Habip Artan’ın haberi:

RİSALEHABER-ŞANLIURFA

Ruhanur Derneği tarafından Şanlıurfa GAPTEM Konferans Salonu’nda “Dünyevileşmenin Getirdiği Dağınıklık ve Manevi Diriliş: Risale-i Nur Perspektifi” konulu konferans düzenlendi. Konferansı Prof. Dr. Faris Kaya sundu.

Seminerin açış konuşmasını Prof. Dr. Kasım Yenigün yaptı. Moderatörlüğünün, Dr. Öğretim Üyesi M. Cüneyt Gökçe tarafından gerçekleştirilen seminerde; Prof. Dr. Faris Kaya şöyle konuştu:

İnternet, cep telefonu ve TV'ye karşı oruç ilan edelim

Dünyevileşme ve modernite  gafletten ibaret. Bir nevi Allah’ı hesaba katmadan yaşamak. İnternet, cep telefonu ve TV adeta bizi esir aldı. Buna gerekli zaman ve zeminde limit koymamız, bunlara karşı oruç ilan etmemiz gerekir. Eskiden insanların maneviyatını bozan şeyler azdı, insanlarda psikolojik hastalıklar o zaman da vardı ancak tedavisi için kanaat önderlerine baş vurduklarında kendilerine bu hastalığın Allah’tan geldiği telkin edilerek sabır ve teselli ile dua edilirdi. Günümüzde ise bunun yerini doktorlar aldı.

Bugün dünyada iki ana krizden sözetmek mümkün. Bunlardan birisi felsefe krizi, diğeri ise fen ilimleri krizidir. Batı ve Roma felsefesinde kuvvetli olan haklıdır, hayatın gayesi menfaattir. Hakkın özelliği ise; ittifaktır, biz hakka güvenmekteyiz, kuvvete güvenmeyiz. İslam medeniyetinde yardımlaşmak düsturu hakimdir. Genel olarak İslam dünyası kuvvete değil hakka güvenmektedir. Kuvvetin de bir hakkı olduğunu; o da hakkın yanında durmak olduğunun bilinmesidir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi sulhu, sükunu ve barışı esas almıştır.

İslam ekonomisinin dinamosu çok çalışmak, tasarruf ve tasadduktur.  İslam medeniyetinde vatan, sınıf ve din birliği vardır. Hayatta mücadele yoktur, oksijeni bile bedava alıyoruz. Kendi aramızda bile bir şeyleri paylaştığımızda kura çekerken, kendisine büyüğü çıkan birisinin küçüğünü tercih etmesi fazilettir.

Kur'an’ın izinden giderek Kur’an sohbetini ihya etmiştir

İkinci kriz ise; fen bilimleri krizidir. Batıda,  fizik, kimya ve biyoloji gibi modern ilimlerin fikirlerimizde ve zihinlerimizde onarılması zor yaralar açmış olduğunu müşahede etmekteyiz. Yine batıda bilim adamlarının, papazların Allah ve peygamber inancına olan  bağlılıklarını ve hakimiyetlerini kırmak maksadıyla yeni keşif ve icatlarını tabiat ve tesadüfe bağlamayı tercih etmişlerdir. Bu fikir 18. yüzyılda İslâm dünyasını da sarmıştır. Üstad Bediüzzman Said Nursi buna karşı sürdürülebilir bir izah tarzı ve çözüm yolu ortaya atmıştı. Kur'an’ın izinden giderek Kur’an sohbetini ihya etmiştir. Bu da insanlığa farkındalık kazandırmıştır. Bize aczimizi fakrımızı hatırlatmıştır.

Zihinler menaviyata karşı yabanileşmiş

Bu asırda en merğub meta; siyaset, derdi maişet, sonsuz emeldir. Efkâr ve kalpler dağılmış, zihinler menaviyata karşı yabanileşmiştir. Kur’an’ın yüzde 80’i imani ve tefekkür ayeleri ile ilgilidir. Mesala; Kur’an-ı Kerimde; semavat 310 defa geçiyor, arz 451 defa, yaratmak 262 defa, kâinattaki deliller  382 defa geçmektedir.

Eskiden Osmanlıda mektep, medrese ve tekke vardı. Bunlar birbiriyle kopuk vaziyetteydi. Bediüzzaman bunların her üçünü Medresetüzzehra adı altında birleştirmiştir. Risale-i Nurlar kendimizi okumaya, enfüsi tefekkürü ön plana almaktadır. Mesela güneşte bol miktarda hidrojen enerjisinin olması,  adeta gizli bir el tarafından dünya için bunu önceden bilerek hazırlandığını görmek mümkündür. Eğer hayatımızın eksenine, Kur’an, Allah ve Sünneti yerleştirirsek; hastalıklarda, musibetlerde, makamda mülkte vs.. her şeyin hoş olduğunu göreceksiniz .”

Konferans Ruhanur ilahi gurubunun gösterisi ile devam etti. Daha sonra Risale-i Nur okuma yarışmasında derece alan minik öğrencilere plaketleri takdim edildi.