Devlet Bediüzzaman projesine sahip çıkmalı

Devlet Bediüzzaman projesine sahip çıkmalı

Bediüzzaman Said Nursi’nin, 23 Mart 1960’da, seksen iki yıllık ömrünü tamamladığı Şanlıurfa’da, vefatının 50. yıl dönümü vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlendi

S. Bahattin Yaşar'ın haberi:

Bediüzzaman Said Nursi’nin, 23 Mart 1960’da, seksen iki yıllık ömrünü tamamladığı Şanlıurfa’da, vefatının 50. yıl dönümü vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlendi. “Bediüzzaman ve Demokratik Açılım” paneline, Yeni Asya Gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, Yeni Asya Gazetesi genel yayın müdürü Kazım Güleçyüz, sosyolog Müfit Yüksel, Harran Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı ve panel yöneticisi olarak  tarihçi Yrd. Doç. Dr. Adem Ölmez katıldı.

Mehmet Kutlular açış konuşmasında, "artık tabuları konuşmalıyız. Tabularla demokrasi olmaz. Bu da ancak milli bir mutabakat ile olacaktır. Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinde ortaya koyduğu yaklaşım, yeni yeni konuşulmaya başlandı. Dileğimiz bu açılımın, düşmanlıklar taşımadan, kardeşlik ruhu içerisinde daha ileri düzeyde gelişmesi ve neticelendirilmesidir. Antidemokratik uygulamalardan en fazla zarar dide olmuş olan bizleriz. Ama hiçbir kazanım da bedelsiz değildir. Bu açılımın altında baskı dönemlerinde işinden olan, aşından olan, maddi dünyasının düzeni bozulan inançlı insanlar ve özellikle de başörtülüler vardır" dedi.

Panel yöneticisi Adem Ölmez ise, Bediüzzaman’ın demokrasi mücadelesinin davranışlarıyla sembol bir isim olduğuna dikkat çekerek, baskılara, sürgünlere, susturmalara karşı yazdıklarıyla ve yaşadıklarıyla mücadelesini sürdürdüğünü ve Türkiye’nin bugün gelinen demokrasi serüveninde özel bir yeri olduğunu belirtti.

Yeni anayasanın topyekün bir değişime ihtiyaç duyduğunu ifade eden Kazım Güleçyüz, pek çok farklı alanlardaki açılım paketlerinin, olgunlaşmamış demokrasinin nedeni olduğunu belirtti. Bediüzzaman’ın Medresütü’z-Zehra üniversite projesine vurgu yapan Güleçyüz, "Bugün ülkede cehalet, fakirlik (zaruret)  ve ihtilaflar varsa, bu işte bu projenin hayata geçirilmemesinin bir sonucudur. Gerçi Risale-i Nurlar bir manevi üniversite olarak işliyor, ama bunun maddi teşekkülü ile birlikte bizdeki eğitim sisteminin de gözden geçirilmesi gerekir" dedi.

Sosyolog Müfit Yüksel Bediüzzaman’ın yetiştiği coğrafyadaki sosyal ve siyasi hareketliliğe dikkat çekti. Yüksel, "1800’lü yıllarda siyasi ve dini otorite ağalık ve Kadirilikten Nakşibendiliğe geçti. Ta Cumhuriyete kadar bu bölgede Nakşi tarikatı otoriteyi sağladı. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde yeni rejim din karşıtı, modernist bir temeli esas alması dolayısıyla tüm Türkiye’de olduğu gibi Doğu bölgelerinde de geleneksel İslami yapı bozulmaya, çökertilmeye başlandı. Cumhuriyete kadar devletle hiçbir problemi olmayan Nakşi şeyhleri, devletin İslam aleyhtarı rejimi ile devlete muhalif konuma geçti. Özellikle Şeyh Said isyanı iplerin koptuğu bir nokta olmuştur. Bu sürede birçok şeyh sürgüne gönderilip, ağır cezalarla cezalandırılmıştır. Bu zamanda Bediüzzaman da, Şeyh Said İsyanı gerekçe gösterilerek sürgüne gönderilen alimlerden birisiydi.” diyerek, tarihsel sürece ve Halidilik ekolü ile Bediüzzaman ekolünün ortak noktalarına dikkatleri çekti.

Yüksel, Bediüzzaman’ın içinden çıktığı mümbit toprağa da işaret ederek, bu coğrafyanın mayasının çok temiz olduğuna ve pek çok alimler yetiştirdiğine işaret etti. Enbiyanın ekserisinin de bu coğrafyada zuhurunun da, bu topraklardaki mana zenginlinin bir göstergesi olduğunu ifade etti. "Halidilik ekolünün medrese ve tekkeleri yaygınlaştırması ve din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte gerekliliği bu süreçte kendini göstermiştir" diyen Yüksel, "Bediüzzaman ise, zamana karşı yeni bir hareket oluşturarak, Medresetü’z-Zehra modelinin bölgedeki problemleri ortadan kaldıracağını ifade etmiş ve bu yolda pek çok adımlar atmıştır" şeklinde sözlerini tamamladı.

Konuşmacılardan Atilla Yargıcı ise, hakiki dindar bir insanın terörist olamayacağına vurgu yaparak, "Müslüman olmayanlar insanlık kardeşimiz, Müslüman olanlar ise din kardeşimizdir" dedi. Medresetü’z- Zehra’nın bir devlet projesi olabileceğine işaret eden Yargıcı, "laikliği dinsizlik olarak uygulamak, din karşıtlığını; ırkçı yaklaşımlar ise, ayrılıkçılığı netice verecektir" dedi.

www.RisaleHaber.com