Birlik, üst kimlikte olur

Bir nurcu diğer Nur Talebelerine “buyurun bizim meşrepte birleşelim” demesi sakıncalı bir yaklaşım olduğu kadar aynı gurup içindeki bir elemana “liderimiz etrafında birleşelim” demek de aynı derecede sakıncalıdır

Neden sakıncalıdır? Çünkü, bu söylemi fazla ileri götürürse bölünme kaçınılmaz olur.

Cemaatlerin bölünmesi ve yeni cemaatlerin ortaya çıkması ferdiyetçilikten, şahısçılıktan meydana geldiği malum. Genel de bölünmeler şahıslarla başlar ama daha sonra yapılan çalışmalar sonucu büyüyen topluluğu bir cemaat şekline büründürür.

Bu yapı oluştuktan sonra lider hususunda aynı katılığı devam ettirmek doğru değildir. Şayet devam ettirilirse yeni bölünmeler kaçınılmaz olur. Cemaate sonradan bir çok insan girmiştir. Bu girenleri de aynı kişiyi sevmeye zorlamak doğru olmaz. Çünkü, o kişinin cemaate girme nedeni farklı olabilir. Kendisine öncülük eden kişiyi daha çok sevme ihtimali vardır.

Veya zaman içinde liderin bazı kişileri -hizmet ederken- incitmiş olma ihtimali vardır. O nedenle de o cemaatte kaldığı halde lideri sevmiyordur. Veya sevgisi cemaat içinde başka bir kişiye kaymıştır. Kendi dünyasında başka birini kendine önder de seçmiş olabilir. Aynı cemaate mensuptur ama A şahsı değil de B şahsını sevmektedir.

O nedenle lideri sevenlere öncelik tanıyıp diğerlerini dışlamak demek cemaati bölmeye hazırlık anlamına gelir.

Cemaati ayakta tutmanın en güzel yolu herkesi birleştirecek simgeler, alametler ön plana çıkarılmalıdır. Ve fertler bu simgelerin veya alametlerin bir başka ifade ile oluşan felsefenin etrafında birleşmeye davet edilmelidir. Örneğin “Akasya Cemaati” gibi. Kişiler Akasya ismi etrafında birlik olabilir.

Aynı mantıkla hareket edersek Nur cemaatlerini bir gurup içerisinde eritmek ve tek gurup haline dönüştürmek mümkün değildir. Çünkü, zaman içinde her gurubun kendine has özellikleri oluşmuştur. Kendine özgü hal ve davranışları gelişmiştir. Kendine has hizmet alanları meydana gelmiştir. Kısacası farklı bir karaktere bürünmüştür. O nedenle hepsini bir araya getirmeye çalışmak o cemaatlerde oluşan farklı şahsiyetleri değiştirmeye çalışmak anlamına gelir ki, bu mümkün değildir. Bir insana huyunu değiştir demeye benzeyecektir. “Can çıkar huy çıkmaz” kaidesince bu mümkün olmaz.

Peki Nur cemaatleri bir çatı altında birleşemeyecek mi?

Birleşecek ve birleşmesi de lazım. Ancak bu birlik ancak Nurculuk ismi altında ve üst kimlikte olur. Yani bir cemaat hangi ismi taşırsa taşısın aynı zaman da nurcudur. “Akasya” cemaatidir ama aynı zamanda “nur cemaatidir” veya “şura cemaatidir” ama aynı zamanda “nur cemaatidir.” Yani özetle bir cemaat diğer bir cemaate gel “Risale-i Nur da/ Nurculukta birlik olalım ortak projeler üretelim” diyebilir. Zaten Bediüzzaman Hazretlerinin de hep nazarları Risale-i Nura çevirmek istemesindeki asıl neden de budur.

Aynı şekilde İslami cemaatler de tek bir cemaatin ismi altında birleşemez. Mesela Nurcular “tüm İslam cemaatleri gelsin nurculuk kimliği altına girsin” diyemeyeceği gibi bir Süleymancı da gelin Süleymancı kimliği altında birleşelim diyemez.  Ama tüm cemaatler Müslüman kimliği altında birlik oluşturabilirler.

Biraz daha yukarı götürürsek. İnsanlık bir din altında birleşemez. Mesela bir Müslüman bütün insanlığa gelin İslam dininde birleşelim diyemez. Şunu diyebilir. Gelin “Hak Din de birleşelim.” Gelin “tevhid de birleşelim” diyebilir.

Bir Alevi’ye gel Hanefi ol Hanefi mezhebinde birleşelim beraber olalım diyemez. Şayet böyle bir şey derse o da “sen gel Alevilikte birleşelim” deme hakkını kendinde görür. O halde ona şöyle bir teklifte bulunmak lazım. Gel kardeşim ikimizin de ortak noktası olan İslamiyet’te birleşelim. Sanırım bu teklife yok diyemez.

Diğer dinlere mensup olanlara Kur’an’ın tebliğ metodunu uygulayarak diyebiliriz ki, gelin Allah’ın bir olduğunda birleşelim. Yani imanın altı rüknünde birleşmek mümkün olur. Allah’a iman, meleklere iman, kitaplara iman, resullere iman, ahirete iman ve kaderin hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman hakikatlerinde birleşmek mümkün olur.

Mesela bir hıristiyana gel Hz. Muhammed’in dininde birleşelim diyemeyiz. Ama gel bütün peygamberlere iman da birleşelim diyebiliriz. Veya gel Kur’an’ın emirlerinde birleşelim diyemeyiz. Ama “gel Allah’ın gönderdiği tüm semavi kitaplarda birleşelim, hepsine iman edelim” diyebiliriz. Bu teklif ona çok daha sıcak gelecektir.

Gel bu kitaplar içindeki sağlam ayetlere iman edelim. Hangileri Allah’a aitse onların hepsine iman edelim. Daha sonra isteyen bunlar içindeki herhangi bir İlahi emre itaat edebilir. Mesela biri İncil’dekilere uyar, diğeri Tevrat’takilere. Müslüman da Kur’an’dakilere uyar. Sonuçta hepsi Allah’ın emirlerine uymuş olur. Geriye ne kalıyor? Geriye Cenab-ı Allah’ın bu yapılan ibadetleri kabul edip etmeyeceği hususu kalıyor.

Bir insan imanın altı rüknüne iman ettikten sonra kimliği ne olursa olsun o insan gerçekte hakiki Müslüman’dır. Kur’ana göre nesholmuş İncildeki emirlere uyup da Kur’an emirlerine uymazsa ancak günahkar olur. Veya yaptığı ibadetleri Allah kabul eder mi? Onu bilmek mümkün olmaz. Müslüman olduğu halde yaptığı ibadetleri usulüne uygun yapmadığı için kabul edilmeyebilir.

O nedenle dine davet ederken birlik beraberliğe çağırırken her zaman bir üst kimlikte birleşme teklif edilmeli. Ancak, o zaman netice almak mümkün olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum