Bir sayhanın peşinde…

Modernizm Yazıları

Modernizm dediğimiz şey, en kapsamlı bir şekilde Materyalizm ve Emperyalizmin birkaç asırdır hayatımızı istilâ eden sistemleşmiş hâlinden başkası değil. Çok esnek telleri olan şeffâf bir kafestir bu. Sokaklarda nasıl asıp kestiğinin senfonisini icra eden külhanbeylerinden çok daha kaba ve softadır. Hiç de yabancısı olmadığımız bir kısım ayak oyunlarıyla; çağdaşlık, bilimsellik, moda gibi herhangi bir sahih temele oturmayan sloganlarla, her din ve her kültürden insanı bir kaç cihetle kendisine çeken büyülü bir dünya. Bu onmaz kıskaçtan kurtulmanın yegâne çaresi ya intihar etmek, ya hapishaneye girmek ya da tımarhaneye sığınmaktır.

Edgar Morin'in teknoloji için söylediğini biz moderniteyi de kapsayacak şekilde genişletebiliriz: Bu bir megamort, küllî bir ölüm, kitlevî bir son. Modern Dünya'da insan, insanca yaşama hakkını kaybetmiştir. Fıtratımıza ecnebi kalan bezirgânları var. Varlığını tanıyamadığımız bu zengin karmaşa; fizik alanımızı devşirdiği gibi metâfiziğimizi de mahvediyor. Seyyâl bir ruhu olduğundan; yerleşmek istediği bedeni sinsice nasıl istilâ ettiğini hissetmek neredeyse imkânsız gibi. Milletleri, kültürleri yani bizzat benî âdemi kendi tecrübeleri için bir fırsat olarak görüyor. Adğâs-u ahlâm(1) gibi, çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmıyor. Bir çehre nümâyişi sanki. Hayat üzerine efsane dokuyan bir ihtilâl-i şuûr, yani delilik. Görsel olduğundan avâm için sevimli bir soytarı, ehl-i kalb için bir frenk illeti. İçimize tercümelerle taşınmış bir salnâme-i tuğyanmeâl. Cebir ve şiddetini zevklerle süsleyen böylesi bir fitnenin seyr û sülûkundan nefsin ustalaşarak çıkmasını beklemek normal bir durum. Eşyaya tek göz ile bakan kısmî bir şuûr ancak tedirginlik doğurabilirdi. Modern insan bir şüpheler yığını. Mü'minlerine sun'i bir teneffüs veren, muhaliflerini ya özel motifleri bulunan cehennemine atan ya da iki arada bir derede; el-menziletü beynel menzileteyn(2) bırakan bir müstebîd.

Kendine has engizisyonu; nefs-i nâtıka gibi her köşe başında propaganda-yı siyasetini yapan dellâlları var. Maddî bir iskelet üzerine sibernetik bir doku bezediğinden, bizden biriymiş gibi duruyor. Pandomimik bir anlatı olduğu için herkesin kendisini fark edebildiği, ama kimsenin onun hakkında tam bir kritik geliştiremediği bir tiyatro sunuyor bizlere. "İyi olan ancak yeni olandır" diye iddia ettiğinden ona modernizm diyoruz. Ziyâuddîn Serdar'a göre (3) Mister Columbus'un Aztekler'in topraklarında yaptığı fiziksel soykırımdan, asr-ı hâzıranın zihinsel engizisyonuna yuvarlanılan sivilceli bir döneme, kanser olunan bir çağa geldik. Bu şey Afrikalıyı ve Asyalıyı kendi oyuncağıymış gibi görüyor. Emperyalizmi gerçekte beşerî olanın ilâhî olana galebe çalma isteği ve Oryantalizm ile Antropolojiyi modernizmin önyargılarını bilimsel bir platforma dayandırma çabaları olarak görenleri ciddiye alışımız bundan. Fıtratımızın en hassas taraflarını; güzeli ve çirkini, sıdk ile yalanı, iyi ile kötüyü mercisiz ve mesnetsiz bıraktığından; ahlâkımızı da tüketilir bir pozisyona getiriyor.

Batılılar modernizmi âlem-i insaniyete bir cennet vaâdi olarak sundular. Kendi kurguladıkları evrensel bir modern kültür uğruna insanlığı irfan ve kişilik reddine davet ediyorlar. Fakat biz, yani Avrupalı olmayanlar modernizmi ne zihinsel ne de kültürel olarak kabul edemeyecek ve ona gerçek bir katkıda bulunamayacak bir durumdayız. Karşısında edilgen kalıp hep bir önceki karesini izleyebildiğimiz bu sinemayı üçyüz elli senedir anlamaya çabalıyoruz. Avrupalının, modernizmin karakterinden kaynaklanan hastalıklarını dehşet ve hayretle izliyor; taklitten doğan bir kişiliksizliği yaşıyoruz. Taklit şahsiyeti reddediyor, çünkü. Batı'nın karşısında bir rehine psikozuna giriyoruz. Silahını bize doğrultmuş bu psikopatik vak'a karşısında büyüklenişine, etrafa salyalar saçıp üzerimizi kirletişine yaltaklıkla karşılık verdiğimizden, kendisini bizler için bir nimetmiş gibi görüyor. Kâh bir kas yığını şeklinde karşımıza çıkıyor, kâh şûh bir kadın misali ziynetlerini sergileyerekten. Hayatımızı bir dedikodu ortamına çevirdiğinden düşünüyor sanılan insan yığınlarını ortaya çıkarıyor.

Modern insan günübirliğin ve tekâsürün arasında, tek yönlü bir anlatıma marûz kala kala, modernizmin tebliğ dili diyebileceğimiz Bilim'in söylediklerine inanmaktadır. Sâbit ve dâimî olmayan şeyleri sâbit varsayarak bir kısım neticelere varan Bilim'in günahlarının hesabını kim verecek? Kozmopolitizm ve mânâsızlığı beraberce kuşanan modern insan, hayvan gibi hayatını kefy ve lezzetle geçirmek için, sefahât ve eğlencelerle ince şeyleri düşünmeyerek yaşaması gereken bir ayrıntıdır. Bu dünyanın matbuâtı slogan pankartlığından ileri gidemeyecek derecede ideolojiktir. Yoğun fakat boş, bilgili lâkin hikmetsizdir.

DİPNOTLAR:
1-"Demet demet hayâller / Karışık ve anlaşılmaz rüyâlar" Eski-yeni bir takım hayâllerin ve vehimlerin karışmalarından ibaret olan mânâsız, karmakarışık düşler. Kur'an Yusuf-44
2-"İki menzil arasında bir yer"; Mûtezîle ıstılâhında büyük günah  işleyenin durumu. İman ve küfür arasında bir yerde kalmak.
3-"Futures-1992" Çevr. Nâim Öztürk; Yeni Dergi sy.7-8 sh.103

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum