Bediüzzaman’la Bilginin İslamileşmesi ve çağrı

Doç. Dr. Furkan Aydıner’in yazısı

Bediüzzaman’la Bilimsel Bilginin İslamileşmesi ve Al-Shajarah Dergisinin Çağrısı

Bilimsel bilginin İslamileşmesi konusunu kavramsal boyutda inceleyen iki düşünür Muhammed Al-Attas ve Mustafa Faruqi olarak biliniyor. İkisi de çalışmalarında öncelikle bilimsel bilginin tarafsız ve objektif olmadığını aksine insanı Allah’tan uzaklaştıran unsurlar içerdiğini çok ikna edici örneklerle ortaya çıkarmışlar. Al-Attas’ın çalışmaları yüzlerce kişiye ilham kaynağı olmuş ve Malezya’da Uluslararası İslam Üniversitesi’nin kurulmasına vesile olmuştur.

Ancak, hem literatürdeki akademik yayınlara hem de söz konusu üniversitenin müfredatına baktığımda projenin başarılı olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Söz konusu çalışmalar, sorunun teşhisini net bir şekilde yapmakla beraber takdim ettikleri reçetenin çare olmadığı görülüyor. Çünkü, yamama bir yöntemle seküler bilginin içine ayet ve hadis yerleştirmekle bilgi İslamileşti zan ediliyor. Oysa, netice itibariyle böyle bir müfredatla yetişen öğrencilerin pek de farklı olmadığı görüldü. Reçetenin istenen neticeyi vermemesi birçok insanın söz konusu projeye olan inancını da kırdı.

Kanaatimce, Bediüzzaman’ın hayatının en büyük projesi bilginin İslamileşmesidir. Bediüzzaman, gençlik yıllarında bilimsel bilginin önemini kavramış ve 70-80 kitabı hıfzına almıştır. Bu bilgininin kainattaki kevni ayetleri anlattığını düşünerek terakiyatına vesile sanmıştır. Ancak, bir süre sonra bilimsel bilginin seküler içeriğinden dolayı terakkiyatına engel olduğunu anlamıştır. Modern insanın seküler bilgiyle Allah’ın icraatlarını seküler teslis dediğimiz esbaba, tabiata ve tesadüfe havale ettiğini görmüştür. Bu nedenle, hayatının geri kalan kısmını bilginin yeniden takdimine adamıştır.

Bediüzzaman bu projenin kurgusunu bir üniversite hayali ile başlamış ancak buna muvaffak olamayınca neşrettiği kitaplar ve açtığı nur medreseleriyle kısmen hayata geçirmiştir. Öte yandan, hayalinin tam olarak gerçekleşmesini risaleleri okuyan talebelerine tevdi etmiştir.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, nurları okuyanlar söz konusu misyonu hakkıyla yerine getirememiştir. Bediüzzaman’ın vefatının üzerinden altmış sene geçmesine rağmen henüz bilimsel bilginin İslamileşmesi konusunda ciddi çalışmalar ortaya çıkaramamıştır. Gerçi Nesil Yayınlarında çıkan Bilim Teknik Serisi, Zafer Dergisinde çıkan bazı çalışmalar bu konudaki gayretleri gösterse de hakiki anlamda bilginin İslamileşmesine örnek olamamıştır. Söz konusu çalışmalar bir nevi yamama usulle seküler bilgiye imani bir gömlek giydirmeye çalışıyor. Oysa, doğru olanı önce bilginin seküler gömleğinin çıkarılmasıdır.

Kanaatimce, bugüne kadar yapılan benzer çalışmaların muvaffak olmamasının sebebi bilginin seküler gömlekten soyunup imani gömlek giydirmenin nasıl olacağıyla ilgili derin fikri düşüncenin ve yöntemin bilinmemesidir.

