Bediüzzaman’ın rovelverleri

Üstad’ın Tarihçe-i Hayatında ele alınan konular arasında kahramanlık öyküleri ve keramet ihsan halkalarının öne çıkarıldığı görülür. Bu durumun kendi içinde bazı problemleri taşıdığını düşünürüm.

Bunun sebepleri arasında bölge halkının kahramanlık öykülerine aşırı derecede önem vermesi ilk bakışta hatıra gelebilir.

Diğer bir husus Üstad’ın gençlik dönemini idrak ettiği yıllarda genç Osmanlı neslinin İttihad-ı İslam’ın son kalesi olan Osmanlı birliğini ayakta tutmak için -İslam coğrafyasının pek çok yerinde- benzer kahramanlıklar sergilemeleridir. Bu açıdan bakıldığında Üstad’a izafe edilen kahramanlıklar o dönemin genel anlayışı içerisinde anlamlı bir yer kazanır.

Söz gelimi Enver Paşa’nın iffet ve kahramanlık öyküleri ile Üstad’ın iffet ve kahramanlık öyküleri arasında büyük benzerlikler vardır.
Bu anlatımlar arasında Üstad’ın insanî tarafını, insanların kendi hayatları ile bağ kurabilecekleri –yeni tabirle empati yapabilecekleri- şefkat öykülerini gözden kaçırmamak gerekir. İfade etmeye çalıştığım problemli alandan kastım bu.

Diğer bir konu Risaleler için keşif ve ihsan vurgusunun, Üstad’ın gerek ilim gerekse ibadet için gösterdiği cehd ve gayreti gölgede bırakması sorunudur.
Bana göre bu konuda kullanılacak dilin önceliği, Üstad’ın sürekli ve hummalı bir şekilde gösterdiği cehd ve gayret ağırlıklı olarak öne çıkarılmalı, keşif ve ihsan bu çabanın meyvesi olarak gösterilmelidir. 

Bu girişten sonra Üstad’ın hatırasının önemli unsurlarından biri olan rovelver bahsine dönmek istiyorum:

Üstad ilk gençlik yıllarında gördüğü bir rüya üzerine Hamidiye Paşası, Miran aşireti reisi Mustafa’yı irşad için Cezire’ye gider. Paşa adet haline getirdiği zulmü bırakmaz, anlaşma imkanı kalmayınca oradan aldığı bir mavzer tüfeği ile ayrılır. 

Geri dönüş yolunda bedevîlerin meskeni olan Biro Çölünde bedevî eşkıyalar yolunu keserler, Bedevîlerin silahları mızrak, Molla Said’in silahı mavzerdir. Kendini savunur.
Tarihçeden öğrendiğimize göre bu mavzeri kendisine Mustafa Paşa vermiştir. Yol üzerinde Mardin’e uğrar burada yaptığı bir konuşma üzerine Bitlis’e nefyedilir. Yine Tarihçe’deki anlatıma bakılırsa Mardin’de ya da Bitlis’te mavzeri bir rovelver ile değiştirmiş olmalıdır. Zira Bitlis’te karıştığı olayda rovelverden söz edilir. Buna göre:
Bitlis’te iken vali ile bir kısım memurların içki içtikleri haber verilir. "Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden bir zatın irtikab ettiği bu muameleyi kabul edemem" diyerek, içki meclisine gider. İçki hakkında bir Hadîs-i Şerif okuduktan sonra, acı sözler söyler. Valinin vurdurmak için işaret etmesi ihtimaline binaen de, bir elini rovelverinin bulunduğu yerde tutar. Fakat, vali fevkalade mütehammil ve hamiyetli bir zat olduğundan, katiyen ses çıkarmaz.

Bir iki saat sonra, iki polis vasıtasıyla vali kendisini istetir. Valinin odasına girerken, vali, hürmet ve tazimle genç Said’i karşılayarak elini öpmek ister. İltifatla yer göstererek, "Herkesin bir Üstadı vardır; sen de benim Üstadımsın" der. (Tarihçe-i Hayat, Sayfa 39)

Yıllar geçer Üstad İstanbul’a gelir, rovelver ve kaması İstanbul hayatının önemli simgelerinden biridir. Bu iki eşya mahalli Kürd elbisesinin ayrılmaz iki parçasıdır. Payitaht gibi modern bir merkezde bu kıyafetin dikkat çekmemesi mümkün değildir. Şöhretli bir hayat yaşar. Ancak her şöhret afetiyle birlikte gelir.

