Dr. Bilal TANRIVERDİ

Dr. Bilal TANRIVERDİ

Psikolojide Kibir ve Mübarek İslâm’ın Meseleye Bakışı

Kibir, kişinin başkalarından üstünlüğüne olan üstün ve tartışılmaz inancına dayanan bir kişilik niteliğidir.

Temel genellikle önemsiz veya anlamsız başarılardan gurur duymanın yanı sıra aşırı özgüvendir.

Kibirli insanlar sadece kendilerinin mükemmel olduğuna güvenmezler, aynı zamanda başkalarından da aynı tutumu talep ederler.

Diğer insanlar hep aşağıdadır.

Eleştiriyi kabul etmezler.

Kibirli bir insan diyalog kuramaz.

Onun büyüklüğüyle ilgili herhangi bir anlaşmazlık, ruhun zorlu savunma mekanizmalarıyla karşılaşır.

Karşıdakini dinlemezler bile.
Çünkü onlar her şeyi mükemmel bilirler.

-Ben idealim ve eğer öyle düşünmüyorsan, o zaman sen sadece bir aptalsın, bu da konuşacak bir şey olmadığı anlamına geliyor!-

Kibirli insanlar hatalarını kabul etmekten, hatta özür dilemekten bile acizdirler.

Aslında kibir kalıtsal değildir ve bir karakter özelliği de değildir. Bunlar sadece psiko-duygusal travmanın sonuçlarıdır.

Ruh bir noktada olumsuz renkli duygulara neden olan sinyallerle karşılaşmıştır. Bilincini böyle bir durumun tekrarından korumak amacıyla koruyucu mekanizmalar geliştirmiştir ve gerçeklikle her türlü etkileşimin sınırına kalın duvarlar örmüştür.

Daha sonra ruh az çok gerçek bir avantaja tutunur, değerlendirmeyi engeller ve dikkati ona odaklar.

Hiçbir kibirli insan kendini böyle görmez.
Sadece kendilerine güvendiklerine ve özgüvenleriyle ilgili her şeyin yolunda olduğuna inanıyorlar. Fakat aslında, sağlıklı bir ruha ve asgari düzeyde sınırlayıcı inançlara sahip insanlar, kendilerini diğerlerinden üstün görenlerden çok farklıdır.

Birincisi, kibirli insanlar diyalogdan kaçınırlar ve diyalogda bulunsalar bile her zaman haklı olduklarından emin olurlar.
Soru sormayı, görüşlerini sorgulamayı gerekli görmüyorlar.
Sadece her şeyi doğru anladıklarını ve bu durumda başka bir görüşün olamayacağını kesin olarak biliyorlar.

İkincisi, bu tür insanlar her zaman yeterliliklerine güvenirler. Doğru yolda olduklarından emindirler, her şeyi diğerlerinden daha iyi anlarlar, tavsiye istemezler.

Kibir tüketimle ilişkilidir.

Kibirli bir kişi başkalarından takdir, övgü, özel muamele ve teşvik bekler. Yani “biz birbirimiz içiniz” yerine “sen benim içinsin” olgusu ortaya çıkıyor.

Kibirli bir kişi üstte bir pozisyon seçer ve ilişkilerin dikey çaprazında rahattır.

Bu tür insanlar öğretmeyi, talimat vermeyi, tartışmayı ve yorum yapmayı severler.

Kendilerini uzman, eleştirmen olarak görürler ve başkaları için neyin en iyi olacağı konusunda oldukça bilgilidirler.

Psikolojik olarak kibir, yerleşik bir savunma tepkisidir.

Kibirli insanların, istenen seçeneğin seçilip seçilmediğini kontrol eden kendi “filtreleri”, “X-ışınları” vardır.

Bu durum birey ile insanlar arasında belirli bir sınır oluşturarak kişinin kendi değerlilik ve özel olma duygusunu teşvik eder.

Kibrin arkasında değersiz, önemsiz, güzel olmayan, aptal ve ilgi çekici görünmeme korkusu vardır.

Kibir, kendini önemli görme duygusuna hizmet eder.

Dolayısıyla aşağılanma ve ağır utanç yaşayan bir kişi için bu koruma çok gereklidir.

Bu, kişiliğin dış görünüşünü daha renkli ve çekici kılan bir tür telafidir.

Kibir perdesinin arkasında her zaman bir kırılganlık vardır.

En savunmasız yer kibir maskesiyle kaplıdır.

Buna kompleksler, korkular veya boşluklar denilebilir.

Kibir genellikle psikolojik travma ve tekrarlanan yeniden travmatizasyon sonucunda ortaya çıkan aşağılık duygularının telafisidir.

"Tetikleyici durumlarda" kibirli bir yetişkin, sıcaklık isteyen ve sevgi isteyen, aşağılanmış, reddedilmiş biridir.

Kibrin arkasında geçmiş deneyimler, aşağılanmaya dayalı psikolojik travmalar, reddedilme acısı ve bu acı deneyimi yeniden yaşama korkusu yatmaktadır.

Bu nedenle kibir, kişiyi tekrarlanan travmalardan korumak için karanlık düşüncelerin ruha koruyucu bir oluşum baskısını ortaya çıkarır.

Çeşitli kültürlerde kibir, en önemli insan ahlaksızlıklarından biri, hatta çoğu zaman en önemlisi olarak kabul edilmiştir.

Kibirli insanlarla nasıl başa çıkılır?

Hiçbirimiz kibirli bir kişiyle tanışmaktan muaf değiliz ve bu nedenle bu tür kişilerle iletişim kurmanın kurallarını öğrenmek işe yarayabilir.

Bu amaçla, kibre yatkın bir bireyle, kendi izzetinizi korurken bir iletişim süreci kurmanıza yardımcı olacak birkaç basit kural vardır:

-Muhatabınızın incitici açıklamalarını cevapsız bırakmamalısınız.

-Kibirliye, onun bakış açısının nihai gerçek olmadığını ve bunun dışında daha birçok görüş olduğunu doğrudan söyleyin.

-Kibarca ve nezaketle , ancak aynı zamanda muhatabın sizi rahatsız etme girişimlerini oldukça açık bir şekilde kesintiye uğratın.

-Şahsa davranışının kabul edilemez olduğunu doğrudan söyleyin.

-Konuşma sırasında mümkün olduğunca sakin davranmaya çalışın, muhataplara karşı sabırlı olun.

-Sıradan davranın.

-Onaylamayın.

-Övmeyin.

-Görmezlikten gelin.

-Uzaklaşın.

Hepimiz yüksek mevkilerin tehlikelerle dolu olduğunu biliyoruz: Gücün dizginlerini eline alanlar gurur ve kibirden etkilenirler.

Kibirlilik ve kendini beğenmişlik, insanların sadece duygu ve düşüncelerinde değil, aynı zamanda tavır ve davranışlarında, giyim kuşamlarında da kendini gösterir.

Kibir, Allah’ın hiç sevmediği ve şiddetle yasakladığı büyük günahlardan biridir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Kibirlenip de insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman 31/18)

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!” (İsrâ 17/37)

Büyüklük Allah’a mahsus bir vasıftır.

İnsanın kibirlenmesi, Allah’a ait bir vasfı kendisinde görmeye çalışmasıdır ki son derece yanlış bir anlayış ve insanın haddini bilmemesidir.

“Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisâ 4/36; Hadîd 57/23; Nahl 16/23)

Hz. Mevlânâ der ki:

“Bahar mevsiminde bir taş yeşerir mi? Toprak gibi mütevâzî ol ki senden renk renk güller ve çiçekler yetişsin!..”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri “Gurur ile insan maddî ve manevî kemâlat ve mehasinden mahrum kalır.” (Mesnevî-i, 2011, s. 106.) ifadesi ile gururun insanı her nevî kemalattan mahrum bırakacağını ifade etmiştir.

Bediüzzaman , kibirli ve mütevazi insanların yaşamları arasındaki farkı şöyle özetler: "Kendini beğenen belayı bulur, zahmete düşer. Kendini beğenmeyen safayı bulur, rahmete gider." (Mektubat, s.301)

İnsan kibir ve benlik davası yerine, bu acz ve fakr kanalını işletse, her şey ona itaatkar olur, her şey ona kolay ve geniş bir yol hükmüne geçer.

Halbuki özgüven metotları insana hiç kimseye muhtaç olmadığını şırınga ediyor.

Bir cihetle insanın iki realitesi olan acizlik ve fakirlik damarına çare aramak yerine, onu görmezlikten gelerek insana yalancı bir Donkişotluk teklif ediyor.

Allah’a acizlik ve fakirlik kanalı ile yaslanan birisine, bütün kainat düşman ve engel olsa yine de pes etmez, demek gerçek özgüven; imanda ve teslimiyettedir.

"İ'lem eyyühe'l-aziz! Cenab-ı Hakkın verdiği nimetleri söyleyip ilân ve tahdis-i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kastıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh, ifrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaat edilmeli. Şöyle ki:"

"Herbir nimetin iki veçhi vardır. Bir veçhi insana aittir ki, insanı tezyin eder, medar-ı lezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mucib-i fahr olur, sarhoş olur. Mâlik-i Hakikîyi unutur. En nihayet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür."

"İkinci veçhi ise, in'am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini ilân, in'âmını ifşa, esmâsına şehadet eder. Binaenaleyh, tevazu, ancak birinci vecihte tevazu olabilir. Ve illâ küfranı tazammun etmiş olur. Tahdis-i nimet dahi, ikinci vecihle mânevî bir şükür olmakla memduh olur. Yoksa, kibir ve gururu tazammun ettiğinden mezmumdur. Tevazu ile tahdis-i nimet, şöylece bir içtimâları var:"

"Bir adam hediye olarak bir palto birisine veriyor. Paltoyu giyen adama, başka bir adam 'Ne kadar güzel oldun.' dediğine karşı, 'Güzellik paltonundur.' dediği zaman, tevazuyla tahdis-i nimeti cemetmiş olur."

Kaynak: Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum