Bediüzzaman’ı anlatmak

Bediüzzaman’ı yazmak kolay mı?
O aziz Üstadı anlatmaya kelimeler bulmak…
En güzel şekilde tavsif edecek cümleler kurmak…
Veciz, selis, celis yazmak, cezaleti beyanda bulunmak…

O zaten güzeldir. Onu tavsif eden kelimeler Onun güzelliğine güzellik katmaz. Sadece Onu anlatan kelimeler güzelleşir.
Zira O güzellerin en güzelidir. İns, cin, melek ve ruhaniyat âlemlerinde ne kadar güzel vasıflar varsa kendinde toplamış bir güzeldir.
Şefkat kahramanıdır, merhametlilerin en merhametlisidir. Lisenin bahçesinde raks eden bir öğrencinin gelecekte cehenneme gitmesine ağlayacak kadar şefkat sahibi bir siyanet meleğidir.
Cehennemde müminlerin yanmasına gönlü razı olmaz. Onların bedeline cehenneme girmeye razıdır.
O bir bahar gününde rakseden kavak ağaçlarının bir müddet sonra ölüp gideceklerini hayal ederken onların yok olup gitmelerine gönlü razı olmamış ve onlar için “çok acıdım, onlara çok yazığım geldi” diyecek kadar engin bir şefkat sahibidir.

Onun cömertliğini, sehavetini, yanına gelen insanları içten kucaklamasını bir melek gibi karşılamasını kimse taklit edemez.
Millet-i İslam için hatta insanlık için hayatını feda edişini, katlandığı zahmetleri, gördüğü işkenceleri ve bu işkence ve zulümlere karşı dayanmasını yazmakla kimse bitiremez.

“Hepsini helal ettim” diyor. Kendini mahkemeden mahkemeye sürükleyen türlü işkencelere maruz bırakan, ölmesi için defalarca yemeğine zehir katan, aşı adı altında zehir enjekte edenlere “Risale-i Nur ile imanlarını kurtarmaları şartı ile hakkımı helal ettim” diyecek kadar şefkatli bir kahramandır.

İstiğna mesleği onda makes bulmuş hiç kimse bu konuda onunla hiçbir şekilde yarışamaz. Elinin tersi ile ittiği Said Halim Paşa Yalısını bugün hangi fani reddedebilir. “İstemiyorum, almıyorum” diyebilir?

Kim 300 Lira (bugünün değeri ile 300 altın) maaşı, bir köşkü, milletvekilliğini, Darulhikmet-il İslami’ye azalığını ve Şark Vaizi umumiliğini bir tek kelime ile reddedebilir. İstemesi halinde dünyanın en zengini olacakken kendi isteği ile en fakir hayatı yaşamayı kim tercih edebilir. “Ben sevad-ı azama tabi olmak istiyorum” diyebilir?

Dünyevi her türlü zenginliğe sadece bir karış yakın olduğu halde dönüp bakmayacak kadar asil ve mert davranabilir?

Casarette Ona yetişmek, Ona ulaşmak… İmkânı var mı? Dört tane cebbar kumandana pervasızca karşı çıkmak, ölüm tehditlerine beş para ehemmiyet vermemek… İdam sehpasına ahiret âlemine pasaport bileti diye gitmek… Hapishaneleri Medrese-i Yusufiye gibi görmek, yapılan baskılar nedeniyle dışarıdan daha rahat bir yer olarak görmek…

Peki!.. İlimde Ona yetişilir mi? Yüzlerce kitabı ezberlemek belki bazı şahıslara kolay gelebilir. Bunu mümkün görebilirler… Marifet yüzlerce kitabı ezberleyip kütüphaneyi kafada taşımak değildir. Marifet o yüzlerce kitaptan insanlara en faydalı, en yararlı hakikatleri çıkarıp sunmaktır. Marifet, o yüzlerce kitap ile Rabbini en güzel şekilde tanıyıp tanıtmaktır. Daha önce hiç keşfedilmemiş, yanına bile yaklaşılmamış hakikatleri Kur’an’dan çıkarıp Mü’minlerin istifadesine sunmaktır.

O yüzotuz parça Risale-i Nur Külliyatı ile ve yanına gelenlere anlattıkları ile işte bunu yapmış, yüzden fazla tılsım-ı Kur’aniyi bulup çıkarıp insanların istifadesine sunmuştur. Asrın hastalıklarına çareler üretmiş, ilaçlar yazmış ve yüzde doksan netice veren tedavi önerilerinde bulunmuştur. Bu meselede de Ona yetişilmez, O bir nadire-i hilkattir.

Feraset sahibi olmak, siyasi, içtima-i, sosyal meselelere herkesten daha iyi teşhis koymak, hatta 1. Dünya Savaşı başlamadan bir yıl önce dünya siyasetinin gidişatına bakarak “hazırlanın büyük bir felaket bizi bekliyor” diyebilmek… Hangi siyasiyyunun karıdır. Hangi devlet adamı bunu öngörebilir.

Altmış ihtilaline yaklaşıldığında bir telaş, bir heyecan…, Ankara, İstanbul, Konya, Emirdağ arasında mekik dokumak, yaklaşan felaketi görüp hissedip ama kimseye söyleyememenin ızdırabını yaşamak ve yetkililere yetişip ikaz edememenin derin hüznünü tek başına göğüslemek… Azim bir metanetle, yüce bir sabırla kadere karşı rızada de olmak kolay mı?  Kim bu metaneti ve sebatı gösterebilir.

Hulasa bu ve buna mümasil yüzlerce vasıf saymak mümkün ve bu vasıfların hepsinde birinci olduğunu görmek ve göstermek ise gayet kolay… Ama buna ne güç yeter ne ilim ne de kağıt… İyisi mi, şimdilik bu kadar deyip kısa kesmek en doğrusu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum