Bir harf ve öğretmen

Hz. Ali’den “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözü rivayet edilir. Peygamber Efendimizin; “Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır.” (el- Cami’us-Sağir 1/415) buyurduğu Hz. Ali’nin öyle kuru kuruya bir harften bahsetmesinin veya bir kuru harf uğruna kırk yıl kölelik yapacağının mümkün olamayacağını belirtmemiz gerekir.  Mânâ âlemlerinin sultanları için böyle bir düşünceye kapılmak zaten gafletten başka bir şey olamaz. Onların harf dedikleri şeylerin arkasında geçmiş ve geleceği, ruhanî ve cismanî varlıkları, zahiri ve batıni manaları ve ilimleri, sanatı, estetiği ve hikmeti içine alan çok derin ve geniş bir muhteva vardır. Bu muhtevanın altında ise hakiki muhabbet vardır.

Bir harf yalnız ismiyle kendisini bir ifade ederse, kâtibini binler ifade eder. Kâtibinin ilminden, sıfatlarından, kabiliyetlerinden, kudretinden, sanatından, estetiğinden, düşünce tarzından, hikmetlerinden haber verir. Bir harf mana iklimine daldığı zaman zerre iken semanın yıldızları mesabesine çıkar. Kâinat da Cenab-ı Hakkın yazmış olduğu harflerden müteşekkildir. Dolayısı ile kâinata ve içindeki her bir varlığa sadece kendisi veya harf değeri olarak bakmanın yanlış olacağı açıktır. Onlara Cenab-ı Hak hesabına bakmak doğru bir bakış açısıdır. Çünkü bir harf esas itibariyle kâtibinin isimlerinin ve sıfatlarının tecellilerini bildirir ve manalarını ifade eder. Ancak bu şekilde fani olmaktan kurtulup üstlenmiş olduğu görevler itibariyle varlığını kalıcı kılar.

Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı Bediüzzaman’ın yanına gelerek; "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar" demeleri üzerine; Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” (Asa-yı Musa, s. 23) cevabını vermesi çok anlamlıdır. Burada tarihimizde harf ile mananın arasının açılmak istendiği bir dönemin yaşandığını görüyoruz. O talihsiz dönemin tesirlerinden hâlâ da kurtulmuş değiliz. Daima müsbet hareket tarzını tavsiye eden Bediüzzaman, lise talebelerine isyanı ve öğretmenlerine karşı bir saygısızlık etmelerini tavsiye etmiyor. Onlara öğretmenlerin anlattıkları fenleri kulak vermelerini, her bir fennin kendi özel dilleri ile manalarından ve yaratıcılarından sürekli bahsettiklerini söyleyerek mana ile harfin arasının açılmasına engel olucu bir tavır almıştır.

Hz. Ali’nin kırk yıl köleliğine talip olduğu, saygı ve hürmet duyduğu öğretmenler, herhalde Allah’tan bahsetmeyen öğretmenler olmayacaktır. 
Öğretmenlerimizin çok kutsal ve güzel bir vazife gördükleri şüphe götürmez. İnsanları yetiştiriyorlar ve bir toplum inşa ediyorlar. Beyinlerin ve ruhların şekillenmesi için uğraşıyorlar. Öğretmenler herkesin gönlüne taht kurmuş olan sevgi ve şefkat elçileridirler.

Öğretmen kendisini kuru bilgileri beyinlere yükleyen bir görevli olmaktan çok ötelere taşımalı yani sadece kuru bir harf öğreticisi yerine manaların, hakikatlerin, hikmetlerin ve muhabbetlerin kazandırıcısı olmalıdır ki, asıl görevini yerine getirmiş ve Hz. Ali’nin saygı duyduğu bir öğretmen haline gelmiş olsun.
Her öğrencinin hayatına tesir etmiş olan sevdiği bir öğretmeni vardır. Bunları fırsat buldukça över, hoş sözlerle ve özlemle yâd ederiz. Bunu yaparken de çoğu zaman hiç aklımıza bile getirmediğimiz, hatta hiç muallim olarak bile görmediğimiz annelerimizi unuturuz.

Bediüzzaman; “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.” (Lem'alar, s. 202) diyerek birinci öğretmenini unutmadığını, unutamadığını nazarlara verir.

Evet bugün öğretmenler günü. Öğrenciler bir demet çiçekle veya küçük bir hediye ile öğretmenlerine sevgi ve hürmetlerini ifade edecekler. Öğretmenlerimizin mutlu olmaları toplumun mutluluğudur, bizim mutluluğumuzdur.
Öğrencilerin ve yetişkinlerin bir demet çiçekle ve küçük de olsa bir hediye ile en birinci muallimlerimiz olan annelerimizi de unutmadan öğretmenler gününü kutlamalarını diliyorum. Bütün annelerimizin ve öğretmenlerimizin bu mutlu gününü candan kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum