Yavuz BAHADIROĞLU

Yavuz BAHADIROĞLU

Başarının kıldan ince, kılıçtan keskince yolu

Duvar takviminize baktınız mı dostlar?.. İyiden iyiye inceldi. Yılın bitmesine sadece birkaç gün kaldı... Yılın üçyüz elli sekiz günü bitti... Geldi geçti. Aktı gitti...

Oysa yılın başında hiç bitmeyecekmiş gibi gözüküyordu...

Duvar takvimimiz kalındı...

Her gün bir yaprak inceldi...

Her gün bir yaprak düşe düşe, bugünkü haline geldi.

Bir yılın daha bitmesine ramak var.

Şimdi başımızı ellerimizin arasına alıp kendimize birkaç soru sormamız lâzım...

Her takvim yaprağıyla birlikte bir günümüzü çöpe mi attık, yoksa âbideleştirip ebedileştirdik mi?

Hayatın her anına saklı sınavları bir bir verebildik mi?..

“Başarı”nın vazgeçilmez şartları olan “sabır”, “sebat” ve birikimin neresindeyiz?

Gençlerimizden gelen suallerin çoğunda bir yakınma var: “Hevesle yazmaya başlıyoruz, ama sonunu getiremiyoruz” diyorlar.

Çünkü müthiş bir hıza alıştırıldık. Kelimeler bile kısaltıldı: Gençler artık ünsüzlerle yazıyor:

“Selamünaleyküm”ün yerine önce “selam” geldi, sonra o da kısaldı, “slm” oldu...

“Merhaba” yerine “mrb”...

“Günaydın” yerine, “gnydn”...

“Yıldız” yerine “yldz” (“ay”ın kısaltmasını henüz bulamamışlar, çünkü zaten kısa)!..

Yemekler bile çoktandır ayaküstü yeniyor (fesfut diyorlar), sohbetler ayaküstü yapılıyor, ziyaretler birkaç dakika ile sınırlanıyor.

“Buluşma-görüşme”nin adı “takılma”...

“Accık (azıcık) Mehmed’lerle takıldım anne!”

Birkaç yüz bozuk kelimeden ibaret bir “lügat”la yazı yazılmaz...

Hatta konuşulmaz bile...

Kelimeler sürgün olmuş yüreklerden, sabır ricat etmiş, sebat unutulmuş çoktan...

Hayat eskisi gibi “uzun soluklu” değil, “fesfut” (fast food) yaşıyoruz.

Tabii ki “başarısız” oluyoruz.

Çünkü “başarı”, uzun soluk ister...

Oysa biz çabucak bıkıyor, hemen vazgeçiyoruz.

Ne “sabır” kaldı, ne “sebat”!

Yazmak istediklerini söyleyen gençlerle öncelikle “sabır” ve “sebat” öneriyorum.

Bunlarla birlikte bir vazgeçilmez daha var: Birikim...

Birikimsiz yazı yazmak mümkün olmadığı gibi, hayatı derinden kavramak da mümkün değil.

Anlayacağınız, hızlı ve birikimsiz yaşadığımız için, hayatı bile ıskalıyoruz!

Hele de “yazmak” söz konusu olduğunda, hayatın tümü hakkında “birikim” sahibi olmak gerekiyor...

Sonrası “sabır” ve “sebat”tır...

“Sabırla koruk helva olur” sözü, boşuna söylenmemiş.

Günler, haftalar, aylar, mevsimler geçiyor, takvim yaprakları git gide azalıyor...

Ama biz hayatımızda hiçbir değişiklik yapmayı göze alamadan, alıştırıldığımız gibi yaşamaya devam ediyoruz...

Bir gün son günümüz olacak ve o gün duvara toslayacağız...

Biriktiremediğimiz hayata yana öleceğiz!

“O güne çok var” diyenler takvime baksın...

Yeni Akit
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.