Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un birinci talebesi Albay

Bediüzzaman ve Risale-i Nur’un birinci talebesi Albay

Üstadı, ilk gördüğü anda onun farkını anlayan ve bu yüzden bereketli ömrünün 57 senesini Risale-i Nur hizmetiyle geçiren bir zat

Risale-i Nur’un birinci talebesi İbrahim Hulusi Yahyagil, hayatını Risale-i Nur’ların daha çok kişi tarafından okunmasına vakfetmiş bir isim. Hizmete 57 yılını veren Hulusi Bey’in hayatı, dava kardeşleriyle yaşadıkları, ‘Hacıbey’ kitabında anlatılıyor. Kitapta Hacıbey’in hayat dantelasının ince nakışlarına şahit oluyoruz.

Bugün dünyaya yayılan ve her kıtada faaliyet gösteren Nur hizmetinin geçmişinde büyük fedakârlıklar ve cefalar olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda o karanlık günleri aydınlığa çıkaran ışıkların olduğunu da... İbrahim Hulusi Yahyagil, namı diğer Hacıbey, o günlerin ilk ışığıydı belki de. Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin ve Risale-i Nur’ların birinci talebesiydi o. Hüseyin Tobi’nin kaleme aldığı Hacıbey adlı kitapta, onun Nurlu hayatı, Üstadı ve dava kardeşleriyle yaşadıkları ve çektiği sıkıntılar anlatılıyor.

Hulusi Bey, nezih bir çevrede doğmuş, Osmanlı’nın eğitim kurumlarında yetişmiş, subay olarak devrinin hemen hemen bütün harplerine katılmış örnek bir vatan evlâdıdır. Yahyazadelerden alaylı bir subay olan Mehmet Hüsrev ile saliha bir kadın olan Nazife Hanım’ın oğlu olan zat, hakikate ulaşır ve Hulusi Bey olur, kemale erince de Hacıbey ünvanını alır. Velhasıl, Hacıbey’i Hulusi Bey’den ayrı düşünemeyeceğimiz gibi, Hulusi Bey’i de Bediüzzaman’dan ayrı anlatmak mümkün değil. Bu yüzden kitapta, Hacıbey, Hulusibey ve Bediüzzaman’ın hikâyeleri iç içe geçmiş durumda. Dile kolay, Hacıbey, Üstadı, ilk gördüğü anda onun farkını anlayan ve bu yüzden bereketli ömrünün 57 senesini Risale-i Nur hizmetiyle geçiren bir zat. Öyle ki birçoğumuzun defalarca okuduğu külliyatın önemli eserlerinden Mektubat, Hulusi Bey’in sorduğu sorulara Bediüzzaman’ın verdiği cevaplarla oluşan değerli bir kaynak. Aynı zamanda Hulusi Bey’in Üstad’a yazdığı mektuplar ve bu mektuplara Bediüzzaman’ın verdiği cevaplar da Barla Lahikası’nın omurgasını oluşturmuş.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Hulusi Bey ile karşılaşmadan önce bile onun varlığından birçok kez bahsetmiş. “Şimdilik şu çam ağacı üzerinde seni hazır ediyorum. Seninle konuşuyorum.” derken ondan haber vermiş hep. Hulusi Bey’in Nur cephesinde henüz görev almadığı bu dönemlerde, Üstad Hazretleri, “Nur’un bir miralayı, Kars’tan Urfa’ya kadar manevi bir hat oluşturmuş, komünizmin memleketimize girmesine müsaade etmiyor.” derken yine Hulusi Bey’i kastetmiş.

‘Risale-i Nur’a talebe olduğumuz için ne kadar şükretsek az’

Hulusi Bey ise Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile karşılaşıncaya kadar birçok Allah dostunun rahle-i tedrisinden geçmiş, onların dualarını almış. Çanakkale Savaşı’nda üç yerinden yaralanarak gazilik mertebesine erişmiş. Bunca yara alıp şehit olamayışını aşağıdaki sözleriyle dile getirirken, yaşadığımız iyi-kötü her olayda hayır olduğunu bizlere anlatmaya çalışmış aslında: “Mevla bize şehitliği nasip etmedi, gazi olduk. Ama Risale-i Nur’a talebe olduk. O’na ne kadar şükretsek azdır.”

Hulusi Bey, kendini Risale-i Nur’ların yayılmasına, daha çok insan tarafından okunur hale gelmesine öyle bir adar ki, bu görevinden dolayı çok sevdiği Üstad’ından yıllarca ayrı kalır. Üstad Bediüzzaman ise onun sık sık tayininin çıkmasıyla ilgili olarak; “Siz maddi rütbenizden çok yüksek olan, manevi rütbeniz iktizasıyla, ayrı ayrı yerlere gönderiliyorsunuz. O yerlerin sana ihtiyacı var.” diyerek bu kutsal vazifenin önemine değinir. Ayrıca, uzun ayrılıklarında, manen ayrılmamanın sırrını da verir Bediüzzaman Hazretleri: “Seni sabah namazlarında yanıma alacağım, ben de akşam dersinde sana geleceğim.”

Bütün davranışlarının eksenini ihlas düsturunun oluşturduğu Hacıbey’i, kitabın yazarı Hüseyin Tobi şöyle tarif ediyor: “O kendini asla ön plana çıkarmayı istemeyen bir kişilikti. Hediye bahsi ve sarıklı genç rüyasıyla ilgili sözlerine baktığımızda, Üstad’ın söylediklerinden bir kelime bile fazla olmadığını görürüz zaten. Oysa ki bu konular kendiyle alakalı olduğundan istediği gibi dallandırıp budaklandırabilirdi. Ama o, risalede çizilen çerçeveye sadık kalmayı tercih edenlerdendi.” Hüseyin Tobi’nin bu eserle gerçekleşmesini istediği dileğiyse; Hacıbey’in hayat dantelasının nakışları mesabesinde gördüğü nurlu hayatın kaynağına gerçek anlamda ulaşmamıza vesile olabilmek.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.