Bir ateistin iddialarına cevaplar-1

İddia-1: Sıradan, inançlı bir aile ortamında büyüdüm. Kur’an kursuna da gönderildim. İlk olarak ansiklopedi karıştırmaya meraklı küçük bir çocukken tanrıya dair sorgulamalara başladığımı hatırlıyorum. Gençlik dönemimde popüler bilime merak sardım. Allah'a inanıyordum. Ama sıradan dindarların baktığı açıdan değil, bilimsel açıdan tanrıya dair cevapları arıyordum. Allah'ı hayata dair çıkmazlarımı çözmesi için yalvardığım, sevdiklerimi kötülüklerden koruması için dua ettiğim bir "sahip" gibi de algılıyordum.

5–6 yıl önce daha farklı bir açıdan tanrı konusuna bakabileceğimi fark ettim. Bana tanrının bir masal olduğunun ipuçlarını veren bilimsel kitaplar üzerine, Türkçe olarak Kur’an'ı da okudum. Kur’an'ı ana dilimde tarafsız bir gözle okuyunca, akla, mantığa uymayan, sıradan mitolojik bir öğe olduğunu gördüm.

Bu yazı ile ilgili öncelikle dikkat çekmek istediğim nokta, Tanrı'ya "inanmıyorum" değil, "inanamıyorum." Din, tanrı, ölüm sonrası yaşam, kutsallık, ruh ve ibadet konularının tamamı bana mantıksız görünüyor. Nedenlerini bu yazı boyunca sıralayacağım.

Ateist düşünce, bir anda sahip olabileceğiniz bir fikir değil. Okudukça, araştırdıkça, düşündükçe ulaşmak zorunda kaldığınız bir sonuç.

Cevabımız:

Aklı başında herkes biliyor ki, bir tek harf yazarsız, bir tek iğne bile ustasız olmaz, olamaz. Binler harika sanat estetikleriyle dolu şu kâinat kitabının yazarsız, şu evrendeki sanat tablolarının ustasız olduğunu düşünmek için insan önce akıldan istifa etmek zorundadır. Hiç bir bilim adamı ve hiç bir fen bilimi, bir tek kalemin kendiliğinden ortaya çıktığını, bir ilin kanalizasyonu, elektrik ve telefon hatlarının kendiliğinden oluştuğunu söyleyemez. Söyleyeni anında tımarhaneye götürürler. İnsan anatomisi bu işlerden bin kata daha harika olduğu halde bunu tesadüfe veren insan, önce insanlık ailesinden istifa etmelidir. 

Ateist düşünce, aklın vizyonunu yitirdiği, kalbin misyonundan uzaklaştığı, zihnin vesveseye mağlup olduğu, fikrin dumura uğradığı, vicdanın sesinin kısıldığı, bir sara nöbetinin nüksettiği dinsizlik dehlizinden habis bir ur gibi ortaya çıkan bir hezeyan-ı küfridir. İnsanlık erdemlerinin iflas bayrağını çektiği zavallılığın bir diğer adresidir. Ateistler, orta çağ skolastik felsefe bataklığına düşmüş olan ve içinde bulundukları bunalımdan ötürü akıldan da istifa etmek zorunda kalan bir kısım sofistlerin çağdaş versiyonlarıdır.

İddia-2: Kur’an (vb. tüm kutsal kabul edilen kitaplar) insanüstü bir varlığın, bir tanrının yazamayacağı kadar sıradan. Sıradan bir kitabı okuyan insanların büyük çoğunluğu onu anlayabilir. Kitaplar, edebi kaygılarla, olay örgüsüne dikkat edilerek, anlatım bozuklukları olmadan yazılır.

Peki, gerçekten evreni yaratmış her şeyden üstün bir varlık, sıradan insanların anlaşılır bulamayacağı, fazlasıyla yorumlara açık, net bilgiler içermeyen, kendi içinde tutarlılığı olmayan, tüm tarih devirlerine uygun olmayan, tüm dünya coğrafyasına uyum sağlayamayan özensiz bir hitabet ile mi kendisine inandırma yolunu seçerdi? Bazı inananlar, Kur’an'ın bu yönünü görmelerine rağmen "mükemmel olsaydı herkes inanırdı, o zaman sınav olmazdı" şeklinde cevaplar ile bu durumu mantığa uydurmaya çalışıyorlar. Hatta Kur'an'da mucizeler olduğunu iddia ediyorlar. Kur’an'ın içindeki sözde mucizelerin, herhangi bir kitaptan elde edilebileceği de defalarca kanıtlandı.

Cevabımız:

a) Kur'an'ın sıradan bir kitap olduğunu iddia eden bu gibi adamlar, Kur'an'ın belki bir tek ayetini bile asıl Arapça metninden okumamış, okuyamamıştır. 

b) On beş asır önce insanın anne rahminde nasıl yaratıldığını açıkça bildiren Kur'an mı sıradan bir kitaptır?

Rum suresinde, Bizanslıların 7-8 yıl içinde daha önce yenildikleri İranlılarla yeniden savaşa girişeceği ve bu kez onları yeneceklerini haber veren ve tarih tarafından bu haberi tasdik edilen Kur'an mı sıradan bir kitaptır?

Hudeybiye dönüşü bir gecede inen Fetih suresinde Mekke'nin mutlaka fethedileceğini bildiren Kur'an mı sıradan bir kitaptır?

c) Ateistin mantıksız hezeyanlarına bakın: Diyor ki, "Kur'an'da var olduğu söylenen bazı mucizeler başka kitaplardan alınabilir." Acaba yukarıdaki gaybi haberler hangi kitaptan alınmıştır? Acaba, yüzlerce tefsir, siyer ve tarih kaynaklarının bildirdiği üzere, Fetih suresinin Hudeybiye'den dönüş esnasında hangi bir kitap bulunmuş ve bu konular ondan kopyalanmıştır? Anlaşılan iman etmemek için şeytanın en zayıf telkinlerini bile büyük bir delil kabul edecek kadar bir dinsizlik sara nöbetleri, söz konusudur. Yoksa aklı başında hiç kimse böyle bir iddiada bulunamaz. 

d) Her ilmin bir ihtisas, uzmanlık alanı vardır. Tarih boyunca, değişik alanlarda şöhret bulmuş milyonlarca ilim damları tarafından Arapça belagat ilminde uzman oldukları kabul edilen yüz binlerce İslam aliminin "Kur'an'ın belagatine yetişmek insan için imkânsızdır" dediği halde, "Elifi Görse Mertek Zanneden" bir ateistin sözüne itibar etmek kadar komik bir şaka olabilir mi? 

e) Bu ateistin aklının almadığını gösteren bir gerçek de şudur: Diyor ki: "Peki, gerçekten evreni yaratmış her şeyden üstün bir varlık, sıradan insanların anlaşılır bulamayacağı, fazlasıyla yorumlara açık, net bilgiler içermeyen, kendi içinde tutarlılığı olmayan, tüm tarih devirlerine uygun olmayan, tüm dünya coğrafyasına uyum sağlayamayan, özensiz bir hitabet ile mi kendisine inandırma yolunu seçerdi."