31 Mart olayları ile ilişkilendirilmesi biraz da bu şöhretin getirdiği sonuçtur.
Bu sırada çok sayıda rakibi vardır.
İtihatçılar içindeki mason kısım dini referans alan her harekete düşmandır.
Türkçüler arasında Fransız ihtilali hatiplerine özenen -aynı zamanda doğu Anadolu ve Erzurum bölgesinde İttihatçı örgütlenmeden sorumlu- ekibi ona karşı düşmanca hisler beslemektedir.
Avrupaperest liberaller ve dini terk etmiş sözde aydınlar, dini değerleri temsil eden simaları muhatap almamaktadır.

nursi_rovelver_belge.jpgÜstad’ın açıktan etkin desteğine sahip İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti kısa süre içerisinde uzun yol kat etmiş ve siyasetçileri evhamlandırmıştır.
Bu çevrelerden biri veya bir kaçı Üstad’ın hayatını ortadan kaldırmak için 31 Mart olaylarını kullanmak istemiş, O’nu divan-ı harbe vermiştir.

Üstad İstanbul’un havasını zehirli görür, demir yolu ile İstanbul’da ayrılmak ister. Gebze’de tutuklanır. Bu durum bu gün yayınlayacağımız bir belgeden anlaşılmaktadır.
Gebze’de Üstad’ın kama ve rovelverine el konulur. Bakanlık aşağıdaki yazı ile onları geri istemektedir:

Mektubî Kalemi’ne mahsus

Bismillah,  emr-i şifahi, 11 mayıs 1325, 309

İzmid Polis Komiserliğine

Bediüzzaman Kürd Said Efendi’den oraca alınmış olan bir kama ile rovelverin serian idar-e zaptiyeye gönderilmesi
tebyiz

24 Mayıs 1909 tarihli bu belge –bu bilgiyi şu an araştıracak durumum yok- muhtemelen divan-ı harpte berat ettikten sonra yazılmış olmalıdır. Üstad berat kararından sonra kama ve rovelverini alıp memleketine gider.

Üstad’ın Emirdağ günlerinde yazdığı bir mektuptan hayatının sonraki dönemlerinde de  rovelver taşımaya devam ettiği anlaşılmaktadır:
“İhtiyar hasta hayatım, tâ Lem’alar, Sözler mecmuası da çıkıncaya kadar ve korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları Nurlardan ürkütmek belâsı def oluncaya kadar ve tesanüd tam muhkemleşinceye kadar o hayatımı muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum. Çünkü uzun imtihanlarda mahkemeler, düşmanlarım, benim gizli ve mevcut kusurlarımı göremediklerinden, hıfz-ı İlâhî ile bütün bütün beni çürütemediklerinden, Risale-i Nur’a galebe edemiyorlar. Fakat hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim genç Said’lerin bir kısmını, Nurun zararına iftiralarla çürütebilirler diye o telâştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum. Hattâ yanımda bir rovelver varken, ikinci bir kuvvetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm.” (Emirdağ Lahikası, Sayfa 262)

Bu meseleyi bir hakikata bağlamak gerekirse, insanın hayatını koruması en önemli insanî tarafıdır. Bununla birlikte Üstad kahramanlık öykülerinin anlatıldığı çok yerlerde önemli bir hakikata vurgu yapar.
Talebelerine “ben bu kadar kahraman olduğum halde, şimdi bir sokak bekçisinin bana yaptığı zulüm ve hakaretlere sabrediyorum. Zire Kur’an’dan aldığımız meslek, bize müsbet hareket emrini veriyor!. Ben sahip olduğum bunca izzete rağmen sabrediyorsam sizin öncelikle sabretmeniz lazım” der!

Öte yandan ehli dünyaya sizden korktuğum için değil, belki mesleğimin ve davamın önemi için, sizin adi bahanelerle millete yapmak istediğiniz zulümlere fırsat vermemek için sabrediyorum mesajını verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum