devletin de, karşısında mücadele ettiği teröriste benzemeye başladığı yöntemleri tetikler.

Biz bu yoldan vazgeçeli hayli zaman oluyor. Aynı konuyu sanki yeniymiş gibi şimdi tartışmaya koyulmamız çenemizi yormaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Meşruluktan vazgeçmeyecek bir devlet 'olağanüstü hal' uygulamaz.

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.