Önce şunu belirtelim ki, Kur'an, bir fen kitabı değildir. Kur'an, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu netice veren prensipler manzumesidir. Bununla beraber, Kur'an fen bilimlerinin konusu olan bazı olaylara da dikkat çekmektedir. Bununla, Allah'ın sonsuz ilim, kudret, hikmet ve iradesini nazara verir. Özetle, Kur'an'ın sonsuz ilim sahibi Allah'ın kelamı olduğuna dikkat çeker. Bu cümleden olarak, KUR'AN; 

-Evrenin ilk yaratışından son yıkılışına kadar birçok safahatına işaret etmektedir. Gök ve yerküresinin başlangıçta bitişik bir kütle olduğunu sonradan ayrıştırıldığını (Bigbang) ifade etmektedir.(Enbiya, 21/30). Göklerin duhan/bulutsu/nebülöz halindeki (Fussilet, 41/11) şeklinden söz etmektedir. Yerkürenin deve yumurtası gibi yuvarlak/elips şeklinde olduğunu bildirmektedir. (Naziat, 79/30). Yer çekim kanununa işaret etmektedir. (Murselat, 77/25-26). Tatlı ve tuzlu suların birbirine karışmadığından söz etmektedir. (Furkan:53, Rahman:19-20). 

-Kur'an, kâinatın yıkılmasından da söz eder. Termodinamiğin II. kanunu ve Entropi çerçevesinde olabilecek gerçeklere işaret etmektir. Bu cümleden olarak, güneşin söneceğinden, yıldızların dağılacağından, dağların tuz buz olacağından, denizlerin fıkır fıkır kaynayacağından söz eder. (Tekvir suresi). 

Bu gerçekler açıkça gösteriyor ki, bu bilgileri bize bildiren Kur'an, evreni Yaratan, sonsuz ilim ve kudret sahibi olan Allah'ın kelamıdır. Kur'an'da Allah'ın sonsuz ilminin yansımaları olduğu husus şöyle ifade edilmiştir. Bugünkü ateistlerin kardeşleri olan eski müşrikler: "Onun söyledikleri, kendisi için yazdırmış olduğu ve sabah-akşam kendisine dikte ettirilen önceki nesillerin efsanelerinden ibarettir" dediler. (Furkan:5) Buna cevap olarak Kur'an'ın semavi ve ilahi kimliği nazara verilmiş ve bunun bir insanın veya insanların sözü olamayacağı gerçeği veciz bir şekilde şöyle ifade edilmiştir:

قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً

"De ki: "Onu/Kur'an'ı, göklerde ve yerdeki bütün sırları bilen Allah indirmiştir. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."(Furkan:6).

f) Kur'an hakkında "sıradan insanların anlaşılır bulamayacağı, fazlasıyla yorumlara açık, net bilgiler içermeyen" ifadesi gerçekten katmerli bir cehaletin göstergesidir. Kur'an gibi, dünya ve ahiretle alakalı her türlü bilgiyi içeren, kıyamete kadar gelen her asırdaki bilgi seviyesini ve o asırdaki farklı kesimlerin bilgi seviyelerini göz önünde bulundurarak aynı ifadeyle bütün insanlara hitap eden Kur'an'ın bu geniş kapsamlı ifade tarzının herkes tarafından anlaşılmadığına itiraz eden gerçekten cahil olmalıdır. 

Şu bir hakikattir ki, bu gibi adamlar, fizik, kimya, astronomi, jeoloji, matematik ve benzeri fen bilim kitaplarını bilmedikleri halde bunu normal görüyorlar. Hatta bir fizik profesörü de bir kimya bilgisine sahip olmayabilir. Kimse bunu yadırgamaz.

Şimdi bütün ilimleri ihtiva eden Kur'an'ın herkes tarafından anlaşılmadığını yadırgamaya çalışan bir kimsenin ilmin ne olduğunu bilmediğini ortaya koymuş olur. Kur'an'ın aynı dersinden farklı seviyedeki insanların farklı şeyler anlaması için ifade tarzının değişik manalar ifade etmesi kaçınılmazdır. Şimdi bir ilkokul bilgisine sahip bir ateistin bir ayette anladığı ile, İmam Gazali, İbn Rüşd, İbn Sina gibi filozofların anlaması arasında elbette büyük farklar olacaktır. İşe Kur'an'ın bu eşsiz kapasitesi dahi, onun insanüstü bir kitap olduğunun göstergesidir.

-devam edecek-

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum