Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Bazı fikir soytarılarına cevaptır!

Not: Samimi dava insanı ve şair dostum, ağabeyim, güzel insan; Eyüp Otman ağabeyime ithaf olunur…

Risale-i Nur Külliyatı'nı aşk ile okuyanların hayatına bakıldığı vakit, birilerinin sandığı gibi; Kur’an’dan uzaklaşmak diye bir şey yoktur. Tam tersi Kur’an’ı imanlarının ve hayatlarının merkezine koyup, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) sünnetlerini de titizlikle yaşamaya çalışarak, hem kendilerini, hem de başkalarını cehennemin ağzından kurtarmaya gayret etmektedirler… Küfre sürüklenenleri cehennemin ağzından kurtarırlar da, şu çokbilmiş görüntüsündekileri, cehalet çukurlarının ağzından çıkarmaya külliyetli bir sabır gerekmekte… İnadına o çukurdan, enaniyetten ve kendi malları - eserleri daha revaçta olsun hırsından çıkmak, vazgeçmek istemeyenlere hakikatleri anlatmak, deveye hendek atlatmak gibidir…

Kur’an’dan uzaklaşıyorlar iftirasının gerçeği şudur: Nur Talebeleri, diğer şuurlu Müslümanlar gibi; Kur’an’a ciddi talebe olmaya gayretleri ve O’na layık yaşamaya çalışmaları ve Sünnet-i Seniyyeyi ihyaya gayretleri, bu maskeli güya din adamlarını ya da bazı bozuk ilahiyatçıları üzmektedir. Sanılanın aksine, Kur’an davasının en ehemmiyetli bir dava olduğunu ve o davada da, Allah’ın arzu ettiği neticeye ancak Sünnet-i seniyyenin ihyasıyla ulaşılacağının bilincinde olmalarıdır!

Nur Talebeleri, meşrep ve tarz farklılıklarıyla beraber Ehl-i sünnet çizgisine uygun bütün diğer cemaatler gibi; Allah’ın Kelamına ve Peygamberimizin uygulamasına azami şekilde tabi olmaktalar… İnsaf sahibi ehli tarik, cemaatler ve bütün dava erleri bilirler ki; Bediüzzaman, çileli, hapisli, sürgünlü ömrünü bu iki hakikate adamıştır ve ortaya koyduğu eserleri de bunun en büyük delili olmuştur. Dolayısıyla Nur Talebeleri de bu iki esas etrafında hareket etmekteler...

Risale-i Nurların bir özelliği de; bütün mücedditlere, müştehitlere ve İmam-ı Gazâlî (r.a.) Mevlâna Celâleddin (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi İslam’ın dehalarına ve Allah’ın davasına omuz vermişlere, şartsız muhabbet etmeyi sağlamaktır. Kendileri güzel ve davaları güzel bu güneş gibi göz kamaştıran harika insanlara ancak muhabbet edilir ve onlara muhabbet duyanlara da sadece muhabbet gerekir… Bediüzzaman, ömrü boyunca bu İslam büyüklerine muhabbeti ve dualarını hiç eksik etmemiştir ve kendine de üstad görmüştür. Risale-i Nurlara düşman olanları, bu hakikate ve insafa davet ederiz… Önce neye düşmanlık ettiğinize ya da karalamak istediğinize bir bakın! Bir insan, hiç yemediği, tanımadığı bir meyve hakkında, ya da gezip görmediği yerler hakkında fikir sahibi, söz sahibi olamaz!

Nur Talebeleri, Bediüzzaman’ı ölçüsüz severek, bu adını zikrettiğimiz İslam dehalarına karşı muhabbeti asla terk etmemişlerdir... Üzülerek söylemeliyim ki; buyurun bir bakın, inceleyin davetimize bir türlü müspet cevap vermemekteler… Üstelik şimdi devlet eliyle Nur Külliyatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasına da girmiştir. En azından mensubu olduğunuz camianın yayınları arasına giren bu eserlere zahmet buyurup, bakın, düşman olacaksanız öyle düşman olun! Maalesef; Allah’ı ve imanın esaslarını kuvvetli deliller ile ispat edene anlaşılmaz şekilde düşmanlar ve Risale-i Nurlara şöyle bir insafla bakmaya yanaşmamaktalar… Asya’nın, Avrupa’nın ve Amerika’nın akıl sahipleri Risale-i Nur Külliyatına baktıklarında; Kur’an’a ilgileri uyanıp, İslam’la şerefleniyorlar… Demek ki ortaya koyulan iman reçeteleri tesir ediyor ve bugüne kadar, İslam’la şereflenmiş on binler var…

Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr edenleri dâhice cevapları ile ilzam eden Risale-i Nurlara düşman olmak, büyük Hakikat’e düşman olmak değil midir? İnsan bir şeye düşman ya da taraftar olurken düşünmeli, netice nerelere varıyor diye. İman hakikatlerini hiç şüphe bırakmayacak şekilde ispat eden esere düşman olmak, o eserin ispatladığına da ilişmek, mayınlı tarlaya girmek değil midir?

İnsanı hedefine sağ salim problemsiz ulaştıran vasıtalara düşman olunur mu? En uzak mesafelere, aylarca, hatta yıllarca yayada gidilebilir ama hem süratli hem de sağlıklı şekilde ulaştıran vasıta; uçak, araba, tren vs. bunlara nasıl düşman olunur ki?

Garip bir imtihan: Müştehitler, mücedditler, İslam âlimleri ve tüm Allah dostları Allah’a giden yollarda, yol işçisi olmuşlar; engelleri temizlemek için büyük bir gayret sarf etmişler, bu uğurda çok çileler çekmişler, hapisler, sürgünler, iftiralar yaşamışlar… Sizin gibi masa başı ahkâm kesip, kıskançlıkla ona buna sataşmamışlar… O mübarek yol işçileri, yollardaki çalıları, taşı - kayı temizlemişler, birileri ise sanki nedir bu emek, size mi kalmış dercesine düşman olmuşlar… Hz. Ömer’den sonra fesatlığını bileyen şeytanlar ortaya çıkarak, ayarı bozuk, imanı zafiyet geçirenleri Allah dostlarına düşman etmişler ve etmeye devam edeceklerdir!...

Geçmişin iman kahramanlarına ve Bediüzzaman’a düşman olan fikir soytarıları acaba kaç kişinin sağlam şekilde iman sahibi olmalarına vesile olmuşlardır? Risale-i Nurlara ve eskiden yazılan tüm hakikatlere düşman olan bu fikir soytarıları öyle ustaca saldırıyorlar ki, duruma göre; ya Kur’an bize yeter diyorlar, ya Allah için, peygamber için protokol istemeyiz, aramıza girmeyin, biz öyle (cc) ve (sav) diyemeyiz, araya protokol sokmayız diyerek, güya ne kadar Allah ve Resulüne bağlı olduklarını yutturmaya çalışmaktalar… İşte bu çeşitli kurnazlıklarla aslında ne kadar kıskançlık yaşadıklarını gizlemeye çalışmaktalar...

Yerli-yabancı herkesi okudular, her çürük fikirlere kafa yordular, sadece Risale-i Nurlara içinde ne vardır, ne demek istiyor, hangi dava için bu külliyat ortaya çıkmış, merak edip, bakmamışlar, tarafsız bir gözle okumamışlardır. Yahu belki de bizler yanlış bir şeyler okuyoruz (!) Bir bakında bize de yol gösterin… Ama söyledikleri şudur: Kardeşim bize mi öğreteceksiniz? Biz biliyoruz. Hayır, siz hiç bir şey bilmiyorsunuz ve neticeleri ise görmek istemiyorsunuz. İşte Nur Reçetelerini okuyanların hayatı ortada… İstisnalar hariç; insanların hayatlarında hem ibadet var hem de Hz. Peygamberimizin sünnetine sahiplenme ve saygı… Ayrıca devletine ve milletine samimi-beklentisiz sahip çıkmadalar… En azından her gereken durumda, geçmişte ağabeyler olduğu gibi; şimdide Hüsnü Bayramoğlu ağabeyimiz yayınlamış olduğu mektuplarla, Nur Talebelerinin genel kanaatini ortaya koymuştur. Zahmet buyurup, bir bakarsanız; başta manevi değerlere ve devlete, millete nasıl sahip çıkıldığını görürsünüz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum