Batının kudurma nedeni ve Türkiye...

Son yıllarda kudurmuşçasına Türkiye’ye yapılan saldırıların arkasındaki neden sizce nedir? Bunun cevabını isterseniz Batı’da yayınlanmış “Bu Bir Çağrı Hareketidir” adlı bir rapordan verelim ki, Türkiye’nin dıştan ve içten kuşatılmasının ana sebebi ve oynanan oyunların içyüzü anlaşılmış olsun.  
 
“Batılı Bilim Adamları Diyorlar ki: 
"Dünya değişiyor, yani müslümanlaşıyor. 
Çocuklarımızın miras alacağı küresel kültür bugünkünden oldukça farklı olacak. 
Dünyanın değişen nüfus verileriyle ilgili bir rapora sahip olmak üzeresiniz. 

Araştırmalara göre, bir kültürün 25 yıldan uzun bir süre devamlılığını sağlayabilmesi için, aile başına düşen doğurganlık oranının 2,11 olması gerekmektedir. Bu sayının altına düştüğünde, kültür yok olacaktır. Tarihsel olarak 1,9'un altına düşen hiçbir kültür kendini yenileyememiştir. Bu sayı 1,3 olduğunda ise değişim imkansızdır. Çünkü böyle olduğunda kültürün kendini düzeltmesi 80 ile 100 yıl alır.  

Ve bu kadar süre bir kültürü ayakta tutacak hiçbir ekonomik model yoktur. Başka bir deyişle, eğer 2 çiftin birer çocuğu olursa, ebeveyn sayısının yarısı kadar çocuk var demektir. Eğer bu çocukların da bir çocuğu olursa büyükanne-büyükbaba sayısının ¼'ü kadar torun olur. 

Eğer 2006 yılında sadece 1 milyon bebek doğduğunu varsayarsak, 2026 yılında işgücüne katılacak 2 milyon yetişkin bulmak zor olur. Nüfus geriledikçe, kültür de geriler. 

2007 verilerine göre, doğurganlık oranı: 
Fransa— 1,8 
İngiltere— 1,6 
Yunanistan— 1,3 
Almanya— 1,3 
İtalya— 1,2 
İspanya— 1,1 
Avrupa Birliği Ülkeleri— 1,38 

Tarihsel araştırmalar bize bu sayılarla kültürel değişimin imkânsız olduğunu söylemektedir. Birkaç yıl sonra Avrupa diye bildiğimiz, varlığını yitirecek. Hem de nüfusu yok olmamasına rağmen. Neden mi? 
Göç…! Müslüman göçü…!!!  

1990 yılından bu yana Avrupa'da gelen nüfus artışının yüzde 90'ını Müslüman göçü oluşturmaktadır. 
Fransa'da aile başına düşen çocuk sayısı 1,8 dir. Müslümanların ise 8,1. 

Geleneksel olarak dünyanın en yüksek nüfuslu kilise bölgelerinden biri olan Güney Fransa'da artık kiliseden fazla cami vardır. 
20 yaş ve altındaki çocukların yüzde 30'u Müslüman'dır. 
Nice, Marsilya ve Paris gibi daha büyük şehirlerde bu oran yüzde 45'i bulmuştur. 
2027 yılı itibarıyla 5 Fransızdan 1'i Müslüman olacak. Sadece 39 yıl içinde Fransa bir İslam Cumhuriyeti olacak… 

Son 30 yılda Büyük Britanya'daki Müslüman nüfusu 82.000'den 2,5 milyona çıkmıştır. 30 katlık bir artış… 
Yaklaşık 1000 cami bulunmaktadır… Ve bunların birçoğu eski kiliselerdir… 

Holanda'da yeni doğanların yüzde 50'si Müslüman'dır. 
Yalnızca 15 yıl içersinde, nüfusun yarısı Müslüman olacak. 

Rusya'da 23 milyon civarı Müslüman vardır. Bu da Rusların beşte biri eder. 
Birkaç kısa yıl içinde Rus ordusunun yüzde 40'ını Müslümanlar oluşturacaktır. 

Halihazırda Belçika'da nüfusun yüzde 25'i ve yeni doğanların yüzde 50'si Müslüman'dır. 
Belçika Hükümeti 2025 yılında Avrupalı çocukların üçte birinin Müslüman ailelerden doğacağını açıklamıştır. 

Bundan açıkça söz eden ilk ülke olan Almanya, yakın zamanda şöyle bir bildiri yayınladı:  
"Nüfustaki (Alman) azalma artık engellenemez. Düşüş geri döndürülemez durumda. Almanya 2050 yılında bir Müslüman Devleti olacak." (Almanya Federal İstatistik Ofisi) 

Şu anda Avrupa'da 52 Milyon Müslüman bulunmaktadır. Alman Hükümeti bu sayının 20 yıl içinde iki katına çıkarak 104 milyona ulaşacağını tahmin etmektedir. 

ABD'ye yaklaştıkça sayılar Avrupa'ya benzer bir hikâye anlatmaktadır. 

Şu anda Kanada'nın doğurganlık oranı 1,6'dır. Kültürün devamlılığını sağlayacak 2,11'den neredeyse bir puan aşağıda. Ve İslam en hızlı büyüyen din. 
2001-2006 yılları arasında Kanada'nın nüfusu 1, 6 milyon arttı. Bunun 1.2 milyonu göçtü… 

Birleşik Devletlerde ise Amerikan vatandaşlarının doğurganlık oranı 1,6'dır. Latin akımıyla bu oran 2,11'e yükselmektedir. Yani kültürün sürdürebilirliği için gereken asgari oran. 

1970 yılında ABD'de yalnız 100.000 Müslüman vardı. Bugün ise 9 milyon, 30 yıl sonra ise 50 milyonu aşacak. 
Dünya değişiyor…Artık uyanma zamanı! 

Çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşayacağı dünya, bizim içinde yaşadığımız dünya olmayacak. 
Katolik Kilisesi yakın zamanda İslamiyet'in kendi üye sayılarını geçtiğini bildirdi. 
Bazı çalışmalar, İslamiyet'in bu büyüme hızıyla 5 ila 7 yıl içinde dünyadaki hakim din olacağını gösteriyor.

Raporda sunulan verileri inceleyen Batılı bilim adamları, özellikle din adamları paniğe kapılmış durumdalar. Bu gidişatı engellemek için var güçleriyle çare arıyorlar, fakat bulamıyorlar. Sembolizme indirgenmiş bir din hızla Müslümanlığa dönüşüyor. Bunun da sürükleyici gücü Türkiye olduğunu her platformda ifade edilmektedir. 
Lozan’da tarihin mezarlığına gömdüklerini zannettikleri bir ruhun (Osmanlı) yeniden dirilmemesi için belki de ellerindeki son kozlarını, her türlü hile ve fesatlarını, tuzaklarını aşikar boşaltıyorlar. Ancak Cumhurbaşkanının dediği gibi; “Ne yapsalar boş! Kaderin üstünde bir kader vardır.”  

Sonucu merak mı ediyorsunuz? Bekleyip görelim. “Bir şem’a ki, Hüda yaka, üflemekle sönmez.”  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum