Bediüzzaman: Medrese, mektep ve tekke ehli arasındaki çatışmanın çaresi

Bediüzzaman: Medrese, mektep ve tekke ehli arasındaki çatışmanın çaresi

Bunların tefritiyle ve ötekilerin ifratıyla müsamaha kapısı açıldı

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ adlı eserinden bölümler.)

Üçüncüsü:

Fuzûlilik olarak iki fikri beyan etmiştim.

Birincisi:

Şu zaman-ı terakkide medeniyet-i hakikiyeyi teşkil eden İslâmiyet, medeniyet-i hâzıraya nisbetle terakki etmemiş. Bunun da en büyük sebebi; üç büyük şûbelerin ki, "cümlenin maksudu bir, amma rivayet muhtelif," masadıkına muvafık; ehl-i medrese, ehl-i mektep, ehl-i tekyenin tebayün-ü efkâr ve tehalûf-ü meşaribidir.

Ehl-i medrese ehl-i mektebi bazı gayr-ı murad olan zevahirin te'viliyle za'f-ı akide ile ittiham ediyorlar. Bunlar ise, berikileri fünûn-u cedîdeye adem-i vukufları sebebiyle nâkıs ve gayr-ı mutemed addediyorlar.

Ehl-i medrese ehl-i tekyeyi; ibadet olan zikri, sebeb-i şevk vaz' olunmuş olan bâzı mübah a'mal ve harekât -ki, avam ve câhil hataen ibadet zannederler- halbuki bu zan batıldır. İbadet yalnız zikirdir. Harekât, mübah olmak şartıyla câizdir. Bu zann-ı avama binaen; bunlara ehl-i bid'at nazarıyla bakıyorlar.

Bunların tefritiyle ve ötekilerin ifratıyla müsamaha kapısı açıldı. Bâzı bide'at, zikir ile ihtilat eyledi. Bu tebayün-ü efkâr ve tehâlüf-ü meşarib ahlâk-ı İslâmiyeyi sarsmış ve terakkiyat-ı medeniyetten geri bırakmıştır.

Bunun da çaresi:

Mekatibde ulûm-u diniyeyi bihakkın okutmak.. ve medariste lüzumsuz kalan hikmet-i atîkaya bedel bazı fünûn-u lâzıme-i cedide tahsil olunmak... Ve tekyelerde mütebahhirîn ulemâ bulunmaktır. Bu takdirde şuabât-ı selase yekâhenk-i terakkî olarak kat'-ı meratib etmek kaviyyen me'mûldür.