‘Boş Mezar’dan gelen mesaj

1960 Yılı Ramazan ayının 25’inci günü Hakkın Rahmetine kavuşan Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan ayının 27. Gecesi olan Kadir gecesinde Şanlıurfa’da Dergah’ta defnedilmiştir. Allah başta Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri olmak üzere vefat etmiş olan bütün Risale-i Nur talebelerine ve bütün müminlere rahmet eylesin.

Urfa’daki mezar, onun yaklaşık bir asır İslam’a hizmet eden cansız bedenini bir müddet misafir etmiştir. Ancak bu mezar 59 senedir boş. 27 Mayıs 1960’ta ihtilal oldu ve Milli Birlik Komitesi, Bediüzzaman’ın kabrinin nakledilmesine karar verdi. Kanuni prosedürü de ihmal etmeyen ihtilal komitesi, Bediüzzaman’ın Konya’da yaşayan kardeşi Abdülmecit Nursi’den bir nakil dilekçesi alarak, 12 Temmuz 1960 gecesi Urfa’daki mezarını kırdırdı. Bediüzzaman’ın naaşı askeri bir uçağa konularak Afyon askeri havaalanında indirildi.

Sonrası meçhul. Mezar boş. Mezarın boş olması bir yandan Türkiye’de yaşanılan ihtilalin dehşetini anlatırken, diğer yandan da nazarları şahsa değil, şahsın bıraktığı ve kendisinin “İlmî Mürşid” olarak tanımladığı eserlere dikkatlerimizi çekiyor. Zalim zulmünün cezasını elbette çekecektir. Ama biz hadiseye kader açısından baktığımızdan boş mezarın bizi eserlere yönlendirmede etkin bir rol oynadığını söyleyebiliriz.

Bediüzzaman şimdi aramızda yok. Beden olarak yok. Ama eserleriyle ve fikirleriyle yaşamaya devam ediyor. Dünyanın bir çok diline tercüme edilen Risale-i Nur eserleri sayesinde binlerce insan İslam’a giriyor, milyonlarca insan imanını kuvvetlendiriyor. Said Nursi Hazretleri herkesi Risaleleri okumaya davet ederken, bu çağda irşadın eserlerle devam edeceğini hatırlatıyordu. Şahıslar fani. Ama eserler daimi. Bugün Risale-i Nurlara olan ilgiye baktığımız zaman bu Mürşitliğin devam ettiğini görüyoruz.

Bediüzzaman bir asr-ı saadet Müslümanı olarak yaşadı ve talebelerine, takipçilerine bu çağda İslamın nasıl anlaşılıp yaşanması gerektiğini hem eserleriyle hem de hayatıyla gösterdi.

O, sistemli bir şekilde yayılmaya çalışılan inançsızlık ve dinsizlik hastalığının tedavi yollarını gösterdi. Gençlerin, hanımların, imanlı olmaları, İslam ahlakını yaşamaları için muhteşem eserler telif etti. Yaşlılara yazdığı eserlerle teselli kaynağı oldu. Çocukları imanlı ve ahlaklı, İslam terbiyesi ile yetiştirmeleri için sorumluğun ailede olduğunu dile getirdi. O her kesime rehber oldu.

O siyaset peşinde koşmadı. Siyasi tarafgirlik peşinde olmadı ve bunun zararlarını dile getirdi. Nurlara, iman ve İslam’a herkesin ihtiyacı olduğu gerçeğinden hareket ederek, bütün ümmeti kucakladı.

Eserleri okundukça imanlar inkişaf ediyor. Eserler okundukça insanın Allah’a olan iman ve bağlığı zirveye ulaşıyor. Eserler okundukça Kur’an ve sünnet yolundan başka bir yol olmadığı anlaşılıyor. Eserleri okundukça İslam alimlerinin, mezhep imamlarının yani kısacası ehl-i Kuran sünnet ve velcemaatin yolunun sırat-ı müstakim yolu olduğu idrak ediliyor. Eserler okundukça İslam ve iman kardeşliğinin, birlik ve beraberliğin ittihad-ı İslam’a giden en güzel ve doğru yol olduğu anlaşılıyor. Eserler okundukça akıllarda oluşan şüpheler dağılıyor, kararan kalpler aydınlığa kavuşuyor.

Bu eserlerin memesinden süt emen insanlar, asayişi korumak, emniyet güçlerine yardım etmekten başka bir gaye düşünmezler. Bugüne kadar ülkede kargaşa çıkaracak hiçbir olaya karışmamışlardır. Çünkü Risalelerin aşıladığı iman, şefkat ve vatan sevgisi böyle bir kargaşaya değil katılmaya, temayül bile göstermeye müsaade etmez. Risale-i Nur talebelerini ve eserlerini ülkede ihtilal yapmak isteyen terör yanlısı çeşitli gruplarla ilişkili gibi göstermeye çalışmak bu eserlerin müellifine, bu eserlere ve bunlardan faydalanan milyonlarca insanlara büyük bir hakaret ve haksızlıktır.

Risale-i Nurları okuyanlar, bencillikten uzaklaşan insanlardır. “Biz imanımızı kurtarsak yeter” demeyen, diyemeyecek olan kimselerdir. Risale-i Nur Kur’an ve sünnetten alınmış şefkatle hareket edilmesini istiyor. Şefkatin sırrına eren insanlar, karşılığında hiçbir ücret beklemeden herkesin imanının kurtulması için gayret gösteren insanlardır.  Bunun için her türlü fedakarlığı yapan insanlardır. Öyle olmaya da devam edeceklerdir.

Bediüzzaman, eserlerinde Risale-i Nurların bu asrı ve gelecek asırları aydınlatacak bir nur olduğunu söylüyor. Gerçekten de insanları Kur’an ve sünnet etrafında birleştirmeye çağıran bu eserlerin hizmetleri, bu eserlerden faydalanan gönül erlerinin faaliyetleri devam ediyor ve inşallah devam edecektir.

Kaynağı Kur’an ve Sünnet olan Risale-i Nur eserleri İslam ümmeti ve insanlık için bu hayat yolculuğunda bir yol haritasıdır. Bu eserlerden istifade etmeyenler, büyük bir hazineden kendilerini mahrum eden insanlardır. Allah bu imanî ve İslamî yol haritasından faydalanması herkese nasip etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum