Bediüzzaman: İslâmiyyet ve hamiyyet nâmını taşıyan bazı zevzek ve lâubaliler

Bediüzzaman: İslâmiyyet ve hamiyyet nâmını taşıyan bazı zevzek ve lâubaliler

Mezheb ve dinin ulviyetini ve mahbûbiyetini fiilen göstermek iledir

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ adlı eserinden bölümler.)

MAKALE - 12

Sekizinci Madde:

İleride tavaif-i mülük temelleri hükmünde olan anasır-ı muhtelife kulüplerinin ittihadının temeli ve nokta-i istinadımızın esası olan "İttihad-ı Muhammedî"den anasır-ı gayr-ı müslime tevahhuş etmesinler. Zîra mesleğimiz sırf ahlâkî ve dinî olduğundan, onlara faide-i azîmeden başka zarar vermez. (Volkan'da "zarar vermez" cümlesinden sonra, "hem de müvazene-i devleti muhafaza eden milliyetimiz İslâmiyetten başka yoktur" cümlesi de vardır.)

Bizi kendilerine kıyas etmesinler. Zîrâ milliyetleri çoktan vicdanî olan dinlerine galebe çalmış... Hem de onları medenî biliriz. Medenîlere ikna' ile, muhabbetle galebe çalınır.

Bâhusus en vahşi zamanlarda bu kadar edyân ve akvâm-ı muhtelife ferman-ı لَٓا اِكْرَاهَ فِى الدّ۪ينِ ile medeniyet-i İslâmiyede mâsun kalmışlardır. Ne vakit cemiyetimizden tevahhuş etseler, Meşrutiyete adem-i kabiliyetlerini ve vatana hıyanetlerini ve meşrutiyeti muvakkat ve gayr-ı meşru' istediklerini göstermiş olurlar.

Hemde ecnebîler bu cemiyyet-i ahlâkiyye ve mürşidaneyi istihsan etmeleri gerektir. Zîrâ eski zamanda ecnebîler vahşî olduklarından İttihad-ı Muhammedî (A.S.M.) onların vahşetine karşı taassub ve husûmet göstermeğe mecbur idi. Şimdi onların medenileşmeleri ile o mahzur zail olmuştur. Zîra din noktasında medenilere galebe ikna iledir. Ve mezheb ve dinin ulviyetini ve mahbûbiyetini fiilen göstermek iledir. Söz anlamayan bedevîler gibi icbar ve husumetle değildir. 

Amma vâesefâ ki, İslâmiyyet ve hamiyyet nâmını taşıyan bazı zevzek ve lâubalilerin "kamerin menfaatı, ayyaşlar mehtâbında işret etmeğe münhasır; ve şemsin faidesi bataklıkta mevadd-ı hasise taaffün etmeğe münhasırdır." diyen eblehler işret ve taaffünü mania' olmak için şems ve kamerin men'-i tulûuna kalkışmaları gibi; en mukaddes ve ulvî olan Şeriat-ı Garra ve onun hadimi ve en hakikîkatlı ve uhrevî olan İttihad-ı Muhammedîyi kendi cemiyet-i dünyeviyelerine kıyasen ağrâz-ı fâside ve metalib-i süfliyeye vasıta etmek gibi bir emr-i muhale ihtimal veriyorlar. Ve Şems-i hakikate püf-püf ediyorlar. Heyhat nerede Süreyya süpürge olur? Veya üzüm salkımı gibi yenilir? Cihan arslanları silsile-i şeriata bağlı olduğundan, tilkinin onu koparmağa kalkışması sırf mecnûnanedir.

Cemiyyetimizin meşrebi, beyne'l-İslâm muhabbetin mânâsına muhabbet ve husûmetîn medlûlune husûmettir. Ve mesleği: "Ahlâk-ı Ahmediye (A.S.M.) ile tahalluk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya etmektir. Ve rehberi Şeriat-ı Garra ve seyfi berahîn-i katıâ ve maksadı İ'lâ-yı Kelimetullah'dır...."