Evet, bilimsel bilgi seküler içeriğiyle son derece zararlıdır. Çünkü, bilimsel bilgi içme suyuna benzerse, seküler bilgi tuzlu su gibidir. Su hayat için zaruri olmakla beraber tuzlu su insanı öldürür. Bu bağlamda bilimsel bilginin insan gelişimi için önemi inkar edilemez. Ancak, seküler bilgi tuzlu su gibi insanı manen öldürüyor. Çünkü, Allah’ın eserlerini seküler anlatımla esbaba, tabiata ve tesadüfe veriyor. Tuzlu suya şeker katmakla sorun çözülmüyor. İçindeki tuz sonuçta tesiri gösterip kalpleri ve ruhları öldürüyor.

Bilimsel bilgi yemeğe benzerse, seküler bilgi zehirli yemeğe benzer. İnsan yemeksiz yaşayamaz. Ancak, zehirli yemek insanı öldürür. Zehirli yemeği tatlı ile beraber ikram etmek neticeyi değiştirmiyor. Öncelikle yemeklerdeki zehri çıkarmak gerekiyor.

Bilimsel bilgi ışık gibidir. Gizli olan ilahi ayetleri görmeye vesile oluyor. Ancak seküler bilgi gözü kör eden zararlı ışıkları içerir. Bu nedenle bilim adamları çalışmalarıyla ilahi ayetleri gün yüzüne çıkarmakla beraber, seküler bilimle beslenenler kör olunca onları okuyamıyor. Ayet olduğunu dahi bilemiyor.

O halde, bilginin İslamileşmesi için öncelikle seküler teslis dediğimiz tabiat, esbab ve tesadüf tanrılarından arındırmak gerekir. Daha sonra, Tevhidi bir dil öğretip, onunla kainatı kitap gibi mana-i harfi ile okumayı öğretmeli. Bunun için Bediüzzaman’ın çalışmalarından bir yol haritası çıkarmalı öncelikle. Bu haritanın altı temel ayağı olmalı.

Birincisi, ene bahsinden hareketle Tevhidi ve seküler fenomenolojiden başlamalı. Enenin nasıl hem vahid-i kıyası olması hasebiyle alfabe hükmüne geçtiğini ve bununla hem kendini hem de kainatı okumanın mümkün olduğunu göstermeli.

İkincisi, tevhidi ontoloji ve seküler ontoloji farkını ortaya koymalı. Yani, varlık nedir, nasıl var olur ve nasıl varlığını devam ettirir konusuna açıklık getirmeli.

Üçüncüsü,  tevhidi ve seküler epistemoloji farkını ortaya koymalı. Özellikle, varlıkların nasıl esma-i ilahiye ile bağlantısını göstermeli.

Dördüncüsü, tevhidi ve seküler teleoloji farkını ortaya çıkarmalı. Yani, her şeyin hikmet boyutuna dikkat çekmeli.

Beşincisi, tevhidi ve seküler antropoloji karşılaştırmalı. Yani, insan fıtratında iyiye ve kötüye istimal edilebilecek temel latifelerin portresini çıkarmalı.

Altıncısı, tevhidi ve seküler aksiyoloji farkına göstermeli. Yani, iyi ve kötünün ne olduğu ve hayatın nasıl yaşanması gerektiğine ilişkin ahlaki değerler ortaya konulmalı.

Kısacası, seküler bilim sadece araçsal olarak bilgiye bakıyor. İnsana çevresini hükmetmek için nasıl etkin araç geliştirmesi gerektiğini anlatıyor. İnsanı robot ve hayvan derecesine indiriyor. Bilginin öteki boyutlarını ihmal veya inkar ediyor. Oysa, Tevhidi bilim, bilginin hem marifet, hem hakikat, hem hikmet, hem fıtrat, hem de fazilet cihetiyle de ilgileniyor. Dolayısıyla, bize düşen ders kitaplarını tevhidi bir nazarla yazıp öğrencilerin hem alim, hem arif, hem hakim, hem abid, hem de fazıl olmasına yardımcı olmaktır.

Al-Shajarah dergisinin özel sayı çağrısı bunun nasıl olabileceğine ilişkin kalem erbabını düşünmeye davet ediyor.  Bediüzzaman’ın eserlerinden ve yaşadıklarından yeni bir bilim paradigması üretmeye bizleri teşvik ediyor. Umarım ilim nurları okuyan ilim erbabı bu çağrıya bigane kalmaz.

saidnursi_dergi.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
18 Yorum